DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

EKMEK VE PASTA HİKAYESİ

05.09.2018
935
A+
A-

EKMEK VE PASTA HİKAYESİ

Fransa’da ahali ekmek yok diye ayaklanınca Kraliçe Maria Antoinette “Ekmek bulamazsanız pasta yiyin” demişti. Ee, ne desin kadın? Gece gündüz pasta yiyince, ahaliyi de öyle sanıyor zahir. Şimdi bizim ekmeğimiz gazetecilik, kağıt fiyatları uçtu gitti, o ekmeğin en büyük ham maddesi. Kalıp fiyatları adeta çıldırmış durumda, dövizdeki yükselişin ağır faturasının çıktığı sektörlerin başında geliyor, özellikle yerel gazetecilik. İşimizi yapmamızı zorlaştırırken büyük sıkıntıları da beraberinde getiriyor. O halde ne yapmalı? Türkiye yerel gazetelerin ihtiyacını karşılayacak şekilde bir kağıt fabrikasını mutlaka kurmalı. Dışarıdan gelince, adına döviz diyorlar, e bizde döviz ne arar. Bir önemli ham maddemiz de ofset çinko kalıpları. Onlar da çıldırmış gibi. Ne yazık ki bunu da Çin’den ithal ediyoruz. Türkiye pek ala bunları rahatlıkla yapabilir. Yani biz önce ekmeği bulalım ki, karnımız doysun, öyle olunca da pasta belki ara sıra da olsa aklımıza gelebilir. Türkiye’nin soluk borusu olan yerel gazeteler demokrasinin de en önemli mihenk taşlarının başlarında gelir. Yerel gazeteler aynı zamanda Malazgirt ruhuyla yaşarlar, biz 1701’in ne demek olduğunu bilenlerdeniz. Yerel gazeteler aynı zamanda Çanakkale ruhudurlar, biz aynı zamanda “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyenlerdeniz. Bizim kalemimiz sabah ezan sesiyle başlar, ilk gıdamızı oradan alarak, işimizi doğruca yapmaya çalışırız. Yerel gazeteler aynı zamanda Hakk’ı hak bilip Hakka tapan, batılı batıl bilip ondan uzaklaşanların ta kendisidir. Yerel gazeteler o mahallin gözüdür, kulağıdır, sesidir ve değerini bilenler için de en güçlü nefesidir. Şunu hiç kimse unutmasın ki, yerel gazeteler susarsa Türkiye susar, o zaman da ne Malazgirt ne de Çanakkale ruhu kalır.

 

Peşin Hüküm (Ön Yargı)

Genç adam evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve konusunda uzmandı.

Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca ahşap olanlara rağbet azaldı.

Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş biri hariç okula başlamıştı.

Masrafları artınca yanındaki kalfasına yol verdi. İşe biraz daha erken koyulur yardımcıya ayırdığı parayı çocukların harçlığına katardı. Adam bir gün çalışırken elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi o akşam üzeri teslim etmesi gereken birkaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı. Şalteri kaldırınca atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama bu işe bir anlam veremiyordu. Şaka dese böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu. İşe koyulduğunda yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada babasını karşısında bulmuştu. Adam on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması hangi yönden bakılırsa bakılsın büyük hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat serseri olmasını engellerdi.

Adam oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra eşine dert yanarak:

– Bu çocuğun okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lazım!.. dedi. Eğer serbest bırakırsak başımıza büyük dertler açacak!..

Adam bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde arkadaşlarına ait ip ucu olmalıydı. Eşi istemese de ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.

Oğlu en son sayfada:

“Bu gece kötü bir rüya gördüm!..” yazmıştı. “Atölyede çalışırken babamı elektrik çarpıyordu. Allah’ım onu koru!.. Ben elimden geleni yapacağım!..”. :((

 

EVLİLİK FİDANI

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi. Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkasına yetiyordu. Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. Erkek, “Aklıma bir fikir geldi” dedi. “Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer, bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde deayrı ayrı odalarda kalalım.” Bu ilginç fikir kadının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

  1. Adnan guler dedi ki:

    Nurettin abi merhabalar iyi çalışmalar şimdi size bir sorundan bahsetmek istiyorum cevabida belli klisesmis cevap dokunamiyoruz elimizden birşey gelmiyor denecek ama sorun bu sokak köpekleri hastane yolunda oturuyorum artık mahallede akşamlari çıkamaz olduk sokak köpekleri insanlara saldırmaya başladı daha dün akşam ustkattaki komşumuz kızıyla birlikte hastaneden inerken saldırıya uğradı tesadüfen yoldan geçen iki arkadaş hemen çocuğu kucağına almış digeride köpeği kovalamış çocuk o kadar korkmuski 1 saat konuşamadı mezbahane nin orda bir sürü köpek dolanıyor mezbahanenin oradan kaldırılması bir çare olabilir mi acaba belediye neden bir barınak ta toplamiyor bu hayvanlari