İstanbul’ u Yaşamaya Devam
İstanbul’ u Yaşamaya Devam
Sayısız tarihi eseri ve doğal güzellikleri içinde taşıyan İstanbul,meraklısı için birçok
güzelliği içinde barındırıyor.
Diğer yazılarımda anlattığım birçok semt ve tarihi eser benim gibi gezmeyi ve
yaşamayı sevenler için tercih edilen yerlerden.Bugün de sizlerle İstanbul’u yaşamaya
ve meraklısı için anlatmaya devam edeceğim.
İstanbul,herkesin keyfine uygun şeyler bulabileceği bir şehir.Kalabalığı ve trafiği çoğu
zaman bizi bezdirse de,asla vazgeçemediğim şehrim.
Çoğu zaman kendimi bir turist moduna alıp,doyasıya gezerim sokak sokak.Mesela,
Fener ve Balat özellikle eski İstanbul’un el değmemiş evlerini görmek isteyenlere özel
bir seçim.
Balat turuna başlamadan önce Karaköy’de bir dinlenme molası verip,Eminönü’nden yürümeyi tercih ederim.
Yol boyunca belki de gözümden kaçmasını istemediğim ayrıntılar içindir bu yürüyüş.
Zaten,deniz kenarı olduğundan hiç canım da sıkılmaz.Üstelik arada bir yerlere oturup,hem
dinlenmek hem de görüntüleri belleğe kazımak gerekiyor.
Balat, İspanya dan göç eden Yahudiler tarafından kurulmuş.Cumbalı
ahşap evler,sinegoglar,kiliseler inanılmaz mimari güzellikleri ile benim çok etkilendiğim yer_
lerden.
En çok göze çarpan yapılardan biri ”Kırmızı Okul ” diye bilinen Fener Rum Erkek Lisesi..Osmanlı döneminin en
prestijli okulllarından.Sancaklar
yokuşunda bulunan okul,,Fransa dan getirilen kırmızı tuğlalardan yaptırıldığı için,halk arasında
”kırmızı okul” diye anılır.Haliç’in her iki tarafından görülen okul,kırmızı rengi ve kubbbeli
mimari yapısı ile göze çarpar.Bu bina 1881 de mimar Dimadis tarafından inşa edilmiştir.
Süleymaniye’den sonraki en büyük yapı olma özelliği vardır.Eser beş senede anca bitirilmiş,
Fener sırtlarına yerleşmiştir.
Ziyaret için içeriye girdiğimde ilk gözüme çarpan ,inanılmaz bir temizlik ve manzaraydı.Tüm
Haliç buradan güzel bir bakış alanına sahipti.Bahçede bulunan Atatürk büstü,tertemiz ve
çok bakımlıydı.Merdivenler öyle çoktu ki,hepsini çıkıp gezmek yerine,birkaçını çıkıp
etrafa doya doya bakmakla yetinmiştim.Daha sonra görevlilere teşekkür edip,büyük duvarlarla
çevrili bu güzel binaya veda etmiştim.
Sağlı sollu birçok bakımsız ev,içlerinde yaşanmış olan hikayeleri ile öyle ilgimi çekiyor ki..
Resssamlara,fotoğrafçılara defalarca ilham kaynağı olmuş onca bina..Pencerelerinden sarkan
çamaşırlar,duvarları yazılı,kapısı penceresi olmayan evler..
En sevdiğim de tüm viraneliğine rağmen,evlerin önünde gülümseyerek poz veren neşeli çocuklar.
Bazen meraktan,bazen de çocukça heyecandan sizlere uzun uzadıya bakan o masum güzel gözler.
Ben hep,o masum bakışlardaki sevecenliğe hayran olmuşumdur.Yaşadıkları yere gelmiş onca insana bıkmadan
usanmadan neşeyle gülümseyen o sıcacık çocuklar..Herşeye sahip birçok çocuğun gözlerinde
asla göremeyeceğiniz,o mutluluk ifadeleri.ile nasıl da farkındalar hayatın.Sokaklarda özgürce koşup,oynayan ,
dilediklerince yaşayan ve çocuk olmanın zevkine varmış çocuklar..
Bazen de yılların yorgunu binalar gibi,tüm yılları yüzünde taşıyan insanlara rastlamak mümkün yollarda.
Pencerelerde oturup,maziye dalmış yaşlılar,sanki öyle sırlar saklarlar ki,zamanım olsa da oturup dinlesem
derim hep..
Bir de en sevdiğim çok eğlenceli dükkanlar oluşu buralarda.Mesela cam atölyeleri,plakçılar,pastaneler,eskiciler..
