DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

GÜÇLÜ KADIN GÜÇLÜ TÜRKİYE

29.05.2018
918
A+
A-

Bir toplum ileriye gitmek, büyümek ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsa, cennetin ayakları altında olduğu annelere yani kadınlara sahip çıkmalı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Ey Kahraman Türk Kadını! Sen omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın” derken, aslında yapmak istediği vurgu, güçlü kadın, güçlü toplum; yani güçlü Türkiye’dir. Daha kucaklayıcı, daha çok seven, daha çok özveride bulunan varlık kadınlarımızdır. Onun elinin değdiği yerde dirlik ve düzen görürsünüz. Bir büyük aşkın sevdanın ta kendisidir kadınlarımız. İşte onun için Atatürk Avrupa’daki hemcinslerinde bile yokken kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı vermiştir. İstemiştir ki, toplumun ilerlemesinde, aktif rol oynasınlar, siyasette olsunlar, riyasette olsunlar, en üst noktalara gelsinler. Biz bunları iki güzel ve önemli öğüt ve sözlere rağmen, yerine getiremedik. Halbuki Türkiye’de toplam nüfusun yarısı kadınlardan oluşuyor. Seçme sayısının yarısını da kadınlarımız oluşturmasına rağmen, Kuruluşunun 100. Yılına doğru ilerlediğimiz Cumhuriyette yukarıda anlattığım manada kadınlarımız eşit hakka sahip değiller. Neden kadın diye soracak olursanız; size bir hikaye anlatayım. Bir aile düşünün, kadın vefat etmiş. Ortada iki çocuk var. Baba kendini açıkta kalmış gibi hissediyor, bir boşlukta. Bir baba evlatları için canını verecek derecede sevse de onlara annelik yapamaz. Şimdi tam tersini düşünün. Baba yok, ama anne var. İster iki çocuk olsun ister beş çocuk. Anne aileyi toparlar, ekmeğini taştan çıkartır, evlatlarının üzerinde bir kartal kanadı oluşturarak onları sahiplenir. Anne dediğimiz o yüce varlık, ailenin hem anası, hem de babası olur. Etrafınıza baktığınızda bunlar rahatlıkla görebiliyorsunuz. Fiziksel olarak erkekler kadınlardan daha güçlü görünse de ruhsal olarak kadınlar çok ama çok daha üstündür. Bütün bunları toplumumuz yaşamasına rağmen hala güçlü kadın profili çok az sayıda seyrediyorsa o zaman güçlü bir Türkiye’den bahsetmeniz mümkün değil. Peki ne yapmalı diye soracak olursanız; kadınlarımız kendisine bir türlü verilmek istenmeyen bu hakları mutlaka almalıdır. Eğer yönetimin her alanında erkeklerle eşit statüde kadınlarımız varsa, bakın bakalım o zaman bu Türkiye’yi kim tutar. Uçmak dediğiniz şey aynen böyledir.

Mutluluğun Peşinden Gitmek

500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı. Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi. Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı. Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi. Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: “Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor. Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir. Ve insanların yaşam amacı da budur…mutluluğun peşinden gitmek.”

Alıntı :Tiffany Moore

Kusur Bazen Bizden Kaynaklanır

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş. “Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla” O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap yok Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hala cevap yok  Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?”  “Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk.”

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.