DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Gez gez bitmeyen İstanbul

22.05.2016
1.309
A+
A-

Gez gez bitmeyen İstanbul

Hayat,gezdikleriniz,gördükleriniz  ve hissettiklerinizden ibaret.

Geçen haftalarda bir turist heyacanı ile Sultanahmet Meydanı’nı gezmeye başlamıştık.

Zaten bu meydana geldiğinizde ,uzun bir süre buradan ayrılmak mümkün olmuyor..

Mutlaka yanınıza sevdiğiniz ve sizinle aynı şeyleri hisseden arkadaşlar almanız iyi

oluyor.Çünkü,hem heyecanı paylaşmak,hem de arada dinlenme molaları vermek çok

eğlenceli oluyor.

Evet,nerede kalmıştık ,tabi ki Sultanahmet Meydanı’nın güzel bir eseri Sultanahmet

Camii.

Osmanlı padişahı I.Ahmet tarafından Mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya yaptırılan çok

özel bir eser.Mavi,yeşil ve beyaz renkli iznik çinileri ile bezenmiş olması nedeniyle

Avrupalıların Blue Mosque( Mavi Cami) dediği o muhteşem cami..Ziyaret sırasında

ihtişam karşısında büyük bir nefes çekip,huzur bulduğumuz bir güzellik.Minareler arası

telaşla uçuşan kuşlar,zaman içinde yaşadığımız günlük telaşı hisseder gibi..Arada sakinleyip,

sessizliği ve zerafeti uzun uzun içimize çektiğimiz güzel cami..

Yapının en önemli tarafı binlerce özel çinisi.Ayrıca da,Türkiye’nin ilk altı minareli camisi

olmasıdır..

İçinde külliye,medreseler,hamam,çeşme,arasta,türbe,darüşşifa,sübyan mektebi,imarethane

bulunmakta olan özel bir yapıdır.

Camiden dışarı çıktığınızda güllerle bezenmiş güzel bahçeler bulunmakta.Rengarenk güller,

sanki tarihin tüm hatırası içinde başka bir gizem katmakta atmosfere.

Caminin hemen önünde bulunan sıralanmış banklar,size dinlenme ve uzun uzun etrafınız

seyretme imkanı sağlıyor.Fotoğraf merakınız varsa binlerce kare çekip,sonra bunlarla anları

tekrar yaşamanız mümkün..Benim gibi resim yapıyorsanız da,hafızanıza bunları kazıyıp,günü

geldiğinde tuvale aktarmanız çok heyacanlı olmakta..

Banklarda biraz soluklanıp,dolaşmaya devam edenleri,dans eden fıskiyeler karşılamakta..

Çimenlere yatıp,fotoğraf çekenler,sohbete dalanlar,bir de öylece seyredenler var her yerde.

Bazen kalabalık bizi yorsa da,yine de turist heyecanımıza devam ediyoruz..

Parkın hemen karşısında Ayosofya karşımıza çıkıyor.İstanbul’da yapılmış en büyük Bizans

Kilisesi.Havada asılı gibi duran muhteşem kubbbesi,oyma mermer sütunlar ve eşsiz mozaikleri

ile bir mimarlık başyapıtı.Dünyanın en hızlı bitmiş,en eski katedrali.

1453 yılında,Fatih Sultan Mehmet İstanbul’ u alınca cami olarak düzenlenmiştir.1935 yılında ise

müze olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Ayasofya’dan çıktığımızda karşımıza yine özel bir eser çıkmaktadır.

Yerebatan Sarnıcı..Çoğu zaman gözden kaçan ve önünde hep kuyruk bitmeyen bir eser..

Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yapılan su sarnıcı..

İstanbul tarih buyunca güçlü devletler tarafndan ele geçirilmek istendiğinden,kuşatma

sırasında halkın su ihtiyacını sağlamak önemliydi.Bunu da bu sarnıç sağlamıştı.

İçine girdiğinizde sanki büyülü bir atmosfer içinde olduğunuzu hissediyorsunuz.İçinde

sanki yapımında çalışan kölelerin fısıltısı hissediliyor.Mitolojide,bakanı taşa çevirdiği söylenen

Medusa lı sütun da var.Ölen kölelerin anısına yapılan Ağlayan Sütun da,şimdilerde dilek sütunu

olarak anılmaktadır.Siz de bir dilekte bulunup,bu atmosferi yaşayın derim..Arada tüyleriniz

diken diken olursa ,ya serinlikten ya da atmosferin büyüsündendir..Bir masal kitabının sayfalarında

olduğunuz hayal edip,tekraraçık havanın tadını çıkarmaya başlayın derim..

Yerebatan Sarnıcı da gezildikten sonra,tramvay yolunu takip ederek,yola bırakıyoruz kendimizi.

Yorgunluktan bitmediyseniz,kalan son birkaç halinizle keşfetmeye son hız veriyoruz.

Turist peşinde koşan esnafın sizlere seslenmesine alışarak, bir şey kaçırmamak adına.sağa sola bakıyoruz.

Yol bizi Gülhane Parkı’na çıkarıyor.

Parkın içinde yer alan,Arkeoloji Müzesi,görmeniz gereken özel bir müze.Yüksek ağaçların çevrelediği tarihi

eserler ile dolu çok güzel bir yol.Sonra müze geliyor karşınıza.

19.yüzyılda ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından 1891 ‘de kurulmuştur.Eski eserlerin yurtdışına

kaçırılmasını önleyen bir kanun çıkarılmasını sağlayan,Osman Hamdi Bey,bir çok eserin yurt içinde toplanıp

devrin başkenti İstanbul’a getirilmesine önayak olmuştur.

İstanbul’un en güzel müzelerinden biridir.İçinde  görülmesi gereken tüm devirlere ait eserler,uzun uzadıya

esir alacaktır sizi.Yorgunluktan bitap düştüğünüzde,tarihi eserler  ile dolu büyülü bir bahçede kahve molası

şart oluyor.Kuş sesleri içinde,ağaçlar ile çevrili bu güzel cafe,günün bütün yorgunluğuna ilaç gibi geliyor

kesinlikle.

Müze çıkışında artık ayaklarınız sinyal vermeye başladığında,günü bitirme vakti gelmiş oluyor.

Bu kadar tarihi bir dokuya sahip bir ülkeye sahip olmak ve tabi bunun farkında olmak güzel bir duygu diyorum..

Sanatla kalın..

Güzelliklerle kalın..

Ressam Banu Devrim

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
21 Ağustos 2016
27 Ocak 2019
23 Ekim 2016
13 Aralık 2018
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.