DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ Mİ?

03.01.2017
1.583
A+
A-

Ne görüyoruz, nasıl görüyoruz, nereden bakıyor ve en önemlisi nasıl yorumluyoruz?

Perdenin önüne koyduklarımız hep iyi görünmesini istediğimiz şeyler değil mi? Biraz dürüst olmak gerekirse hepimizin bir perde arkası yok mu?

Kimini biz koyarız perdenin ardına, kimisi de kendiliğinden gelişir, tıpkı tiyatro sanatçıları gibi. Yaşadıkları her neyse tüm olumsuzluklar perdenin arkasında kaldı. Keyifle izleriz her birini. Sadece bize görünür yanı bizi eğlendirir.

Aslında belki isteyerek oynamıyor, belki mutsuz, belki hasta. Fark edebildik mi?

Şu bir gerçektir ki hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor. Olan biten her şey bizim gördüğümüzün arkasında saklı.

Gördüğümüz kadarıyla ya da bize görünen yüzüyle düşünür ve kendi yaşadıklarımızla oluşturduğumuz tecrübelerin eşliğinde yorum yaparız. Yaptığımız yorumların da doğruluk, haklılık derecesini pek düşünmeden.

Dışarıdan içeriyi görmek pek kolay olmuyor. Çok mutlu gibi görünen çiftler bakıyorsunuz ayrılmış olabilirler ya da birbirleriyle ilgilenmiyormuş gibi görünenler de mutlu yaşıyorlardır.

Öyle anlar olur ki bazen, “ama çok neşeliydi” ya da “ ama çok üzgündü” deriz duyduklarımıza inanmamak istercesine..

Bizler gördüklerimize inanırız. Görmek, inanmak için önemli bir sebeptir. Ancak empati yapmazsak karşımızdakinin yaptıklarını ya da yapmak zorunda kaldıklarını nasıl anlarız ki?

Kimin ne yaptığını, neler yaşadığını ve ne düşündüğünü bilmeden özellikle olumsuz eleştirilerden kaçınmalıyız. Mutlu görünme çabaları herkesi yanıltır ve yorar.

Eğer yanılgıya düşmek istemiyorsak, daha doğrusu haksız bir yorum yaparak incitmek ve incinmek istemiyorsak ‘görünmeyenleri’ düşünmekte yarar var.

Oscar ödüllü kısa bir film izlemiştim You Tube’dan, tavsiye ederim, hatta çocuklarımıza da izletebiliriz, konusu “ Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değil” Bildiğimiz konuydu ancak etkileyiciydi. O gün bir daha düşündüm. Her şey her zaman göründüğü gibi mi?

Öğrendim ki, değilmiş.                                                                                                                           O, özenilen insanların dertlerini öğrenince anlıyor insan. İşte o zaman, “ama” diyorsun, “öyle görmedim” Ve sonra kendine dönüyor ve mutlu oluyorsun elindekilerle…

Değerli okurlarım lütfen, bu yazıyı okuyunca kalkıp bir aynaya bakın, tam da gözlerinizin içine, uzuuun ve derin, sonrada sorun kendinize samimiyetle;

“Ben neredeyim?                                                                                                                                  Nerede olmak istiyorum? Ve daha önemlisi yerinde olmak istediğim ya da olmak istediğim yerdeki insanlar orada MUTLU mu?

Sevgili okurlarım, telefonla arayıp paylaşımlarda bulunduğunuz için teşekkür ederim, ancak değerli zamanınızı almamak adına (aysuazak@hotmail.com) paylaşmak istedim.

Yeni yılın ilk haftasında yeni başlangıçlarınız olması dileğiyle….. Belki de sizin için hareket zamanı kim bilir?

 

 

Aylardır iş bulamayan delikanlı artık önüne gelen her yere müracaat etmeye başlamıştı. Hayvanat bahçesinin önünden geçerken durdu ve ‘neden olmasın’ deyip, oraya da müracaat etti.

Olacak ya; bahçenin gözdesi goril önceki gece ölmüştü ve bunu müşterilerden bu günlük gizlemeyi başarmışlardı.

‘Yeni gorilimiz gelene kadar, onun postunu giyip goril taklidi yapabilir misin?’ diye sordular.

Delikanlı önce şaka herhalde diye düşündü, ama hayır adamlar gerçekten ümitsiz görünüyorlardı. ‘parada anlaşırsak yaparım’ dedi. Anlaşmaları uzun sürmedi.

Ertesi sabah geldi, hazırlanmış postu giydi, gorilin kafesine girdi ve o güne kadar seyrettiği belgesellerden aklında kaldığı kadarıyla goril gibi davranmaya başladı:

Ara sıra homurdanıyor, göğsünü yumrukluyor, dört ayak üzerinde yürüyor, bir dala sıçrıyor, sallanıyor, seyircilerin attığı meyveleri yiyordu.
Birkaç gün sonra işine öyle adapte olmuştu ki, daha yüksek dallara bile tırmanıyor, daldan dala atlayabiliyordu ama son atladığı dalı tutamadı.

Kafesini yan kafesten ayıran fensin üzerine düştü, yıpranmış fens teli yırtıldı ve kendini yan kafesin içinde buldu. Bu aslanın kafesiydi.

Delikanlı yutkundu, kelime-i şahadet getirdi. ‘imdat!’ diye bağırdı ama kendi sesini kendi bile duymadı. Korkudan sesi kısılmıştı. Tekrar bağırdı.

Eh! hiç olmazsa kendi duymuştu. Önce neler olduğunu anlayamayan aslan yavaşça yattığı yerden kalktı, delikanlıya doğru ağır adımlarla yaklaştı.

Seyirciler çığlık çığlığa idi. bir çocuk sanki goril anlayacakmış gibi (!) ‘tırman, fense tırman’ diye bağırdı. Ama korkudan gorilin sadece sesi kısılmamış, eli kolu da felç olmuştu.

Aslan affetmedi, geldi, önce pençesini gorilin göğsüne dayadı, sonra başını başına yaklaştırdı ve fısıldadı: ‘kapa çeneni aptal! Beni de işimden edeceksin.’ (alıntı)

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
17 Ekim 2017
3 Aralık 2021
11 Ekim 2017
20 Nisan 2023
27 Aralık 2016
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.