Bir şey almasam bile vitrinlere uzun uzun bakmayı çok sevdiğim yerlerden şu eskici dükkanları..Belki de eski
yaşanmışlıklar beni etkilediğindendir.Öyle çok tozlu ki herşey,ama ne kadar da değerli..Bir de eski plaklar
çalındı mı,değmeyin keyfimize..Zaten çoğu dükkkanda tembel tembel yatan kediler bile buraların ne keyifli olduğunu
bizden önce fark etmişler.Yanlarına gittiğinizde bile,hiç umursamadan yatmaya devam ediyorlar.Eski bavulllar da
dikkatimi çeken özel eşyalardan..Kimbilir kimlerle ne yaşanmışlıklar saklıyorlardır değil mi..
Fener de çok sevdiğim yerlerden biri de Moğollların Meryemi Kilisesi.İmparator Michael VIII Palaceologus un
kızı Maria,önce Moğol hükümdarıyla evlendirilmek isteniyor..Hükümdar öldürülünce de oğluyla evlendiriliyor.
O da ölünce dönüp bu kiliseyi yaptırıp,buradaki manastırda yaşıyor.Buraya eğer izin alırsanız girmenizi öneririm.
Çok güzel bir avlu içinde,sakin bir yer.Zaten,mozikleri ile ünlü bir eser.İçinde Fatih in de fermanı var.
Buradan çıkıp,yokuş aşağıya inmek daha da zevkli..O kadar yokuş tırmandıktan sonra.Çok ta güzel çay bahçeleri
var.Keyifle bir çay içip,yorgunluktan ölmüş ayakları dinlendirmek şart tabi..O sırada,orada yaşayan esnaf ile
sohbette iyi geliyor.Çarşı içinde ayrıca bir Mimar Sinan eseri olan,Ferruh Kethuda Camii bulunuyor..Birçok insan
önünde namaz saatini bekliyor ve vakit gelene kadar da sohbet ediyorlar.
Buradaki ruhu yakalayabilmek için,biraz zaman geçirmek gerekiyor buralarda.Farklı kültür ve dinlere ev
sahipliği yapmış bu semtler,dinlemek isteyenler için hikayelerle dolu.Oralarda tüm zamanlarını geçirmiş bir
çok insana baktığımızda doğal olarak kendimizi turist olarak görüyoruz.Tarihi dokusu ve insanını okumaya
çalışıp bir kaşif gibi mutluluk doluyorum nedense.
Buraları çok önceden keşfetmiş birçok dostum,buralardan evler alarak bu mutluluğu çok öncelerden
yakalamışlar.Bunlardan biri de Vodina Cafe..Yıllardır birçok sergimize ev sahipliği yapmış inanılmaz güze
bir mekan.Soroptomist Kulüpler federasyonu tarafından kurulmuş ve kadınlar tarafından işletilen bir mekan.
Ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlara iş imkanı sunan,yaptıkları ürünleri satmalarına imkan sağlayan özel
bir yer.Her zaman menüsünde zevkle yiyebileceğiniz lezzzetlere sahip.Zaten öyle huzurlu bir bahçesi var ki,
uzun saatler kalkmak istemiyorsunuz.sanki kendi evlerinde gibi karşılıyorlar sizi.Binanın içinde ise,çok sıcak
bir sergi alanı var.Ahşap sıcaklığı ile döşenmiş,kendinizi özel hissedeceğiniz bir ev burası.Sergi açtığımızda da,
gelen tüm misafirlerimiz yüzlerinde güzel bir gülümseme ile ayrıldılar buralardan.Sergi sırasında bize eşlik
eden akordiyon ise,bizi geçmişte güzel bir yolculuğa çıkarmıştı..Benim her zaman sergi alanlarında tercih ettiğim
böyle hikayesi olan mekanlar.Galeriler tabi ki resim sergileri için hazırlanmış yerler,fakat böyle bir ev sıcaklığında
özel yerler oldu mu sanki bana daha bir sıcak geliyor işte.Gelen ziyaretçiler de sergi sonrası nefis kurabiyeler
ile beraber güzel bir kahve ile günü unutulmaz kılıyorlar işte..
Gezmekle bitiremeyeceğimiz,tabi ki sonrasında da hatıralarını yaşayacağımız bu güzel semtler hele ki bir de tarih
ile doluysa, hiç bitmesin gün istersiniz.Fırından taze çıkmış ekmek kokulu mahalleler,miskin kediler,pencelerinden
çamaşır sarkan evler,selamlaşılan esnaf,başını sevgiyle okşadığınız çocuklar,her mekandan yükselen farklı müzikler,
bahçeleri meyve dolu evler,size görmeniz için bolca sunulmuş zenginlikler.
Hadi,tüm sokaklar sizin onları keşfetmeniz ve hayatın sıcaklığını yaşamanız için bekliyor.
Hayatı bekletmeyin derim..
Sevgiyle kalın,sanatla kalın..
Resssam Banu Devrim .banu_devrim@hotmail.com