Tavsiye Almak
Mozart’ın yaşadığı günlerde, besteci olma hayaliyle yaşayan bir genç varmış. Arkadaşları gence;
“Git, Mozart’la konuş. O sana tavsiyede bulunur” demişler.
Genç, bir yolunu bulmuş ve Mozart’la tanışmayı başarmış.
Konuşmaya başlamışlar ;
-Ben senfoni bestelemek üzere büyük bir hayale sahibim. Nereden başlamamı önerirsiniz?
-Sana biraz daha yaslanana kadar beklemeni tavsiye ederim. Bu arada da hayallerini daha kolay başlanabilecek konulara yöneltmeni öneririm.
-Ancak Sayın Mozart, siz ilk senfoninizi bestelediğinizde benden bile daha gençtiniz.
-Ben kimseden tavsiye istemeden başladım!
Derviş ve Hükümdar
Bir derviş çöl kenarında oturmuş tefekkür ederken, yanından hükümdar geçti. Bu dünyanın endişe ve dertlerinden kurtulmuş olan derviş, ne kafasını kaldırdı, ne de ilgi gösterdi. İktidarından müthiş gurur duyan hükümdar onun bu ilgisizliği karşısında öfkeden deliye döndü ve “Yamalı cübbeleriyle bu dervişler hayvanlardan farksız” dedi.
Hükümdarın veziri dervişin yanına gelip onu sorguya çekmeye başladı:
“Dünyanın büyük sultanı yanından geçti ve sen ne ayağa kalktın ne de önünde eğildin. Bu küstahlığın sebebi nedir?”
Derviş cevap verdi:
“Sultanınıza söyleyin, ondan mükafat bekleyenlerin önünde eğilmesini beklesin. Ona söyleyin, idareciler halklarını korumak için vardır. İnsanlar idarecilere itaat etsin diye yaratılmamıştır. İdareci, fakir-fukaranın bekçisidir. Koyunlar çoban için var edilmemiştir, bilakis çoban koyunlara hizmet etmek için vardır. Çevrenize bir bakın. Bir kişi dertsiz-tasasız safa sürerken, diğerleri sıkıntıyla geçinmeye çalışıyor. Bir gün gelecek, aptalca düşüncelerle dolu beyinler toprakta çürüyüp gidecek. Kaderin karşı koyulmaz hükmü beyan edildiğinde, ortada ne efendi kalacak, ne de köle. Kabirleri açın da un ufak olmuş kemiklere bakın bakalım. Sonra da bana hangisinin zengine, hangisinin fakire ait olduğunu söyleyin.”
Hükümdar, dervişin bu sözlerini duyunca derinden etkilendi, utandı. Dervişe sordu:
“Ey derviş, dile benden ne dilersen!” “Beni bir daha rahatsız etmemeni istiyorum.”
“Peki ama, ne olur bana bir nasihatte bulun.”
“Servet senin elindeyken dikkat et. Çok geç olmadan şu hakikati anla: Servet ve saltanat kimsede kalmaz, elden ele dolaşır, bir kuş gibi daldan dala konar.”
Mirasyedi Adamın Hikayesi
Mirasa konmuş bir adam vardı. Ama elinde ne varsa yedi, bitirdi. Sonra ağlayıp sızlanmaya başladı. Elindeki gidince dönüp Allah’a yalvarmaya başladı. Hani Yüce Peygamber buyurur ya, “İnanan uda benzer, içi boş olunca feryada gelir.” Nice inanmış böyle yalvarıp yakarırken Allah der ki “onların dilediklerini hemen vermeyişim, geciktirmem, hor gördüğümden değil, aksine yardım için. Çünkü ne zaman ki muhtaç oldu, o zaman gafletten uyandı. İhtiyacını giderince yine oyuna dalacak.” İşte inananların arzularına erişememeleri bu yüzdendir.
Derken adam rüyasında bir ses duydu: “Allah dileğini kabul etti, Mısır’a git,” diyordu, ” senin zenginliğin orada.”
Adam hemen yola çıktı ve Mısır’a vardı. Rüyada duyduğu sesin tarif ettiği yeri buldu. Bu sırada yiyeceği tükenmiş, iyice acıkmıştı. Defineyi bulana kadar geceleri dilenmeye karar verdi. Sonra utancından yapamadı. Derken açlık yine bastırdı. Ne yapacağını bilemiyordu. Böyle kararsızlık içindeyken bir bekçi yakaladı onu. Gece vakti onu bir hırsız zannettiği için bekçi, tekme-tokat dövmeye başladı adamı. Nihayet bir aralık, adam derdini anlatmak için bekçiyi ikna etti. Rüyasını olduğu gibi anlattıktan sonra bekçi onun doğru söylediğini hissetti ve bir hırsız olmadığını anladı. Gönül doğru sözü duyunca, susuz kişinin suya kavuşması gibi rahatlar. Bekçi, adama dedi ki, “Sen iyi bir insansın, ama ahmaksın. Bir rüyanın peşine takılıp ta Bağdat’tan buraya kadar gelmişsin. Akıllı adamın yapacağı bir iş değil bu. Ben de sık sık seninki gibi rüyalar görürüm.
Bana da derler ki “Bağdat’ta, falanca mahallede, filan sokakta, filan kişinin evinde define var.” Ama ben bu ham hayalin peşine takılıp gitmem.”
Adam duyduklarına inanamadı. Çünkü bekçinin tarif ettiği ev, kendi eviydi. “Meğer definenin başında oturuyormuşum da haberim yokmuş” diyerek ve yüzlerce kez şükrederek evine geri döndü ve defineyi buldu.
İşte dünyada bu çeşit tersine işler çoktur. Allah, zehrin içine panzehri de koyar. inkârcılar olmasaydı mucizeler de olmazdı. Korkuda gizli olan eminliği gördün, şimdi de ümitte gizli olan korkuyu gör.