DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

BARZANİ TÜRKİYE FATURASI ÖDÜYOR

05.11.2017
710
A+
A-

BARZANİ TÜRKİYE FATURASI ÖDÜYOR

Ülke yönetmekle aşiret yönetmek çok farklı şeylerdir. Bunun en somut örneğini Peşmerge Lideri Barzani gördü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onca uyarıları ve dostane telkinlerine rağmen bildiğini okudu, sonunda koltuğundan da oldu. Bütün ülkeler gördü ki Türkiye o bölgede istemediği bir şeyi gerçekleştirmek mümkün değil. Şimdi beş yıl önceki günlerini de mumla arayacak duruma gelen Barzani aslında en büyük kötülüğü de kendi halkına yaptı. Sıkıştığı anda maaş ödemek için bile Türkiye’nin kapsını çalan Peşmerge Barzani gördü ki, çocukluk hayalleri o dönemde kaldı, gerçekleşmesi de mümkün değil. Bizim ülke olarak bu konuda göstermiş olduğumuz birlik ve beraberlik iktidar ev muhalefetin birleşmesi, aynı şeyi söylemesi, son derece önemli. Çünkü ortada Türkiye’yi direk ilgilendiren gelişmeler vardı. Ülke olarak Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu her platformda dile getiriyoruz. Ne komşularımızı ne bir başka ülkenin rejimiyle ilgili bizlerin art niyetli düşüncesi oldu, ne de onların bir karış toprağımızda gözümüz oldu. Suriye ve Irak’ta sonunda bir mutabakat sağlanacak ve bütün bunlar Türkiye’nin önerileri sonucunda olacak ve Barzani kafasında kim varsa artık bilecek ki Türkiye’ye rağmen hiç kimse hiç bir şey yapamaz.

 

ŞU KIYAFET MESELESİ

Televizyonlarda farklı ve amatör yarışmacıların dahil olduğu giyim kuşam programları izliyoruz. Bütün bunlar bir yarışma programı niteliğinde. Kendine güvenen bayanlar o programlarda maharetlerini ve dolayısıyla stillerini sergilemeye çalışıyorlar. Aslında böylesine programlara ekranlarda ne kadar gerek var bilemiyorum. Üstüne üstlük bir yabancı hayranlığı almış başını gidiyor. Önceki gün genç kızlarımızın podyumdaki ikon olma halini izledim. Biri Madonna, diğeri Rihanna olmaya çalıştı. Sonunda Madonna kazandı. Madem böyle bir program oluyor, mesela bizde yılların eskitemediği bir Ajda Pekkan var, yine hala sahnelerde olan bir Emel Sayın. Madem öyle niçin bu iki isim üzerinden o defile sergilenmedi de ille de yabancılar deyip tutturduk? Böylesine programların sadece dikkat çektiğini düşünüyorum. Bunun eğitime ne katkısı var bir türlü anlamadım? Televizyonlar tabi ki dikkat çekmek reyting sağlamak adına farklı programlara yöneliyorlar. Ben daha çok Türkiye’nin içinde bulunduğu durumları anlatan, daha bizden, daha aile yapımızı ön plana çıkaran; mesela Folklor kıyafetlerimizi kim daha iyi taşır gibi programların olmasından yanayım.

 

İran Şahı’nın Altınları

Derler ki, Süleymaniye Camii’nin temellerini atan Sinan, inşaatı paydos etti… Amacı, deprem bölgesinde yapılan bu caminin temellerinin iyice yerleşmesi, sapa sağlam hale gelmesiydi. Daha sonra tekrar inşaata başlayacak ve muhteşem âbideyi vücuda getirecekti. Bunu anlama ferasetinden mahrum olan rakipleriyle sevmeyenleri, el ele bir söylenti çıkardılar: “Sinan’ın gözü yıldı, Şah-ı Cihan’ın camisini yapmaktan vazgeçti.”

İran casusları, bu söylentiyi biraz degiştirip, İran Şahı Tahmasb’a yetiştirdiler: “Padişah’ın parası bitti, hevesle başladığı cami yarım yamalak kaldı.”

İran Şahı Tasmasb, Kanuni ile alay etme fırsatı yakaladığı için çok mutluydu. Nihayet Osmanlı’dan daha zengin olduğunu ispatlama fırsatı eline geçmişti. Fakat bunu son derece “dostane” bir şekilde yapmalıydı… Düşündü taşındı, sordu soruşturdu ve nihayet kararını verdi: Iyi niyetli gözükecek, Padişah’ı kıskırtmayacak, ama amacına da ulaşacaktı… Bir mektup yazdırdı. Özetle şöyle diyordu: “Duydum ki, bir hayrat yapmaya girişmişsiniz, fakat paranız yetişmemiş, yarım kalmış. Biz de size değerli taşlar gönderiyoruz. Onların parası ile caminizi tamamlayın. Böylece sizin hayratınızda bizim de hissemiz olmuş olur.”

Kanuni bu aşağılama çabasının altında kalmadı. İran Şahı’nın gönderdiği tüm altınları kıymetli mücevherleri, hediye sandığını getiren İran elçilerinin fal taşı gibi açılan gözlerinin önünde, Mimar Sinan’a verdi:

“Benim camimin her bir taşı öylesine kıymetli birer mücevher mesabesindedir ki, İran Şahı’nın gönderdiği mücevherat, onların yanında çok âdi çakıl taşından daha aşağıdır. Al bu taşları caminin harcına karıştır. Zira ancak buna lâyıktır.”

Ve Sinan, İran Şahı’nın gönderdiği mücevherleri alıp avlunun hemen solundaki minarede kullandı. Derler ki, o minare bu yüzden güneş ışığında parlar ve yine bu yüzden “Cevahir Minaresi” denir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.