ATLI KÖŞK MÜZESİ’nde BİRGÜN..
ATLI KÖŞK MÜZESİ’nde BİRGÜN..
Müzeler her zaman,sanat eserlerini rahatca gorup,uzun uzadıya keyif
alabileceğiniz özel yerlerdendir.Hele ki biraz sanat ve tarih seviyorsanız
en mutlu olunacak yerlerdendir müzeler.
Bugün size gitmekten çok keyif aldığım,Boğaz ‘ın en güzel yerlerinden
olan Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’n den bahsedeceğim ..
”Atlı Köşk” olarak çoğumuzun yakından tanıdığı Sakıp Sabancı Müzesi,
1927 yıllarında İtalyan mimar Edouard De Nari tarafından yaptırılmış,bir
köşk.İlk sahipleri de Mısır Hidiv ailesi.Uzun yıllar yazlık olarak kullanılmış,
daha sonra da Karadağ Sefareti olarak hizmet vermiştir.
1950 yıllarında Hacı Ömer Sabancı tarafından satın alınmıştır.Fransız
heykeltraş Louis Doumas’ın 1864 yapımı at heykeli bahçeye yerleştirilmiştir.
Daha sonra da bu köşk”Atlı Köşk” olarak anılmaya başlanmıştır.
Köşkün arazisi içindeki ikinci bir at heykeli de 1204 yılında Haçlı Seferleri
sırasında İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndan alınarak San Marco kilisesi önüne
yerleştirilen dört attan birinin dökümüdür.
Herkesin yakından tanıyıp sevdiği ünlü işadamı Sakıp Sabancı,1998 yılında
zengin hat ve resim koleksiyonuyla birlikte köşkü içindeki eşyalarla müzeye
dönüştürülmek üzere Sabancı Üniversitesi’ne tahsis etmiştir.
2002 yılında modern bir galerinin eklenmesiyle ziyarete açılmış,2005 yılında da
teknik düzeyde uluslararası standartlara kavuşmuş bir müzedir.
Benim en sevdiğim yanı da güzel ve masalsı bahçesidir.Boğaza hakim bir yer olan
Müze,içeri girdiğiniz andan itibaren atmosferi ile adete büyülenmenize yol açar.
Muhteşem ağaçlar,içlerinde saklanmış heykeller,nefis bir ağaçlı yol..
Hele bir de o nilüferler ile süslenmiş havuz yok mu..Monet’in o rüya gibi
tabloları sanki canlı olarak karşınızda durmaktadır.Arada bir size merakla bakan
kaplumbağalar ya da kurbağalar gözünüze çarpabilir.Bu kadar güzel bir havuz içinde
yaşamaktan onlar da mutludur sanırım.Hani rahmetli Bob Ross yaşasa,şuraya mutlu
bir ağaç çizelim,mutlu mutlu nilüferler de çizelim diyeceği gibi bir manzara gerçekten de..
Ağaçlı yolu çıkmaya başladığınızda,dinlenmek isterseniz denize bakan taraftaki
teras tam sizin içindir.Boğaz’ın incisi fıstık çamları ile manzara bir kat daha İstanbul
kokar işte..
Fotoğraf çekmeyi sevenlerdenseniz,bu nokta tam da sizler için.Boğaz ‘ı içinize
bol bol çekin ve ne kadar şanslı olduğunuz düşünün..
İnanılmaz sakin bahçede bulunan Roma,Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait
arkeolojik eserler her bir köşede sessizce onlarla ilgilenmenizi beklerler sanki.
Mutlaka hiçbirini gözden kaçırmayın derim..
Neyse onca güzellik ile ruhunuz gülümserken,muhteşem at heykeli çıkar müze
girişinde..Son derece heybetli ve etkileyici görünür her zaman bana.
Güvenlik kontrolleri ile içeri girdiğinizde,köşk tüm ihtişamı ile sizi alıp uzaklara
götürür.Bu köşkte neler yaşandığını,ne hayatlar geçtiğini düşünürüm mesela.Her
taraf el yazmaları,tablolar,vazolar ,birçok değerli eşyalar.Hani bir masal prensesi
hissettiğimiz anlar vardır ya,işte burası onu yaşatır size.Bazen uzun uzun gözlerimi
kapar,sesleri duymaya çalışırım.Geçmişin tozundan arınmış,derin bir müzik sesi gelir
sanki en derinlerden..
Duvarlardaki tablolar,sanki hepsi birer hikaye saklar bakmasını bilene…Derini görmek
ancak,baktığımız şeye değer vererek bakmakta saklı.Bunca yılın yaşanmışlıkları bu
tablolarda yaşamakta sanki.Birçok insan tanımış,birçok ev sahibi değiştirmiş belki de
bu eserler.Onca yılın yorgunluğuna rağmen,yine de her gelen ziyaretçiye sevgi ile
gülümsemeyi unutmamaktalar işte..
Atlı Köşk’ün üst katına çıkıldığında önemli Osmanlı hat eserleri var.El yazması
Kuran-ı Kerimler ,levhalar,hilyeler,berat ve fermanlar son derece güzel bir atmosfer içersinde
sergilenmekte.Ne tarafa bakacağını şaşırıyor insan..
Benim en sevdiğim bölüm resim koleksiyonlarının olduğu kısım.Erken dönem
Türk resminin en güzel örnekleri ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde
yaşamış ve İstanbul’da eserler vermiş Fausto Zonaro,Ivan Ayvazovski gibi değerli ressamların
eserlerini burada görmek mümkün.
Müze koleksiyonlarında eserleri bulunan ressamlar arasında Osman Hamdi Bey,Şeker
Ahmet Paşa,Süleyman Seyyid,Fikret Mualla ve İbrahim Çallı gibi resim sanatımıza damgalarını
vurmuş isimler bulunmaktadır.Her gittiğimde güncel olan önemli sergilerden önce mutlaka
koleksiyon resimleri gezer öyle diğer sergilere göz atarım..Nedense bir başka etkiler beni
bu resimler.Allahtan arada koltuklar konulmuşta oturup,hem dinlenip hemde resimlerle
iletişim kurabiliyorsunuz benim gibi.
Bütün müzeyi gezdim,gerçekten yoruldum derseniz sizi dinlendirecek kafeler de var.
Hava güzelse teras kafede bir yorgunluk kahvesi için derim.Yanınıza mutlaka iyi bir
arkadaşta alın ki,hem kahveye eşlik etsin,hem de gördüklerinizi heyecanla anlatın birbirinize.
Sanatla kalın..
Hoşçakalın..