DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

DÜŞÜNDÜRÜCÜ HİKAYELER

08.03.2017
1.177
A+
A-

Kanayan Kalp

Delikanlı alaca karanlıkta yürürken, yumuşak bir şeye çarptığını fark etti.

Eğildi baktı. Aman Allah’ım!…

Ayaklarının arasında, yuvasından ustalıkla sökülmüş bir kalp duruyordu.

Tıpkı resimlerdeki gibi diri ve kanlıydı. Onu büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetinden çıldıracak oldu. Kalp tıp tıp atıyordu.

Ve sıcacıktı. Delikanlı, sanki ellerine yapışıp bir başka uzvu haline geliveren kalpten kurtulmak istiyor,  fakat ne olduğunu bilmediği,  kestiremediği duygular tarafından engelleniyordu.

Bir müddet sonra sakinleştiğinde,  onun sahibini bulmak için en yakındaki evin kapısını çaldı ve zincir aralığından bakan genç kıza:

– Bu kalp sizin mi? diye sordu. Biraz önce buldum onu.

Kız, mahcup bir ifadeyle;

– Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım bir vefasıza kaptırdım, dedi. Yandaki eve sorun, onların olabilir.

Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı. Kapıyı açan hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin beyine götürdüler.

Delikanlı,  yumuşacık halıların üzerine damlayan kanları ayağıyla örtmeye çalışırken:

– Bu kalp sizin mi acaba? diye sordu. Hala atıyor da…

Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden höpürtülü bir yudum çekerek:

– Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom, diye sırıttı.

Komşu evde bir meczup var, o bilir sahibini.

Delikanlı, hızla soğumaya başlayan  ve atışları gittikçe yavaşlayan kalbi bitişik kulübedeki ihtiyara koşturarak:

– Bu sizin mi? diye sordu. Çabuk olun, neredeyse duracak.

Yaşlı adam, okumakta olduğu İncil’i yavaşça kapatırken:

– Ben kalbimi, her şeyimle Allah’a verdim evlad, diye gülümsedi. Elindekinin sahibini, neden gidip anne ve babana sormuyorsun?

– Her ikisi de yaşlanıp bunadı, diye üfüldendi genç.

Bir bebek gibi alaka görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip onları terk etmiştim.

İhtiyar adam, büyük bir üzüntüyle:

– Terk ettin ha..! diye mırıldandı. Terk ettin demek.

Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu.

Oysa ki yaşlı adam, beklediği cevabı çoktan almıştı.

Delikanlıya doğru emin adımlarla ilerledi ve iki eliyle kavradığı gömleğini bir hamlede yırtarak açıverdi.

Delikanlının sol göğsünde, avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı bir boşluk vardı.

 

Bahşiş

Yaşlı adam, delikanlının cebine bir şeyler bırakırken:

– “Allah senden razı olsun evladım”, dedi. “Bu ihtiyarı yeniden doğmuş gibi sevindirdin. Şu ufak hediyemi alırsan, daha da sevindireceksin.”  Delikanlı, yapmış olduğu iyiliğin makbule geçeceğini daha işin başındayken biliyordu. Yol kenarında ağlayan dört-beş yaşlarındaki çocuğun kaybolduğunu anlamış ve onun nereden geldiğini soruşturduktan sonra, bir taksiye bindirip evine getirmişti.

Fakat delikanlı, aradığı evi bulduğunda büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Yol boyunca gözü önünde canlandırdığı yüzme havuzlu ve uydu antenli villanın yerine, karşısında derme çatma bir gecekondu duruyordu. Üstelik kapıyı da çocuğun dedesi açmış ve torununa hasretle sarıldıktan sonra, kendisine teşekkür edip cebine bir kaç kuruş bırakmıştı. Delikanlı, sohbet sırasında çocuğun anne ve babasının kaza sonucunda vefat ettiğini öğrenmiş ve yaşlı adamın bir ara ağlamasından istifade ederek cebine konulanları kontrol etmeyi becermişti. Üç beş tane bozuk para, koskoca ceket cebinin köşesini bile doldurmuyordu.  Evin haline bakılırsa, yaşlı adam oldukça fakirdi. Ama hiç olmazsa taksi parasını karşılayacak kadar bir bahşiş veremez miydi?  Delikanlının yüklü bir hediyeyle yolunu bulma; hayalleri yıkılmış ve içinde bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Anlaşılan tahammül edilemeyecek derecede cimri bir ihtiyar ile karşı karşıyaydı ve ona mutlaka bir ders vermesi gerekiyordu.   Yaşlı adamın yüzüne dik dik bakarken cebindeki bozuklukları avuçladı ve çocuğun ayakları dibine fırlatarak :

– Git de kendine oyuncak al ufaklık, dedi. Böylelikle cömertlik nedir öğrenmiş olursun.

Yavrucak yere eğilerek paraları topladığında, delikanlının gözleri yerinden çıkacak gibi oldu.

Çocuğun küçücük avuçlarında, dört-beş tane altın lira parıldıyordu….

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
24 Aralık 2018
3 Temmuz 2020
16 Ağustos 2016
8 Şubat 2016
18 Ağustos 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.