DOWN CAFE’YE SAHİP ÇIKIN
DOWN CAFE’YE SAHİP ÇIKIN
İnsan hayatı bir tebessümden ibarettir. Sosyal sorumluluk projeleri yurttaşlık görevlerinin ne olduğunun bilincine varıldığı çok önemli sorumluluklardır. Gölcük’te Down Sendromlu evlatlarımızın hayata eşit koşul ve şartlarda başlamalarını sağlamak amacıyla uzatılan elin sımsıkı tutulması önceki gün Dernek Lokalinin, Cafesi’nin açılışıyla yüreklerimize su serpti. Belgin Abanoz benim rahmetli Kazım Abanoz’un Gölcük Devlet Hastanesindeki Yoğun Bakım günlerinden tanıdığım pırıl pırıl bir hizmet insanı. Böylesine yürekli bir Türk kadınının etrafında yarattığı sinerjiyle kurulan derneğin küçücük te olsa, bir yerlerinde olmak benim ve oğlum Afşin için de gurur vericiydi. Açılışı gerçekten çok güzel oldu. Peki, önemli olan ilk adımın atılmasından sonra gelecek gerçek adımlar bizleri bekliyor. Down Cafe’de, Down Sendromlu çocuklar çalışacak. Amaç onların tüketim değil, üretim hayatının bir parçası olduklarını topluma göstermek ve o çocuklara o inancı bu toplum biz olmadan olmaz inancını verebilmek. O halde Down Cafe’ye bir sabah kahvaltısına gidin. Öğlen uğrayın, yemeğinizi orada yiyin. Kahvenizi çayınızı orada için. Öyle yapın ki o evlatlar para kazanıp, ihtiyaçlarını kendi alın terleriyle giderebilme imkanına kavuşsun. Ben, Gölcük insanının son derece duygusal ve sosyal sorumluluk alanında gerekli adımları atacağını biliyorum. O cafe yürümeli, üretmeli ve Down Sendromlu Çocukların ekmek kapıları olmalı. Onların bu çabalarına karşılık vermediğimiz anda, açılıştaki muhteşem kalabalığın bir anlamı kalmaz.
SOKAK HAYVANLARINA SU VERİN
İnsanların sıcaktan bunalıp, gölge aradığı bol bol sıvı tükettiği aşırı sıcakların sadece bizleri bunalttığını düşünmeyelim. Sokak hayvanlarının da suya ihtiyacı olduğunun farkına varalım. Onlara su vermenin sadece bir hayvan severlik değil, aynı zamanda sorumlu bir yurttaşlık görevi olduğunu unutmayalım. Bir tasın içerisine su koyup, sokak hayvanlarına uzatmak onların susuzluğunu gidermek, hayatın bize kattığı insanlık değerlerinin en önemli unsurlarından biridir. Unutmayalım ki sokak hayvanları da olsa, onlar da canlı, hepimiz olduğu gibi o sokak hayvanları da Allah tarafından yaratıldı.
OTOSTOPÇU
Türkiye’den Almanya’ya bir Türk ailesi çalışmaya gider. Giderken çok fakir olan bu aile bir o kadarda dindarlardır. Bu aile Almanya’ya yerleşirler ev ve araba alırlar. Artık çok zengin olan bu aile maalesef artık eskisi gibi dinine bağlı değildir. Bir gün yolda giderken ışıklarda bir adama rastlarlar bu adam yakışıklı hali vakti düzgündür arabası bozulduğu için otostop çekiyordur. Aile hemen durur ve adamı yanına alır karı koca adamla muhabbete başlarlar yolda giderken yine bir adam görürler adamın üstü başı yırtık perişan durumda. Kadın
– Bu adamı arabaya almayalım bizim arabamıza yakışmaz adam
– Haklısın der
Yolda ki adam durmayacaklarını anlayınca yola atlar ve çift mecburen durur adam hemen bu perişan adamı tartaklamaya başlar adam onlara yalvarır beni de alın diye çiftin umurunda olmaz en sonunda aldıkları zengin adam onu da alalım demesi üzerine adamı getirmeye razı olurlar. Fakat bir şartla adamı arabanın üstünde gelme şartıyla kabul eder. Zavallı adam ve arabanın üstüne çıkar ve zar zor tutunur tekrar yola çıkarlar konuşmaya dalarlar ve farkında olmadan hızlanırlar üste zar zor tutuna düşer. Bu sefer yine bir otostopçuya rastlarlar bu otostopçu iri yarı korkutucu bir adamdır adam karısına
-bunu arabaya almamız lazım yoksa ya bize ateş eder ya da bulduğu yerde öldürür der
Ve dururlar adam onlara
-Benden önce aldığınız adam kimdi biliyor musunuz der
Onlarda
-Hayır, bilmiyoruz perişan zavallı bir adam der
Adam onlara
-O sizin imanınızdı bende Azrail’im ve sizde onu kaybettiniz der
Adamlar çatıya bakar adam yok
Azrail
-Onu yolda düşürdünüz der
-Hemen geri dönüp alalım der
Azrail
-Giden gitti sizin de vaktiniz doldu der
Ve onların canlarını orada alır ve zengin adam da olaya şahit olur.