VATANDAŞI EFKAR SARMIŞ
Zaman zaman olur böyle vakalar. Sokakta kendi kendine konuşanları görürsünüz, kimi zaman şarkı söyleyenleri. Dün ben şarkı söyleyenine rastladım. 19 Mayıs Caddesinde çisil çisil yağan yağmurda hem çarşıya doğru yürüyor, hem de etrafı gözlemliyordum. Bir kaç eş dostla selamlaştım, kısa süreli ayaküstü sohbetlerimiz oldu. Amiral Sağlam Caddesine doğru yöneldim, orada da bir tur atıp Anıtpark’tan tekrar eş dost selamlaşmasından sonra, 19 Mayıs Caddesine döndüm. Kapalı çarşıdan caddeye doğru çıkan ve aracında bir şeylerle meşgul olan bir adam o kadar güzel şarkı söyledi ki dönüp baktım. Tebessüm ettim, içimden “Helal olsun adama hiç duygularını da gizlemiyor” dedim. O güzel şarkı aynen şöyleydi;
Bir nefes için bu kadar emek
Yarına kalıyor tuttuğun dilek
Bu koca dünyada candan sevecek
Bir yar bulamadım ben ona yanarım
Bu güzel türkü onun gülümseyen halinden çıkınca epey de dikkatimi çekti. Son derece keyif aldığım bir durumdu bu. Şahsen tabi ki tanıyorum, birbirimizi görmüşlüğümüz var. Helal olsun be arkadaş diyorum. Öyle ya, hangi duyguyla hangi amaçla ne düşünerek o güzel şarkıyı söyledi bilemem. Ancak son derece güzeldi.
DOKTOR FATMA KUDAL KOÇ
Gölcük’te uzun bir süre Toplum Sağlığı Merkezinin Müdürlüğünü yaptı, değerli kardeşim Doktor Fatma Kudal Koç. Kendisini hem sever hem sayarım. Hani Mevlana’nın göründüğü gibi ol, olduğun gibi görün tiplerindendir. Yani neyse odur. Hiç bir lafı eveleyip gevelemez, içinden ne geliyorsa onu söyler. Malum Toplum Sağlığı Merkezi işlerin çok yoğun olduğu bir yer. Sürekli koşuşturma sürekli seminerler, insanı doğal olarak yorar. Fatma Kardeşimiz daha önce aile hekimliği istemişti, hatta böyle bir başvurusu da vardı. Sonunda o güzel dilediğine de kavuştu. Şimdi Gölcüklülere Aile Hekimi olarak hizmet verecek. Kedisini yeni görevinde sağlıklı huzurlu ve başarılı günler diliyorum.
SİMİT 25 KURUŞ ZAMLANDI
Bazen şöyle düşünürüm, rakı sigara zamlanır hiç kimse hız kesmez, ekmek simit zamlanır feryadı figan başlar. Tabi şöyle düşünüyoruz, herkes sigara içmiyor, herkes içki içmiyor. O zamlar o tiryakilerin sorunu. Ama ekmek simit hepimizin sorunu. Ekmeğin 1,25 olmasından sonra simit bir süre zamlanmaya karşı direnmişti. Öyle ya bir simit bir çay işte sana iki liraya gayet güzel bir öğle yemeği. Sonra 25 kuruşluk bir zam geldi. Aylık toteme vurduğunuzda 5-6 lira falan bir para yapıyor. Yani bütçeyi ahım şahım sarsacak bir durum değil. Her gün simit çay yeseniz ve içseniz dahi bütçede delik açacak bir durum yoktur. Amma velakin bu durumdan talebeler şikayetçi. Öyle ya onlar neticede haftalık veya aylık ailelerinden harçlık alıyorlar, belki de günlük. 25 kuruşluk artış talebe olanlar için neticede çok büyükte olmasa ceplerini hafif kaşındıracak bir paradır. Ben simitçilerle 25 kuruşluk zammı konuştuğumda aynen şöyle söylediler, biz yine uzun zaman fiyatlara zam yapmadık. İzmit bizden daha önce simidi 1.25’ten satmaya başlamıştı bile.
ÜLKEME HUZUR VERİN
Tarihsel boyutlarını şöyle bir karıştırdığınızda sayfaları çevirdiğinizde bu coğrafyanın acılar haritası olduğunu görürsünüz. Keder, elem göz yaşı bu coğrafyadan hiç eksik olmamış. Bizde bin yıldır bu coğrafyada yaşadığımız zaferler kadar acılar da yaşadık. Hele hele Ortadoğu toplumu adeta acılara gark oldu. Şimdi Suriye’de büyük acılar yaşanıyor. Kimin kimi vurduğu belli değil. Ama bakıyoruz ki keder haritasında aslan payını sürekli ülkemize çıkarmak istiyorlar. Milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Suriye’den her gün acı haberler geliyor. Amaçları Türkiye’yi rahatsız etmek, bize gün yüzü göstermemek. Oyunlar sürekli bizim üzerimize. Dost dediklerimiz dahi iş post kavgasına gelince birden bukalemun gibi şekil değiştiriyorlar. Dedim ya bu coğrafya acılar coğrafyası. Bu millet ne acılar gördü, ne çetin cevizleri kırdı, ne yangınlar fırtınalar atlattı. Sonunda birlik ve beraberlik içerisinde hepsinin üstesinden gelmeyi başardık. Yine başarırız. Bugün başımıza çorap örmek isteyenler, çok iyi bilmeli ki o çorap döner dolaşır kendi başlarına geçer. Tarih bunu böyle yazmış, böyle resmetmiştir. Ülkeme huzur verin. Bu ülke ve bu insan, yani bizler hiç bir zaman savaştan yana olmadık. Her zaman barıştan yana olduk. Ve hiç bir zaman unutmayın ki biz bu coğrafyada hiç bir zaman mağlup olmadık, bundan sonra da mağlup olmayız.