DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

İKİ GÖNÜL BİR OLUNCA

17.07.2017
939
A+
A-

Eskilerimiz ne kadar da güzel söylemiş. İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur. Gönül, mana olarak karşılığı sevgidir. En büyük sevgi, insanlar arasında yaşanır. Bir tık ötesi aşktır. Aslında Kayahan’ın “Yolu sevgiden geçen herkes bir gün bir yerde buluşur” şarkısı boşuna söylenmemiştir. Eğer sevgi kültürünü kaybedersek, özümüzü yitirmiş oluruz. En büyük tehlike bu ülkede yaşayan insanların birbirini öteki olarak görmesidir. Eğer biz olamazsak, birileri gelir bizim birliğimizi bozar. O halde gelin hepimiz kardeş olalım, birbirimizi sevelim sevilelim. Bu ülke hepimize yeter. Biz tasada ve kıvançta birlikte yaşadık. Düğünlerde birlikte halay çektik, cenazelerde birlikte saf tuttuk. Bizim aslımız ulvi değerlerin yaşadığı ve yaşatıldığı bir öz varlık halidir. Türkiye’nin neresinde yaşarsa yaşasın, hiç kimse diğeri ve öteki değildir. Kimi yerde “Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın” türküsünü söyler, kimi yerde horon teperiz. Kimi yerde “Dağ başını duman almış”la yürür, kimi yerde zeybek oluruz ve kalbimiz Ankara’da atar. “Ankara, Ankara güzel Ankara, seni görmek ister her bahtı kara” işte biz buyuz. Etrafımıza baktığımızda sinsi düşmanların sinsi emellerine karşı birlikte Türkiye olduğumuzda hep bir ağızdan “Ne mutlu Türk’üm diyene”yi coşarak söyleriz.

 

Emekli

Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:

– “Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!”der.

Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder.

Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar.

Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..dayanamaz:

– “Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!”diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar.

Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. denetim işi aylar sürer. çok güzel anlaşırlar.

Manifaturacı albayın her isteğini “baş üstüne” diyerek yerine getirir. olanlara bir anlam veremeyen albay:

– “Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. seninle gayet iyi çalışıyoruz. nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?”

Manifaturacı hazırola geçip:

– “Albayım, ben de emekli başçavuşum.” der.

 

Yanlış Numara

Adam evine telefon acar, telefonu yabancı bir bayan acar.Adam karşıdaki sesi duyunca şaşırır, bayana sorar:

– “Sen kimsin?” Kız cevaplar:

– “Evin hizmetçisiyim.” …

– “Iyi de bizim hizmetçimiz yok ki!”

– “Evin hanımı beni bu sabah işe aldi.”

– “Ya. Öyle mi? Ben de evin beyiyim. Hanımı cağırır mısın?”

– “Hanımınız şu an yatak odasında kocası sandığım bir adamla beraber.”

Adam şaşırır, sinirlenerek,

– “Elli bin dolar kazanmak istermisin?” Kız,

– “Tabii ki isterim.Kim istemez…”

– “O zaman çekmeçedeki silahı al, yukarı çıkıp o cadi ile o sümsük herifi vur!”

Once ayak sesleri duyulur, sonra iki el silah sesi. Hizmetçi telefona geri gelir:

– “Öldürdüm efendim, cesetleri ne yapayım?” Adam,

– “Cesetleri havuza at.” Kadın duraklar:

– “Ama burada havuz yok ki?” Adam bir süre düşünür ve cevap verir:

– “Orasi 112 43 44 değil mi?

– “Hayir!!!!

– “Pardon! Yanlış numarayı aramışım.

 

Buradan hiçbir şey duyulmuyor

Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça hiddetle sorar:

“Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?”

Zangoçta derin bir sessizlik… Papaz iyice köpürür…!!! ve

“Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?

“Hayır burdan hiçbir şey duyulmuyor efendim.”

“Olacak şey mi! iki adım öteden beni duymuyorsun!”

Zangoç bıyık altından güler:

“isterseniz yer değiştirelim anlarsınız…”

Yer değiştirirler. Bu kez zangoç seslenir:

“Kilise için toplanan bağışları sen mi zimmetine geçirdin?”

Papaz: “Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.