ARDAN ZENTÜRK’LE SOHBET
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kocaeli’ne bahşettiği en büyük onur hiç şüphesiz ki hayatındaki ilk ve tek basın toplantısını İzmit’te düzenlemek. Dün bu nedenle Sabancı Kültür Merkezi’nde çok önemli bir buluşma oldu. Başbakan Yardımcısı Fikri Işık başta olmak üzere devletin en üst düzey yöneticileri ve bunun yanı sıra hepimizin yakından tanıdığı duayen gazeteciler de İzmit’e geldi. Ben beyefendi kişiliğini ve gazeteciliğini her zaman takdir ettiğim Ardan Zentürk’le çok sıkı ve koyu sohbet etme fırsatı buldum. Epey dertleştik. Kocaeli’nin yerel basınından bol bol bahsettik. Dolayısıyla böylesine bir toplantı bizler için önemli kalemlerle ilimizde buluşma fırsatı da doğurdu. Ardan Zentürk zarafetini hiç kaybetmeden o güzel ses tonuyla haberlerini sunup yorumlarını yaparken insanlar da onu keyifle izlerler. İstanbul Basınının ustaları arasında olmayı mesleğine duyduğu saygıyla kamuoyuna kabul ettiren böylesine güzel bir insanla buluşma ve sohbet fırsatı bulduğum için bende çok mutlu oldum. Törende bizim Arif Öztok’a bir bilgisayar hediye ettiler. Onun sahnede Gölcük Haber adına yer alması gazete ailemizi de mutlu etti. Veyis Ateş’inden Gazeteciler Federasyonu Karaca’ya kadar bir çok önemli isim Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinden gelen cemiyet başkanları yurt dışından gelen değerli temsilciler de 16 Ocak Basın Onur Günü münasebetiyle ilimizi görme yakından tanıma ve İzmitlilerle tanışma fırsatı buldular. Ben de bu vesile ile Kocaeli’ndeki gazeteci dostlarımla konuşma ve kucaklaşma fırsatı buldum. Cemiyet başkanı Çetin Gürol ve ekibini 16 Ocak Basın Onur Günü’ne verdikleri önem bu muhteşem günü tüm ülkeyle paylaşma gayret ve çabalarından ötürü kutluyorum.
Bilmek Affetmektir
Dinle oğlum, bunları sana sen uyurken söylüyorum. Küçücük elini yanağının altına sokmuşsun, nemli alnındaki sarı lülelerin yapış yapış ıslak. Odana bir hırsız gibi süzülerek girdim. Birkaç dakika önce kütüphanede oturmuş gazetemi okurken vicdan azabım nefes kesen bi dalga gibi üstüme geldi. Bir suçlu gibi yatağının başucuna geldim.
Neler mi düşündüm oğlum? Sabah sabah kızmıştım. Okula gitmek üzere giyinirken seni azarladım, çünkü yüzünü ıslak havluyla öylesine silivermiştin. Ayakkabılarının kirli olduğunu görünce sana onları temizlettim. Bazı eşyalarını yere attığında sana öfkeyle bağırdım.
Kahvaltı ederken bir sürü kusurunu buldum. Yiyecekleri etrafına saçıyordun, lokmalarını çiğnemeden yutuyordun, ekmeğine çok fazla tereyağı sürmüştün. Sen oyun oynamaya gidiyordun, bense trenime yetişmek zorundaydım. Bana baktın elini salladın ve “Güle güle babacığım” dedin. Ben ise kaşlarımı çattım ve “Dik dur!” dedim sana.
Akşam üzeri de durum farksızdı. Eve gelirken seni yere çömelmiş arkadaşlarınla bilye oynarken buldum. Çorapların yırtılmıştı. Arkadaşlarının önünde seni küçük düşürdüm ve kolundan tutup eve götürdüm. Bu çoraplar çok pahalıydı ve giymek istiyorsan dikkatli olmalıydın. Düşün oğlum bunları sana baban söylüyordu!
Hatırlıyor musun? Sonra çalışma odama girdin.Gözlerinde incinmiş bir ifade vardı. Kağıtlarımın üzerinden sana baktığımda bir an için çıkmaya yeltendin. “Ne istiyorsun?” diye bağırdım sana.
Hiç bir şey söylemeden koşup boynuma sarıldın ve beni öptün. Hem de büyük bir sevgiyle. Sonra koşarak dışarı çıktın.
Kağıdım elimden düştü. Bana neler oluyordu? Sürekli senin hatalarını buluyordum. Seni böyle ödüllendiriyordum. Seni sevmediğim için değil bu; senden çok şey beklediğim için. Seni kendi çağımın değer yargılarına göre değerlendiriyorum çünkü.
Oysa ki senin pek çok güzel özelliğin var. Kalbin öylesine yüce ki! Bu gece gelip beni öpüşün de bunu kanıtlıyor.Bu gece başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta, yatağının yanında diz çöktüm ve çok utanıyorum. Bunları sana uyanıkken anlatsam da anlamazsın biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle oynayacağım. Sen acı çektiğinde acı çekecek, sen güldüğünde güleceğim. Dilimin ucuna kötü şeyler geldiğinde dilimi ısıracağım. Kendi kendime sürekli, “O bir çocuk!” diyeceğim.
Ben seni büyük bir adam gibi gördüm. Oysa ki sen daha küçük bir çocuksun. Daha dün annenin kolları arasındaydın, başını onun omzuna dayamıştın. Ah, senden çok şey bekledim oğlum, çok şey bekledim.
İnsanları eleştirmek yerine onları anlamaya çalışalım. Ne yapmak istediklerini anlayalım. Sempati, hoşgörü ve nezaket eleştiriden çok daha yararlıdır. “Bilmek affetmektir.”