DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

HAYAT KUŞ UÇUŞU GİBİ

13.01.2016
1.724
A+
A-

HAYAT KUŞ UÇUŞU GİBİ

Bugün buradasın kim bilir yarın nerede? Hani derler ya; insanlar kuş misali, bugün burada yarın Kaf Dağının ardında. Eskiden atla yapılan yolculukların yerini bugün uçaklar aldı. Kim bilir yarın ne olur bilinmez. Aman şu ışınlamayı falan bulmasınlar da insanların başı dönmesin. Zırt orada pırt burada. Bunu kaldıramayız herhalde. Ne kadar enteresandır sabahleyin selam verdiğiniz insanla öğleden sonra Bursa Çekirge’de karşılaşıyorsunuz. Bir muhabbet, bir muhabbet sormayın. Sanki kırk yıl görüşmemişsiniz gibi. Hayat böyle bir şey. Tıpkı kuş uçuşu gibi. Kuşlar uçar, uçar, uçar, dinlenmek için bir dala konarlar. Kendilerine oracıkta yiyecek ararlar, su içerler. İnsanlar da öyle, yolculuk yaparken, ama otobüsle ama kendi aracınızla, karnınız acıktı mı, yol kenarındaki bir benzin istasyonunda durur, karnınızı doyurursunuz. Çayınızı kahvenizi içersiniz, deponuzu doldurup yolunuza devam edersiniz. Uçarken dikkatli olmak gerekir, fırtınalı zamanlarda o kuşlar tamda gelir, sizin pencerenizin önüne konarlar. Medet umarlar ki, onlara yiyecek veresiniz, su veresiniz. Hatta pencereyi açıp evinize buyur edesiniz. İnsanlar da öyledir. Fırtınada yolunu kaybettiklerinde ilk gördükleri ışığa doğru koşarlar. Orası her neresiyse kapıyı çalarlar “Tanrı misafiri kabul eder misiniz?” diye sorarlar. Biz öyle bir milletiz ki o insanı misafir eder, yedirir içirir, öyle yolcu ederiz. Bunun adına, kadir şinas bir millet derler. İnsanlarımız böyledir. İşte bu özelliğimizden dolayı haset ve fesat içerisinde olanlar bizim hür kuşlar gibi kanat çırpmamıza engel olmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Oyunun adı Türkiye’nin kartal uçuşunu engellemek, yolundan çevirmek, bin bir entrikalarla Cumhuriyetimizin 100. Yılına varma yolunda fesatlık yapmaktır. Neticede o kuşlar bir yerden diğer bir yere göçerken kimi soğuktan, kimi açlıktan hayatlarını kaybederler. Bilinen bir gerçekse, varacakları yere yani hedeflerine mutlaka varırlar. Tarih bunu her zaman böyle yazmıştır. Bizde binlerce çeşit kuştan oluşan cıvıl cıvıl bir milletiz. Kim ne yaparsa yapsın yolumuza devam ederiz. Hedefimiz Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. Yılında kartal bakışlı bir Türkiye’dir.

 

 

Öyle Bir Tevbe Yaptı ki

Hz. Büreyde (r.a.) anlatıyor: 

Resûlullah (s.a.s.)’a, Mâiz İbnu Mâlik el-Eslemî (ra) gelerek:
- Ey Allah’ın Resûlü, ben nefsime zulmettim, zinâ fazihasını işledim, beni temizlemeni istiyorum” dedi. Resûlullah (sav) onu reddetti , geri çevirip meselenin üzerine gitmedi.. 


Ancak Mâiz ertesi gün tekrar geldi. Yine:
- Ey Allah’ın Resûlü, ben zinâ fazihasını irtikab ettim!” diye ikinci sefer itirafta bulundu. Adamı ikinci sefer geri çeviren Resûlullah (sav) adamın kavmine birisini yollayarak:
-Onun aklında bir noksanlık biliyor musunuz, normal bulmadığınız bir davranışına rastladınız mı?, diye tahkik ettirdi. 
Ancak hep beraber:
-Biz onu gördüğümüz kadarıyla, aramızdaki sâlih kişilere denk akıl sahibi biliyoruz” dediler. 


Mâiz üçüncü sefer müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (sav) onlara yine birini göndererek adam hakkında sordurdu. Yine ne kendinde, ne aklında bir kusur olmadığını söylediler.

Adam dördüncü sefer müracaat edince, ona bir çukur kazdırdı. Taşlanmasını emretti ve taşlandı.

Gâmidiye adında bir kadın da gelerek:
- Ey Allah’ın Resûlü, beni niye reddediyorsun. Görüyorum ki, beni de Mâiz gibi geri çevirmek istiyorsun. Allah’a kasem olsun ben hamileyim de!, dedi.
Hz. Peygamber (sav) :
-Öyle ise hayır. Sen git ve çocuğu doğurunca gel,dedi. 


Kadın gitti çocuğu doğurunca, bir beze sarılmış olarak çocukla geldi.
-İşte çocuk, doğurdum!,dedi.
Resûlullah (sav) :
-Git, sütten kesinceye kadar emdir, sonra gel!” buyurdu. 


Kadın gitti, o çocuğu sütten kesince çocukla birlikte geldi. Çocuğun elinde bir ekmek parçası vardı.
-Ey Allah’ın Resûlü, işte çocuk, sütten kestim, yemek de yedi” dedi.

Resûlullah (sav) çocuğu alıp, Müslümanlardan birine teslim etti. Sonra bir çukur kazılmasını emir buyurdu. Göğsüne kadar derinlikte bir çukur kazıldı. Bundan sonra halka taşlamalarını emretti. Herkes taşladı. Hâlid İbnu Velid (ra) elinde bir taş ilerledi, başına attı. Kan yüzüne fışkırmıştı, kadına küfretti. Resûlullah (sav) Hâlid’in kadına küfrettiğini işitince:
-Ey Hâlid ağır ol!, dedi ve ilâve etti:
- Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl’e kasem olsun, bu kadın öyle bir tevbe yaptı ki, şâyet alış-verişte sahtekârlık yapanlar aynı tevbe ile tevbe yapsalardı, onların bile mağfiretine yeterdi !

Sonra Resûlullah (tekfın) emretti. Kadının üzerine namaz kıldırdı ve defnedildi.

 

ESMA-ÜL HÜSNA

*EL-MUKİT: Mahlukatının rızkını yaratan ve onlara ulaştırandır. (Kime gurbet zor gelir veya beraberinde ağlayan çocuk varsa bu ismi 7 kere suya okuyup çocuğa saçarsa, ağlaması kesilir, oruç ve açlık zor gelse bu ismi toprağa okur, onu koklarsa onun için kuvvet hasıl olur.)

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.