DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Kahraman Bir Anne

03.11.2017
771
A+
A-

Küçük çocuk bir gün eve geldiğinde annesine bir kağıt verdi ve “Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi”. dedi. Annesi kağıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okudu: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin.” Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriydi ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden bir çekmecenin köşesinde katlı halde bir kağıt buldu ve alıp açtı. Kağıtta “Oğlunuz “şaşkın” (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz…” yazılıydı. Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazdı: Thomas Alva Edison, kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dahisi haline getirilmiş, “şaşkın” bir çocuktu.

Kalbin Tapusu

1 ay önce nişanlanmışlardı ve bugün imam nikahları da kıyılmıştı. Her şey çok çabuk ilerlemişti, ama ikisi de çok mutluydu. Görücü usulü bir evlilik olmuştu ve bu zamana kadar, bir kez olsun baş başa kalmamışlardı. Eğer baş başa kalsalardı, yanlarındaki 3. kişi şeytan olurdu, biliyorlardı. Bugüne kadar ne bir mal, ne de bir mülk istemişti genç kız. Genç delikanlı, hergün şükür namazı kılardı. Rabbim o’nu karşıma çıkardığın için, o’nu benim kaderime yazdığın için, ne kadar şükretsem az, derdi hep. Çok mutluydu, her ikisi de.

Parada pulda, gözü yoktu sevdiğinin.Çünkü, onun için önemli olan iman ve edebiydi. Zeynep, birgün ciddi bir şey konuşmak istediğini söyledi. Delikanlı, merak içinde dinledi sevdiğini. Bak Yusuf, bugüne kadar senden hiçbir şey istemedim, ama bir tek sevgiyle de karın doymaz ki. Yusuf şaşkındı, cümlelerin varacağı noktayı çok merak ediyordu. Zeynep, bir kağıt çıkardı çantasından. Delikanlı, daha da meraklandı. O yazanları okuyamadan, devam etti; Bunu, imzalamanı istiyorum. En azından, bu tapu benim üzerime olsun. İleride ne olacağı belli olmaz, kendimi garanti altına almam gerekir, anlıyorsun değil mi..? Bir yandan mahcuptu genç kız, Yusuf’u izliyordu.

Şaşkındı delikanlı. Yanlış mı tanıdım onu acaba diye, bir anlık şüphe etti. Arkadaşlarından duyuyordu hep, onların bugüne kadar gittiği her kapıda adlarından önce işleri, evleri, barkları sorulmuştu. Daha söz dahi kesilmeden, uzun uzun listeler yazılmıştı. Pahalı hediyeler istenmişti, arkadaşlarından. Ama, Zeynep farklıydı. O, çok başkaydı. Bu yüzdendi, şaşkınlığı. Yok yok saçmalama Yusuf, dedi içinden. Genç delikanlı tam eline kağıdı alacaktı ki, daha fazla dayanamadı Zeynep ve gülümsedi. Yusuf, Zeynep’e baktı. Henüz, ne olduğunu anlayamamıştı. Aldı kağıdı eline ve okudu içinden satırları. “KALBİNİN TAPUSU” yazıyordu büyük harflerle. Yusuf sevdiğine baktı, Zeynep ise: İşimi garantiye almam gerekir, dedim değil mi..? Bir de, nasıl bir tepki vereceğini merak ettim. Kalbin bir tek bana âit olsun, olur mu..? Hiç bırakma beni, hep sev. Önce sevgimi kalbine yerleştiren, onu oracıkta yeşerten Rabbimi, sonra beni sev. O’nun rızası için, tut ellerimi. Seninle birlikte, cennet’e doğru yol alalım İnşallah, olur mu..? Fânî değil, bâkî ve ebedî olsun sevgimiz. Ne bu dünyada son bulsun, ne de ahirette. Bunları söylerken, gözünden iki damla yaş aktı genç kızın. Yusuf duygulanmıştı, işte Rabbine her zaman böyle hayırlı bir eş için duâ etmişti. Rabbi ise sabırla bekleyişinin mükâfâtı, duâlarının kefâreti olarak, Zeynep’i çıkarmıştı karşısına. Gülümsedi delikanlı ve imzaladı kağıdı. Aşkım ve kalbim, senin olsun yâr. Zaten senden sonra, bana aşk’tan daha büyük hediyemi var..? Her ikisi de içlerinden, “Şükür Yâ Rabbi” dedi. Duâmız her zaman, Rabbimizin karşımıza hayırlı insanlar çıkarması için olsun İnşallah..!

700 Yıllık Öğüt

Şeyh Edeb-Ali‘nin Osmanlı’nın kurucusu Osman Beye verdiği öğütler. 700 yıl önce söylenmiş ama bugün bile geçerli eskimemiş öğütler. Her liderin bugünde alması gereken öğütler. “Oğul insanlar vardır şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın, ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen sabah rüzgarında savrulur gidersin… Öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur çöllere dönersin. Açık sözlü ol, her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme, Sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz.

Üç kişiye acı:

* Cahiller arasındaki alime,

* Zenginken fakir düşene,

* Hatırlı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğunda mücadeleden korkma.

“Bilesin ki atın iyisine DORU,”

“Yiğidin iyisine DELİ derler.”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.