EMEKLİYİ HAYALLE YAŞATMAK
Kimi gazetelerde her gün yazar; emekliye şöyle zamlar, şöyle para alacaklar, intibak çıkıyor, hayat standartları maaşlara eklenecek, iki bayram da ikramiye verilecek. Belki bunları olsun diye yazıyorlar bilemem. Yıllardır yazılır, emekli olduğunu da görmedim. Emeklinin hayalleriyle oynanmaz. O halde kesin bir şeyi olduğu zaman yazın, veyahut ta böyle bir karar çıkma aşamasındayken “müjde” diye yazın. Emekli cemiyetinde insanlar oturmuşlar, “Ramazan Bayramı öncesinde birer maaş ikramiye alır mıyız?” diye konuşuyorlar. İçlerinden biri diyor ki, “Olacak olacak falan gazete yazdı okudum.” Bir başkası “Filan gazete de yazdı, ben de okudum” diyor. Tam yüzlerde mutlu bir tebessüm oluşmuşken, bir başka emekli “Ya hu yıllardır yazıyorlar da olduğunu gören var mı?” diye haykırıyor. Peki bütün bunlara gerek var mı? Emeklinin hayalleriyle bu kadar oynanır mı? Tabi ki oynanmaz. Aldıkları maaşla fakirlik sınırında yaşayan, pardon açlık sınırında yaşayan milyonlarca emekli her gün o haberleri okuyup “Bu defa olur, bu defa olacak gibi gözüküyor” diye yorum yapıyor. Evet derler ya “Umut fakirin ekmeği ye babam ye” diye, bu başka bir şey. Ramazanda torunlara üç beş kuruş verebilmek, şeker, tatlı alabilmek, biraz yüzlerin tebessüm etmesi, fazla da bir şey değil. Oturdukları cemiyette çaylar ücretli mi bilmem, olsa da zaten ya çok düşük belki de ücretsizdir. Lakin kahvelerde o emeklileri sık sık görürüm. Masaların etrafında kimileri yancılık yaparlar. Öyle ya maaş oldukça düşük, oyuna otursa parti parasını ödeyecek cebinde para yok. Oynayanlar da emekli, lakin onların maaşları ya biraz daha yüksek ya da anadan babadan kalma gelirleriyle yancılık değil de oyunculuk yapıyorlar. Önümüzde yaklaşan Temmuz ayı var. O ayda enflasyon durumuna göre bir ayarlama yapılacak. Şimdi emekli enflasyon yükselsin de maaşlara biraz daha zam alalım diye mi dua etsin? O zaman çıkıp neler tasarlanıyorsa o gerçekler üzerinden yazın çizin ki, emekli her gün hayal kurup hayallerle yaşamasın. Bilmeyenler için söyleyeyim hayaller güzel de ne yazık ki hayatlar başka.
Kur’an Her Soruya Cevap Verir
Dervişin biri meclislerden birinde “Kur’an her soruya cevap verir” der. Meclisten birisi bunu kabul etmez ve “Sana bir soru sorarım ve mahcup olursun” der.
Derviş kabul eder ve adam soruyu sorar;
“50 kilo undan kaç tane ekmek çıkar” der. Derviş meclisteki bir fırıncıya sorar “50 kilo undan kaç ekmek çıkar?” Fırıncı “135” der. Adam güler ve “Hani kuran da vardı sense fırıncıya sordun” Derviş şu ayeti okur “Her işi ehline sorun.” Dervişe kel bir adam sorar “Benim kelliğim hakkında kuranda bir şey geçiyor mu?” Derviş şu ayeti okur “Biz yeryüzünde verimli topraklar yarattık bunlardan 1 sene içinde defalarca ürün alabilirsiniz ancak öyle topraklarda yarattık ki ot bitmez çorak topraklardır” Adam üzülür derviş devamını okur “Biz değerli madenleri de bu çorak toprakların altına yerleştirdik.”
Yahudi ile Kayserili
Yahudi’nin biri Kayseri pazarına topal eşeğini satmaya gelir. Yahudi, eşeğinin topal olduğunun anlaşılmaması için ayaklarına çivi çakar. Az sonra bir müşteri gelerek bu eşeği satın alacağını söyler.
Bizimki eşeğe bir bakar ki ayaklarına çivi çakılmış. Bu çivileri çıkarırsa hayvanın düzelebileceğini düşünmüş. Başlamışlar pazarlık yapmaya:
Yahudi:
–Kardeş sen nerelisin?
Müşteri:
–Kayseriliyim:
Yahudi hayatında ilk defa bu kadar saf bir Kayserili gördüğünden hayrete düşer. Pazarlıkta anlaşılır ve Yahudi eşeğini satar. Yahudi ertesi gün kahvehaneye gelerek:
–Ne olduğu Türk dostlarım! Bir de Kayseriliyim diye övünürdünüz. Topal eşeği size nasılda sattım?
Hemen, eşeği alan adamın arkadaşı haber vermeye gitmiş. Bu eşeğin doğuştan sakat olduğunu anlatmış.
Kayserili: “Vay anasını. Verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım ha…“
Soğuk Çay
Temel bir gün kahveye gelir “Soğuk çay var mı?” demiş “Yok” demişler.
2, gün gelmiş, Yok demişler. 3,gün gelmiş yine yok demişler
4,gün gelmiş “Soğuk çay var mı?” demiş tekrardan onlarda “var” deyince Temel’in cevabı şöyle olmuş “İyi o zaman isutta içelum”