VAR OLUŞ DESTANI
Hakk’a karşı haksızlık, imana karşı imansızlık. Sonunda iman sahibi haklı bir milletin dünyanın kaderini değiştiren, önemli bir var oluş destanı. Bundan tam 101 yıl önce Haçlı zihniyetiyle birleşen o günün şartlarındaki Fransız ve İngiliz Donanması Türk Milletinin ebedi yurdu olan topraklarımıza saldırarak bizleri işgal etmeyi planlıyordu. Hiç bilemediler, ecdadın oraya şehit olmak için gitmişti. Ölmek aslında var olmak demekti. Hiç anlayamadılar, Nusret Mayın Gemisi’nin sadece 26 mayınla Çanakkale’yi geçilmez kılacağını. Hiç görmediler ki, Seyit Onbaşı’nın 240 kiloluk mermiyi topun ağzına süreceğini. Ve hiç düşünemediler, ilahi bir elin Muaveneti Milliye Gemisinden peş peşe gönderilen torpidolarla Çanakkale’yi düşmana dar edeceğini. Bildiğiniz gibi Çanakkale savaşları Muavenet-i Milliye gemisinin İzmitli Torpido Subayı Ali Haydar Öztalay’ın “Allah’ım bu toplar Fatma Anamızın elinden olsun” sözleri üzerine Rabbimin kabul görmesiyle İngilizlerin çok güvendikleri Goliath Zırhlısının batışını. Kahramanlık destanının ateşi böyle fitillenmişti. Bir tarafta göğsü iman dolu Türk askerleri diğer tarafta dünyanın çeşitli ülkelerinden topladıkları devşirme askerlerle haksız bir galibiyetin zafer sarhoşluğunu yaşamak isteyen haçlı zihniyeti. Aslında onlar 1453’te İstanbul’un surlarına sancağımızı diken Uluabatlı Hasan’ın da farkında değillerdi. Türkün ne olduğunu, ışığı nereden aldığını, nasıl feyizlendiğini bilemeyen halk tabiri ile gavurlar sürüsü, hem karadan hem de denizden uğradıkları bozgunla kaçacak delik aramışlardı. Neticede mağlup oldular. Çünkü karşılarında bileği hiç bir zaman bükülmeyecek büyük bir milletin evlatları vardı. Bir amaç uğruna Çanakkale’ye gelen ecdat 253 bin şehit verdi. Büyük Önder Atatürk’ün “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, lakin Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” felsefesinin ve Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yerdi Çanakkale. Düşman askerlerinin dahi hayranlık duyduğu ecdadımız mertçe savaşarak yaşadığımız toprakların ebedi bir yurt olacağını tüm dünyaya haykırıyordu. Bu büyük millet, tarihinin hiç bir döneminde haksız bir savaşın zaferini yaşamamıştır. Her daim Hakk’a yürüyen gönül yolcuları, ardında bıraktıklarına hiç bakmadılar. Onlar da ardından gelecek olanların bu milleti sonsuza dek yaşatacağının inancıyla savaştılar. Biz Çanakkale’de sadece bir destan yazmadık, mazlum milletlerin hürriyetlerine kavuşmasının da yolunu açtık. Cihan Çanakkale Savaşını böyle yorumlar. İngilizlerin her kriz döneminde başbakanlık verdiği “Sir” lakaplı Winston Churchill Avam Kamarasında İngilizlere aynen şöyle diyordu “Hiç bir savaşı kazanacağımdan bu kadar emin olduğum anda kaybetmedim. Onun adı Çanakkale’dir.” Çünkü o hiç Türklerle savaşa tutuşmamıştı. Savaştan kaçan değil, savaşarak ölen bir millet olduğumuzun bilincinde değildi. Biz İngilizlere de Fransızlara da unutamayacakları bir dersi Çanakkale’de vererek, heveslerini kursaklarında bıraktık. Hepimiz Çanakkale’yiz, hepimiz Çanakkale’nin çocuklarıyız. 18 Mart 1915’te Çanakkale Zaferini yazdıkları destanla bizlere armağan eden aziz Şehitlerimizi ve Gazilerimizi büyük zaferin 101. Yıl Dönümünde bir kez daha rahmet minnet ve şükranla anıyoruz.
Büyüklük odur ki;
Kimseye eğilmeyeceksin
Hiç kimseyi aldatmayacaksın
Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek
O hedefe yürüyeceksin
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır
Önüne sayısız engeller yığılacaktır
Kimseden yardım gelmeyeceğini inanarak
Bu güçlükleri aşacaksın
Ondan sonra sana büyüksün derlerse
Bunu söyleyenlere güleceksin
ATATÜRK