DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Kanunlar ne için vardır

30.03.2018
1.343
A+
A-

Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar, öğrenci “Ali” diye cevap verir. Öğretmen bir anda,

“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.

Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder.

Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses bile çıkmaz…

Hoca sınıftaki sessizlikle beraber ileri geri yavaş yavaş dolaşmaya başlamış bütün öğrencileri şöyle biraz süzdükten sonra, tabi bu arada herkes göz temasından kaçınıyor, başlamış derse.

Hoca: “Kanunlar ne için vardır?” diye sorar ve ders başlar…

Bir çok cevap gelmiş, bir öğrenci düzeni korumak, diğeri toplumda yaşayan bireylerin hak ve hürriyetini sağlamak için, öbürü yaşam haklarını idame ettirmek, bir başkası devlete güveni, o devletin saygın bir vatandaşı olduğunu göstermek için, bir diğeri her yerde hakkını yasalar çerçevesinde arayacağını bilmek ve devletin vatandaşına haklarını nasıl arayacağını göstermek için…

Hoca başka diye tekrar sorunca bir öğrenci de “Adalet için diye cevap vermiş.

Bu cevabı verene hoca parmağı ile işaret ederek işte aradığım cevap bu dercesine “peki az önce arkadaşınıza adaletsiz davrandım mı?”, herkeste aynı cevap “evet hocam”.

Öğretim görevlisi sınıf kapısını açarak dışarıdaki öğrencisini içeri alır ve teşekkür edip yerine geçebileceğini söyler, herkes bunun bir senaryo, oyun olduğunu anlar.

Fakat hoca son sözlerini söylememiştir henüz;

“Peki buna hepiniz şahit oldunuz, neden tepki göstermediniz, bir açıklama istemediniz, arkadaşınızın hakkını savunmadınız!?

Herkes susar çıt yok. Hoca bakın sevgili arkadaşlar, bu olaydan hepinizin çıkarması gereken bir öğüt var, bunu size 100 saat sınıfta ders versem anlatamazdım der ve son sözlerini söyleyip dersi bitirir.

“Asla bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti de olmayın, o yılan bir gün mutlaka sizi de sokacaktır.”

“Adaletsizliğe şahit olup göz yuman insanlar haysiyet ve onurlarını kaybetmeye mahkumdur.”

“Bir şahsa karşı yapılan haksızlık, herkese karşı yapılmış bir tehdit demektir.”

 

İnsana Dair Umut

27 Aralık 1939’da Erzincan’da 7,2 büyüklüğünde bir deprem olur. Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden biridir. Depremde 30 binden fazla insan hayatını kaybeder, 100 binden fazla insan yaralanır ve şehir neredeyse tamamen yıkılır. Dünya tarihinin en ağır bedel ödenen depremlerinden biri olarak kayda geçer. Deprem Aralık’ta olduğundan ısınmak için kullanılan sobaların ve mangalların devrilmesi sebebiyle yangınlar çıkar, depremin yıkımına bir de yangınlar eklenir… Evlerin çoğunluğu kerpiçten yapıldığı için depremde 100 binden fazla ev yıkılır. Kış şartlarında dış dünyayla bağlantısı kesilen Erzincan’da can pazarı yaşanır.

Hem kış şartları hem de iletişim ağlarının kopması sebebiyle gereken yardımların ulaşmasında aksaklıklar yaşanır. Dönemin Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal, göçük altındaki binlerce yaralının kurtarılması için tarihi bir riski göze alır, mahkumları toplar ve onlara şu tarihi cümleleri söyler.

“Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler. Ancak bir koşulum var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışacaksınız. İşimiz bitince cezaevine döneceksiniz” Mahkumlar her sabah depremin yaralarını sarmak için hapishaneden çıkarlar ve her akşam düzenli sayım yapılan hapishaneye geri dönerler. Deprem bölgesine özel bir trenle hareket eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de bu özverili çalışmaya tanık olur. Erzincan yakınlarındaki köyde bir mahkum trene binmek ister. Muhafızlar mahkumu trene bindirmezler, bu sırada çıkan kargaşa sebebiyle İnönü olay yerine gelir. Mahkum İnönü’ye yaklaşarak: “Efendim, ben Savcı Bey’e kaçmama sözü verdim. Erzincan’a dönüp, kurtarma çalışmalarına katılmak istiyorum. Beni de trene alın” demiştir. İnönü olaydan etkilenir ve mahkumu trene alır. Kurtarma çalışmaları bittikten sonra dördüncü Umumi Müfettişlik çektiği telgrafta, mahkumların bin kişiyi kurtardığını yazar. Mahkumların bu iyi niyeti ve fedakarlığı dolayısıyla TBMM’ye bir kanun teklifi verilir. Bu teklif, özel bir af kanununu içermektedir. Görüşmeler sırasında Erzincan Milletvekili Abdülhak Fırat şöyle der: “Biliyorsunuz ki, bu insanlar hakikaten hayatlarında bazı günahlar işlemiş, hatta can acıtmışlardır, fakat buna mukabil yüzlerce can kurtarmak suretiyle yararlıklar ve fedakârlıklar, ahlâkî birçok vasıflar da göstermişlerdir”

26 Nisan 1940’da özel af kanunu Resmi Gazete’de yayımlanır ve yürürlüğe girer. Bu af kanununa göre aralarında adam öldürme, hırsızlık, gasp, kız kaçırmaya teşebbüs, tütün kaçakçılığı gibi suçları bulunan 241 mahkumun, mahkumiyet sürelerinin beşte dördü affedilir. Mahkumların bu davranışı insana dair umudun bitmeyeceğini bir kez daha göstermiştir…

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.