DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

ANLAR VAR Kİ

16.08.2016
2.368
A+
A-

 

Hep “an da kalın, anı yaşayın “deriz de anlar vardır, her hatırlayışta yürekten gülümsetir insanı, anlar vardır hatırladıkça bir ok daha saplanır yüreklere.

Bu gün saplanan yerdeyiz.

……………..

17 yıl önce, bir 17 Ağustos gününün gecesinde yıldızlar, gökyüzünden yeryüzüne inmek için yarışıyorlar. Her biri diğerinden parlak ve hızlı, sanki uzanıp alıvereceksin teker teker ve hayallerine hapsedeceksin.

Hafif esen bir rüzgâr eşlik edecek ve için huzur dolacak. Derken bu huzura gözlerin dayanamayacak, kirpiklerin buluşacaklar parlaklığın derinliklerinde o anda..

Ve sonra rüzgâra, uğultulara açacaksın gözlerini. Gözlerin yıldızları arayacak, bulamayacak. Zifiri karanlığa gömülmüş her şey ve en karanlık gecenin en karanlık anları.

Tutunacak bir yer, bir dal arıyorsun karanlığın içinden, hele bir çıkabilsen yatağından..

Yer yerinden oynuyor, dağlar tepeler birbirine girmiş, Kalbin deli deli atıyor, toprak ayağının altından kayıyor. Sesler birbirine karışmış, kırılanlar dökülenler. Bağıranlar, çığlık atanlar, ağlayanlar….

Öyle anlar vardır ki, dil susar, gözler konuşur. Yaşlar ılık ılık süzülürken dudaklarından aşağı, bir şeyler mırıldanırsın ama nafile, hüzün ve umudu bir arada yaşarsın.

1999 yılının 17 Ağustos gecesi 03.02’de merkez üssü Gölcük olan depremin  45 saniyesi içerisinde hayatın geçer gözünün önünden bir film şeridi gibi…

İşte filmin sonu kimine hüzün, kimine umut… Sözün bittiği yer misali.

………………………….

…………………………………….

Hayat devam etse de kanatlar kırılmış, umutlar tükenmiş ve sevdiklerimizin boşluğu bizi derinlere gömmüştür. Her bir sarsıntıda her artçıda sevdiklerimizi ararken, yürekler katlanarak sıkışıverir daracık yerinde. Yine azıcık bir umut “ Oraya baktınız mı? Ses geliyor mu? ……………”

ANlar vardır ki tekrar yaşamak istenir. Hem de doyasıya. Tadını almak, her bir hücreni mutlu edecek kadar, hissetmek doyasıya ve yeniden yaşarcasına. Bugün o anıları hatırlama zamanı sevgiyle özlemle ve dualarla.

İşte bu yüzdendir ki sevdiklerimizle bir aradayken mutlu anlarımızı taçlandırmalı, doyasıya o anın güzelliklerini hissetmeli ve orada olmalı, onunla yaşamalı. O an da başka hiçbir şey düşünmeden, geveze zihnimizi dinlemeden sevdiklerimizle birlikte olmanın tadını çıkarmalıyız ki sonradan “hatırlayamıyorum ben” demeyelim.

Yaşam iki kirpiğin arasında, derler. O halde nedir bu koşturmaca, nedir bu zamana sığdırma çabası ve nedir bu “ben”, egodaki yükseliş? Nedir sevdiklerimize ayrılmayan zamanlar?

Şu an da bir bardak su alın elinize ve düşünün lütfen. Bir saat önceki içtiğiniz su değil elinizdeki ve yarın içeceğiniz su da değil, değil mi? Ne geçmiş var elinizde ne de gelecek.

Hadi “şimdi de ol” ve suyu içerken bile acele etme, tadını al. Bardağın avuçlarındaki duruşunu, ağzına alırken camın dudaklarına dokunuşunu, suyun dilinle ve damağınla buluşmasını, o buluşmadaki serinliği ve boğazına yaydığı o keyfin ciğerlerine kadar ve hatta tüm organlarına kadar ulaşabilmiş olmasının huzurunu hisset.

Sevdiklerinizle de su misali, onlarla olmanın her saniyesini hissedin.

17 Ağustos depreminde kaybettiğimiz değerlilerimizi bir kabulleniş içerisinde, güzel anıları hatırlayarak, sevgiyle, özlemle dualarla andık bugün. Her birine Allah’tan rahmet, sevdiklerine de sabırlar diliyorum. Mekânları cennet olsun. Işıklar içinde uyusunlar.

Yaşamın size sunduklarını hissedebilmek için her anınızın tadını çıkarmanız dileğiyle….

Sevgiyle……………….

 

“Bir adam öldü… Öldüğünü fark ettiğinde, Tanrı’nın elinde bir çanta ile kendisine yaklaştığını gördü. Tanrı ile adam arasında şöyle bir konuşma geçti: Tanrı: Haydi oğlum gitme zamanı. Adam: Bu kadar mı erken? Bir sürü planım vardı… Tanrı: Üzgünüm ama gitme zamanı. Adam: O çantada ne var? Tanrı: Sahip oldukların Adam: Sahip olduklarım mı? Yani eşyalarım mı? Elbiselerim… Param… Tanrı: Onlar asla sana ait değildi, onlar dünyaya aitti. Adam: Anılarım mı? Tanrı: Hayır. Onlar zamana ait. Adam: Yeteneklerim mi? Tanrı: Hayır. Onlar koşullara ait Adam: Arkadaşlarım ve ailem mi? Tanrı: Hayır oğlum. Onlar yürüdüğün yola ait. Adam: Karım ve çocuklarım mı? Tanrı: Hayır. Onlar kalbine ait. Adam: O zaman bedenim olmalı? Tanrı: Hayır hayır. O toprağa ait. Adam: O zaman kesinlikle ruhum olmalı! Tanrı: Üzücü bir hata yapıyorsun oğlum. Ruhun bana ait. Adam gözlerinde yaşlar ve kalbinde korkuyla çantayı Tanrı’nın elinden alıp açtı… BOŞTU! Kalbi kırık, göz yaşları yanaklarından akarak Tanrı’ya sordu… Adam: Hiçbir şeye sahip değil miyim? Tanrı: Doğru. Asla bir şeye sahip değildin. Adam: O halde, benim olan ne vardı? Tanrı: ANLAR. Yaşadığın anlar senindi. Hayat sadece bir andır. HER ANI YAŞAYIN. HER ANI SEVİN. HER ANIN TADINI ÇIKARIN. (alıntı)”

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.