DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

ADAM HAYVANLAR DİYE BAĞIRDI

01.05.2018
842
A+
A-

Hayatta kibar insan olmak önemlidir. Aslında hayatın en güzel yanı, onu doğal yaşayabilmektir. Sade, temiz, pırıl pırıl bir hayat. İnsanoğlunun ruhunda bu olmasına rağmen, şeytan her zaman vardır. Onun içindir ki iyi ve kötü deriz. Yanına bir de çirkini eklediğiniz de aslında o, fiziksel olarak değil, ruhen çirkin olmaktır. Kimi tipler kötü ruhlarına çirkinliğe yansıtarak, hayatı zorlaştırır. Dün rahmetli Rızvan Başoğlu’nun Değirmendere Merkez Camii’nde ki cenaze namazından dönüyorum. Yüzbaşılar sapağında tam da ana yolun yanında kurulacak, devlet hastanesi için çalışmalar yapılıyor. Trafiği tek yönlü hale getirmişler. Epey de bir sıkışma oluyor. İşte o arada hayatı çirkinleştiren bir sürücü öyle bir yanlış giriş yaptı ki, az daha kaza oluyordu. Yaşlı bir adam pencereden başını çıkararak, “Şu hayvana bakacak yok mu?” dedi. O meczup ne yaptı bilemem herhalde kaçıp gitti. Madem böylesine bir çalışma yapılıyor, o halde bu tip çirkinler düşünülerek, oralarda mutlaka tedbirler alınmalı ki başka insanlarda arabalarının penceresinden kafalarını uzatıp “Şu hayvanları durduracak yok mu?” demesin. Belli ki görgü ve nezaket kurallarından çok uzak, belli ki aile terbiyesi almamış. Bu tiplere baktığımız da toplum da sayılarının az olmadığını görüyorsunuz. Gün gelir o meczup yine her hangi bir yolda yine meczupluğunu yapar. Bu defa yaşlı bir adama değil, kendi gibi bir tipe rastlar, ağzını burnunu kırarlar veya daha ağır şeyler yaparlar. Biz toplumsal olarak huzurlu ve iyi insanlarız, yapımız budur. Ruhumuzda budur. Milletimizin en büyük özelliği merhametli olmasıdır, lakin böyle tipler yaşlı bir adamı dahi çileden çıkartıp, “Şu hayvanı durduracak yok mu” diyebiliyorsa, ol halde bu meczuplara dur diyecekler de olmalı.

ÖZDEN PAŞA’NIN ARDINDAN

Türk Deniz Kuvvetleri’nin seçkin Komutanlarından Milli Gemi Projesi’nin Mimarı Kumpas mağduru Özden Paşa, hayatını kaybetti. Ülke için büyük kayıp. Şanlı şerefli askerlik hayatında ülkesini seven ve düşünen bir kahraman olarak alçakça mağdur edilmesi ne kadar büyük bir talihsizliktir. Görev yaptığı her alanda, her kademede çok başarılıydı. Çok eski dostum ve ağabeyimdir. Ona olan son görevimi yerine getirmek için İstanbul’a cenaze törenine gittim. Eşi Sevil ablayla kısa bir sohbetimiz oldu. Çok üzgündü. Hepimiz üzgündük. Oğlu Tolga ile yine kısa bir sohbet ettik. Cami avlusu tıklım tıklım doluydu. Silah arkadaşları, tanıdıklar, eş-dost onu son yolculuğunda yalnız bırakmamıştı. Birlikte çok güzel işler yapmıştık. Gazete olarak düzenlediğimiz her programın yanında yer aldı. Yiğit bir adamdı. Lakin yiğitlere de kumpas kurulduğunu unutmayalım. Cenazede Hanefi Avcı’yla karşılaştım. Güzel bir sohbetimiz oldu. Nusret Paşa’yla kucaklaştık. Şöyle eskileri yad ettik. Baktım ki; herkes sadece üzgün değil, birazda kırgın. Umarım bir daha bu ülkede vatanını, milletini seven ‘Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır’ diyerek mücadele eden insanlara kumpas kurulmaz. Ruhun şad olsun Özden Paşa.

Yolumuzdaki Engeller

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı.  Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde. “Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir” diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. “Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.”

Gerçek Sevgi

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.

Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. “Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun” deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.

Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, ‘kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima.

TEMİNAT

Çok şık giyimli adamın biri New York şehrinin en iyi bankalarından birine girer. Sırasını bekledikten sonra, müşteri temsilcisinin önündeki koltuğa oturur ve utangaç bir eda ile;

– Çok acele 5,000 dolara 3 haftalığına ihtiyacım var, bunu sizden hemen temin edebilir miyim diye sorar ?

Müşteri temsilcisi adamın giyiminden ve konuşmasından çok etkilenmesine rağmen, kendi bankaları ile daha önce hiç çalışıp çalışmadığı veya herhangi bir referansı olup, olmadığı gibi beylik sorularını, ezberletildiği şekilde sorar.

Adam, bunun üzerine kibarca ve ezilerek bunların aslında hepsini kendisine temin edebileceğini, fakat çok acelesinin olduğunu ve müşteri temsilcisinin temkinli yaklaşımını da gayet anlayışla karşıladığını anlatır ve sorar:

– Benim aklıma bir çözüm yolu geliyor; kapınızın önünde 200.000 dolar değerinde Rolls Royce arabam var, bunu size teminat olarak bırakayım, 3 hafta sonra 5.000 doları ve faizini ödedikten sonra arabamı geri alırım, böyle bir çözüm sizce uygun mu?

Müşteri temsilcisi bunu hemen sevinçle kabul eder, adamın Rolls Royce’u bankanın garajına park edilir ve adam arzu ettiği 5.000 doları alıp gider.

Adam 3 hafta sonra yine aynı müşteri temsilcisinin önüne gelir, borç aldığı 5.000 doları ve 3 haftalık süre için tahakkuk eden 15 dolar 42 cent faizi öder. Müşteri tam Rolls Royce’u ile bankanın önünden ayrılırken, müşteri temsilcisi biraz utanarak:

– Kusura bakmayın ama, sizin gibi bir beyefendi nasıl olur da, kredi kartı ile çekebileceği 5.000 dolar için 200.000 dolar değerindeki Rolls Royce arabasını rehin bırakıp 5.000 dolar kredi alır ? diye sorar.

Bunun üzerine müşteri:

– Peki siz New York’da Rolls Royce’umun başına bir şey gelmeyeceğinden bu kadar emin olduğunuz ve 3 haftalık park ücretinin 15 dolar 42 cent tuttuğu başka bir park yeri biliyor musunuz? sorusuyla cevap verir.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
11 Temmuz 2023
15 Kasım 2020
4 Ağustos 2020
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.