DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

FACEBOOK HIRSIZLARI

08.07.2018
1.081
A+
A-

FACEBOOK HIRSIZLARI

Sanal alemin hırsızları var. Ahlak yapısından bozuk, insanlık onurundan nasibini almamış bazı tipler akılları sıra Facebook hesabımı çalmışlar, bu ucube yaratıklar güya benim adıma hesap açarak mesajlar atacak işte “Falan yerde yolda kaldım bana para gönderin” veya “Şu kadar hediye kazandım sizinle paylaşayım, kart numaranızı gönderin” falan diyecekler. O alçaklar hep böyle yaparlar. Namussuzca yaşarlar. Daha önce de bu adi uygulamalara maruz kalan bir çok insana yukarıda söylediğim mesajları yazmışlardı. Tabi biz hemen şikayetçi olduk, konuyu ilettik. İnşallah bu adi yaratıklar tespit edilir, bulunur ve hak ettikleri cezayı alırlar. Dünyada terbiyesizliğin sonu yoktur. Kimileri namusuyla, onuruyla yaşamayı seçerken, kimileri de böylesine onursuzca yaşamayı bir halt zannederler. Bu tipler her türlü ahlaki değerlerden yoksun, insanlıktan nasibini almamış, tabiri caizse lağım fareleridirler. Böylesine adi ve alçakça uygulamalarla bir yere varmaları mümkün değil. Çünkü dünya küçük. Sanal alemde de hiç bir şey gözden kaçmıyor ve alçaklar da emellerine duyarlı insanlarımızın akıllı davranışlarıyla ulaşamıyorlar. Düzgün yaşamak insan olmak, eğer fıtratında yoksa kimilerinin ne yaparsan yap boş. Gördüğünüz gibi günümüzde hırsızlıklar sadece bir yere girip bir şeyler çalmakla olmuyor, kimileri insanları farklı yönde dolandırıp para kazandıklarını zannederken, kimileri de böylesine adice davranışlarla bir yerlere varabiliriz zannediyor.

 

İntikamın Böylesi

Aşırı sinirli biri, havalimanında check-in bankosundaki ilgili memura hak etmediği halde, etmediği hakareti bırakmamış…

Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güler yüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş…

Adam işi bitip gidince, bir arka sıradaki müşteri;

“Sizi tebrik ederim…” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz. Ama bu kadarı da yanlış… Yapabileceğiniz bir şeyler olmalı…”

“Olmaz olur mu, var efendim…” demiş, memur gülümseyerek; “Şerefsiz New York’a gidiyor, bavulları Berlin’e…”

 

Kralın Hazinesi

Kralın hazinesi suyunu çekmiş… Ne yapsa ne etse de bu parasızlıktan kurtulsa? Danışmanlarının aklına bir cin fikir gelmiş…

Kapalı bir alana bir ‘keçi’ koymuşlar. Halka da bu ortaya konan şeyin ne olduğunu sormuşlar. İçeri ilk giren soruya karşılık, ‘Bunda bilmeyecek ne var? Tabii ki keçi!’ demiş! Heyet, ‘Bilemedin! Bu bir koyun. Ver 50 akçe!’ Soruyu bildiği halde ceza ödeyen kişi, dışarıda kendisinden sonra sınava girecek kişiye, ‘İçerde keçi var ama sen sakın keçi deme koyun de!’ diye sıkı sıkı tembihler.

O kişi içeri girdiğinde soruya karşılık, ‘Bu bir koyun!’ cevabını yapıştırır.

Heyet gürler: ‘Be ahmak adam, bunun keçi olduğunu tüm dünya bilir, sen nasıl cevap verirsin böyle! Ver bakalım 50 akçe!’

Bütün bu tartışmaları dikkatle izleyen Yahudi, sınava girer girmez şu cümleyi heyete peşinen haykırır:

Sayın kralım! Bu ortada duran ne koyundur, ne de keçi. Alın şu akçeleri!..”

Yani, köprüden geçenden de geçmeyenden de vergi alan Deli Dumrul misali…

 

Cübbe

Akşehir Kadı’sı keyfine düşkün bir adammış. Akşehir’de halkın gözü önünde, uluorta şarap içmesinin devlet erkanınca hoş karşılanmayacağı iyi bilen Kadı Efendi, canı içmek isteyince; şarap şişesini alıp, bağlara gidermiş.

Kadı Efendi bir gün yine şarap şişesini alıp bağlara gitmiş, kuytu bir köşe bulup başlamış ufak ufak demlenmeye.

Sıcak havanın etkisinden midir, şarabın sertliğinden midir bilinmez, kadı bir güzel kafayı bulmuş. Kafayı bulunca da sarığı bir yana, cübbeyi bir yana savurup gölgelik bir yerde sızıp kalmış.

O civardan geçen Nasreddin Hoca’nın da bir cübbeye ihtiyacı varmış. Üstündeki epey eskiymiş. Yerlere atılmış cübbeyi görünce hemen alıp sırtına giymiş.

Kadı Efendi akşama doğru ayılmış, bir bakmış ki; cübbe yok. Cübbesini arayan kadı efendi, bulamayınca; çalındığını sanmış. O halde evine gelen Kadı Efendi, adamlarına emir vermiş:

  • Yarın sabah kimin sırtında benim cübbeyi görürseniz; hemen yakalayıp getirin!..

 

Kabadayı Temel

Herkesin korkulu rüyası, Trabzon’un kabadayısı Temel elinde tespihi omuzunda ceketiyle Trabzon’da dolaşıyormuş.

Kimse Temel’e yan bakmaya cesaret edemezken meydanlıktan kasıla kasıla yürüdüğü esnada birden ensesine balyoz gibi bir tokat gelmiş.

Temel hışımla arkasını döndüğünde bir bakmış ki kendinin iki katı onu ikiye katlayacak bir adam. Tabi tokat sesini duyan herkes dönmüş seyretmeye başlamış Temel ne yapacak diye.

Temel, “söyle bakalım bana şakasına mı tokat attın, yoksa gerçekten mi?” Adam şöyle omuzlarını germiş, “gerçekten vurdum ne olacak?” Temel, “hee iyi o zaman el şakasından hiç haz etmem de.”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.