DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

KUL HAKKI

21.06.2017
1.471
A+
A-

Peygamber Efendimiz (s.a.v) müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz kılmak ve onlardan helallik istemek üzere toplanmaları için çağırmasını emretti.

Bütün Muhacir ve Ensar bu çağrıya cevap vererek Mescid-i Nebi’de toplandı. Peygamber Efendimiz (s.a.v) onlara namaz kıldırdıktan sonra minbere çıktı ve orada bulunan insanlara hitap etti. Orada bulunanlara nasıl bir peygamber olduğunu sordu. Orada bulunanlarda Peygamber Efendimiz (s.a.v) hakkında oldukça güzel olan düşüncelerini dile getirdiler. Bunun üzerine Efendimiz sahabelerinden helallik istedi.

“Ey Müslümanlar! Boynuzsuz koçun boynuzlu koçtan hakkını isteyeceği o dehşetli günde hesaplaşmamak için şimdi kimin üzerinde hakkım varsa ve kimin bende hakkı varsa söylesin. Şimdi hesaplaşmak isterim.” dedi. Bu isteğini üç kere tekrarladıktan sonra Hz. Ukkaşe sahabenin arasından ayağa kalkarak ilerledi ve Efendimiz’in önüne gelerek şunları söyledi:

“Anam babam sana feda olsun ya Allah’ın Elçisi, eğer ısrar etmeseydin sana söylemeyecektim; fakat ısrar etmen üzerine sana söylemek istedim. Bir savaş sonrası ben sizin devenizin yanına yaklaştığım sırada sırtımdan kırbaç yemiştim. Devenizi kırbaçlamak isterken bana vurmuştunuz.” dedi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bunun yanlışlıkla olduğunu ama yine de bunun bir hak olduğunu belirtti. Bilal-ı Habeşi’yi evine gönderdi ve o kırbacı, kızı Hz. Fatıma’dan alarak mescide getirmesini istedi. Bunun üzerine Bilal-ı Habeşi kırbacı getirip Efendimiz’e verince Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer hemen ayağa kalkarak:

– “Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma!” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v):

– “Ey Ebubekir, Ey Ömer, yerlerinize oturun. Şüphesiz ki Yüce Allah (c.c.) sizin bu iyi niyetinizi mükafatsız bırakmayacaktır.” dedi.

Bunun üzerine Hz. Ali ayağa kalkarak:

– Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım ve karnım nereye ne kadar vurmak istersen vur.

– “Ey Ali, otur yerine! Yüce Allah (c.c.) senin bu iyi niyetini mükafatsız bırakmayacaktır.” dedi.

Bundan sonra da Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin atılarak:

– Ey Ukkaşe, biliyorsun ki biz Allah Resulünün torunlarıyız, hakkını bizden aldığında O’ndan almış sayılırsın. Ne olur bize vur?” dediler. Peygamber Efendimiz (sav) onlara da:

– “Yerlerinize oturun, ey benim göz bebeğim torunlarım” dedi.

Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ukkaşe’ye dönüp

– “Ey Ukkaşe! Vuracaksan vur!” deyince Ukkaşe:

-“Ey Allah’ın Resulü!” dedi. “Siz bana vurduğunuzda ben çıplaktım. Şimdi ben de size vururken çıplak olmanız gerekmez mi diye sordu ve sizin de çıplak kalmanızı rica ediyorum.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hiç duraksamadan elbisesini çıkardı ve “Buyur, hiç çekinmeden dilediğin kadar vur.” dedi.

Bu sırada Müslümanlar yüksek sesle ağlıyorlardı ve Hz. Ukkaşe hızla Efendimiz’in peygamberlik mührünü öptü ve şunları söyledi:

“Anam babam sana feda olsun. Kim sana kıyabilir? Benim amacım senin mübarek vücudunu öperek senin yüzün suyun hürmetine Rabbimin rızasını kazanmak ve Cehennem azabından kurtulmaktır.”

Bunun üzerine Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v):

– Ya hakkını alman için gerekeni yap ya da affet, deyince Hz. Ukkaşe:

– “Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum.” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v):

– “Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın.” dedi.

Tüm günahları işlemeden affedilmiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bu kadar dikkat ettiği bir husus olan kul hakkına layıkıyla dikkat etmemiz dileğiyle…

 

AV KÖPEĞİN’DEN

SERVETE

Bir şair yazdığı şiirin beğenilmesi üzerine saraya çağırılır. Zamanın padişahı şaire dile benden ne dilersen der şair biraz düşünür ve bir av köpeği isterim der. Padişah”a köpeğini getirin der” ve şaire verir şair tam arkasını dönüp gidecekken döner ve

-Padişahım ben ava neyle gideyim der

-Ona ağırdan bi at verinin der

Şair yine tam gidecekken döner

-Ben at bakmasını bilmem ki der

-Ona bir seyis verin der

Yine tam gidecekken döner

-Padişahım ben bu seyisi nerde bakıcam der

-Ona birde av köşkü verin der padişah

Yine tam giderken

-Peki, ben bu seyise ne yedireceğim der

-1000 altın harçlık verin der padişah

Yine tam giderken döneceği sırada padişah

-Bide hesap için Defterdar istersen köpeği geri alırım der

Ve şair yoluna gider. Hikâyenin amacı ise şuydu istemesini bilince neler alına bileceği.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.