DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Gülümse

02.11.2017
942
A+
A-

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.

Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe basında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Fakir adam öyle ama öyle minnettar oldu ki. İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titresen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı. Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.

 

Işığı Yanan Evler

Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekardım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum.

Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum.

Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak: “Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?” dedim. Hacıanne: ” Evladım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz” dedi. Merak ettim, tekrar sordum: “Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?” Hacıanne: “Hayır evladım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.”

Konya Ovası’nda, ya da bir başka yerinde Türkiye’nin, trenden inen yabancılar için “Işığı yanan evler yerinde hala duruyor mudur?”

 

Senin Canın Sağ Olsun

İstanbul’da üniversitede okuyan genç kız Ankara’daki babasına telefon etmiş;

– ”Baba, merhaba Ben Lale”.

– ”Ooooo Güzel kızım benim. N’abersin bakalim?”.

– ”Hiç sorma babacığım. Hiç keyfim yok valla”.

– ”Hayırdır? Bi sorun’mu var?”.

Kız ağlamaya başlar babası ise üzüntü ve meraktan kafayı yemektedir;

– ”N’ooldu kızım? anlatsana”.

– ”Murat evi terketti. Boşanmak istiyormuş”.

– ”Ne evi lan? Ne boşanması? Sen ne zaman evlendin’de bosaniyorsun”.

– ”Hani senin hiç hoşlanmadığın esrarkeş çocuk vardı’ya ben onunla evlendim”.

– ”iyi halt ettin, zilli neyse, artık yapacak bi şey yok. Versin mahkemeye, hemen boşanın”.

– ”Boşanalım ama benden 10 milyar istiyor. Eğer vermezsem, iyi zamanlarımızda çektiği çıplak fotoğraflarımı internetten herkese yollayacakmış”.

– ”Püüh. Rezil… Çıplak fotoğraf çektirdin, öyle mi?”.

– ”Ama babacığım O benim kocamdı. Ne biliyim böyle bir puştluk yapacağını”.

– ”Peki Olan olmuş artık. Yarın havale ederim parayı ögleden sonra Bankaya gidip çekersin sonra da alıp yakarsın o kahrolası fotografları”.

– ”Sağol baba Eeee şey bi’de kürtaj için 2 milyara ihtiyacım var”.

Adam artık iyice fenalaşır. Boğuk bir sesle konuşur;

– ”Kürtaj’mı? Bi’de hamile’mi kaldın o çocuktan sen?”.

– ”Aslında ondan değil… Zenci bi çocuk vardı… Zaten o yüzden ayrılıyoruz’ya”.

Adam bayılmak üzeredir. Nabzı yükselir, tansiyonu düşer, artık inleyerek konuşmaktadır;

– ”Biz seni oraya okumaya yollamıştık. Sen ne haltlar çevirmişsin. Allahım nedir bu başımıza gelenler okulu bitirir bitirmez Ankara’ya dönüyorsun, yoksa kırarım bacaklarını”.

– ”İstersen hemen dönebilirim babacığım. Ben geçen yıl okuldan atıldım çünkü”.

Adam masanın üzerindeki soğuk su dolu sürahiyi başından aşağıya devirir ve ancak bu şekilde konuşmasını sürdürür;

– ”Okuldan’mı atıldın? Hani birlikte avukatlık yapacaktık, zilli? Eh ulan sen hele bi gel buraya ben sana yapacağımı bilirim. Evden dışarıya adım attırmiycam sana ilk isteyenle’de evlendiricem”.

– ”O iş zor be baba biliyorsun, moda oldu, artık evlenmeden önce eşler birbirlerinden sağlık raporu istiyorlar pek iyi bi rapor sunacağımı zannetmiyorum ben”.

– ”Allahım, çıldıracağım bir de cinsel hastalıklar haaa… kesin o zencidendir”.

– ”Çok pis arkadaşları vardı. Bilmem artık hangisinden kapmışımdır”.

Güm diye bir ses duyulur. Adam kısa bir süre için kendinden geçmiştir ancak hemen kendisini toparlayıp tekrar telefonu alır.

– ”Hemen bu akşam dayını yolluyorum oraya seni alıp gelecek. Adresini ver bakim”.

– ”Mahmutpaşa Karakolu’ndayım gelirken kefalet için de biraz para getirsin yanında”.

– ”Karakol’mu? bi’de karakola’mı düştün layyynnn? Ne yaptın?”.

– ”Dün kafam çok bozuktu, çok içmişim. Araba kiralayıp dolaşmaya çıktım. O kafayla Arnavutköy’de kokoreççi dükkanına girdim. Ama neyse’ki kimse ölmedi. Dükkan sahibiyle kiralık araba firmasına biraz para vermek gerekir sanırım”

Adam artık iyice fenalaşmıştır. Hatta fenalaşmak ne kelime adeta kahrolmuştur. Telefonda kısa bir sessizlik olur. Kız tekrar konuşmaya başlar;

– ”Babacığım sakın üzülme bütün bunlar bir şakaydı. Ben sadece sınıfta kaldığımı söylemek için aramıştım”.

Bunun üzerine adam sevinçle ve mutlulukla haykırır;

– ”Canın sağolsun be güzelim, boşveeerrr. Okul’da neymiş? Hiç mühim değil, tatlı canın sağolsun senin”…

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.