DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Allah İşini Bilir

26.01.2018
1.035
A+
A-

Meraklı bir çocuk, yaşlıca bir din adamının yanına gelerek:

“Mabede dua eden insanları dinledim. Doğrusu Allah’ın işi çok zor olmalı” dedi.

Din adamı, tatlı bir tebessümle çocuğa baktı ve neden böyle düşündüğünü sordu.

Çocuk:

“Oduncu havanın soğuk olması için dua ediyordu,” dedi.

Din adamı:

“Gayet tabii” dedi. “Bizim sobalarımız için odun satarak hayatını kazanır. Hava ne kadar soğuk olursa, o kadar çok odun satar.”

Çocuk:

“Fakat meyvacı ılık hava için dua ediyordu” dedi.

Din adamı:

“Meyvacı kışın satmak için sonbahar meyvelerini saklar. Eğer hava çok soğuk olursa, meyveleri donar” diye karşılık verdi.

Çocuk:

“Çiftçi yağmur için, tuğla yapıcısı ise kuru hava için dua ediyordu. Bu adamların hepsi Allah’ı seven insanlar. Allah hepsinin isteklerini nasıl yerine getirebiliyor?”

Din adamı:

“Şimdi hava nasıl?” diye sordu.

“Kuru ve ılık” dedi çocuk.

“Geçen hafta nasıldı?”

“Pazartesi ve Salı yağmur yağdı. Perşembe hava soğuktu.”

Bunun üzerine din adamı yine tatlı bir tebessümle çocuğa bakarak şunu söyledi:

“Şimdi anladın mı yavrum, Allah’ın hepimizi birden nasıl memnun ettiğini?”

KAYNAK :Selim Gündüzalp- Sevgi Öyküleri Zafer Yayınları

Kırıntı

Küçük çocuk ve babası, gittikleri parkta bir banka oturmuşlar, tatlı bir sohbete başlamışlardı. Mayıs ayı geldiğinden her taraf yemyeşildi. Dört bir yandan güzel kokular yükseliyor, kuş sesleri bir an bile kesilmiyordu. Küçük çocuk altı yaşına bastığından, bir şey hariç aklı her şeye eriyordu. O şey de babasının sertliğiydi. Çünkü babası, hiçbir sebep yokken bir anda sinirlenir, kulağına yapışarak onu azarlar, daha sonra da gönlünü almaya yanaşmazdı. Sessizce ağlardı çocuk, ağlamaktan yorgun düşene kadar. Daha sonra içine, küçücük dünyasına kapanırdı. Allah’tan ki ara sıra birlikte gezerlerdi, bugünkü gibi… Çocuk nefes alırdı o günlerde, kırılmış kalbine rağmen her şeyi unuturdu.

Biraz önce aldıkları simitleri yerlerken, babası kendisine çıkışarak:

“Daha önce defalarca söyledim” dedi. “Koskoca adam oldun. Yerlere kırık dökme! Böyle bir şeyi sadece aptallar yapar.”

Küçük çocuk sesini çıkartmadı. Babasını canı gibi sevdiği için, onu gücendirmekten korkuyordu. Ama elinde değildi simidin susamlarını, hatta bazı parçalarını düşürmemek. Zaten simit gevrekti. Böyle bir şey son derece normal sayılmalıydı. En iyisi babası başka tarafa bakarken, simidinden küçük ısırıklar almaktı.

Ufaklık bu işi yapmaya çalışırken, babası onun kulağına yapışarak:

“Anlaşılan kafana laf girmiyor” dedi. “Simidinin yarısını yerlere döktün. Yürü hemen gidiyoruz! Bir daha da gelirsek iki olsun.”

Adam, çocuğun elinden simidini alarak yanlarında getirdiği poşete koydu. Ve hızlı adımlarla parktan dışarı çıktı. Oğlu nasıl olsa korkuya kapılacak, ister istemez peşinden yarışacaktı. Fakat çocuk, böyle bir şey yapmadı. Gözlerinden süzülen yaşları silerken, papatyalarla süslenen taze çimenlerin üzerine eğildi ve oradaki karıncalara doğru dönüp:

“Biliyorum karnınız çok aç” dedi. “Ama babam simidimi aldı elimden. Şimdilik attıklarımla idare edin.”

 

DİNLENME MOLASU

Üç afacan kardeş, sıcak bir öğleden sonrasının tadını çıkarmak için, evlerinin arka bahçesinde hırsız-polisçilik oynuyorlardı. İstemediği halde annelerini de zorla bu oyuna katmışlardı. Oysa, zavallı kadın, bütün gün ev temizliği ile uğraşmış, bir yandan da, akşama gelecek misafirler için türlü türlü yemekler hazırlamıştı. Biraz dinlenmek için, bahçeye çıktığında ise, çocuklara yakalanmıştı. Çocuklar annelerinin oyuna katılması konusunda o kadar çok ısrar etmişlerdi ki, canından çok sevdiği yavrularını bu durumda bile, kırması imkânsızdı.

Oyun sırasında çocuklardan bir tanesi oyuncak tabancasıyla annesine güya vurdu ve:

“Baam! Anne sen öldün” dedi.

Bunun üzerine kadın yere serildi ve uzun bir süre yerinden kalkmadı. Onları penceresinden izleyen komşu kadın, biraz telaşlı bir şekilde hemen koşup yanlarına geldi.

Komşu kadın üzerine doğru eğilince, üç afacanın bitkin annesi tek gözünü açtı ve:

“Şşş… Sakın beni ele verme… Biraz dinlenebilmek için elime geçen tek şans bu” dedi.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.