DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

BİRAZDA GÜLELİM

07.11.2018
1.126
A+
A-

On Sene Önce

Bir Alman, bir Amerikalı ile bizim Karadenizli Temel İstanbul’u gezmeye çıkarlar. Alman:

Yahu şu İstanbul denilen şehre bakın, sokaklar sokak değil, yolları yol değil, deyince, Amerikalı:

– Tamam, tamam! der. Şu sizin meşhur Almanya’nızı da gördük, siz bizim Amerika’yı görmelisiniz!! Tüm İstanbul görünen bir tepeye geldiklerinde Alman tekrar başlar:

-Şu İstanbul’a bir bakın evleri dahi ev değil. Sözü alan Amerikalı:

– Sanki sizin Almanya’nın evleri ev mi? Bizim Amerika da 100 kat, 200 katlı binalar var… Sabahtan bu yana hep yerilen Temel’in tepesi atar:

– Atmayın ulan!.. der. Sanki 200 katlı binalarınız çok mu yüksek. Ben köyde bir ev yaptırdım, çatıyı yapan usta on sene önce çatıdan düştü hala yere inmedi..

 

O Kadarlık Kusur

Adamın biri evlenmiş ama düğün sonrası eşi, dostu bu evlilikten pek memnun kalmamışlar. Adama gelip;

– Ya hu, bu kadınla nasıl evlendin? Bu kadının bir gözü kör, demişler. Adam;

– İyi ya! Kusurlarımın yarısını görmez, demiş.

– Ama bu kadın aynı zamanda topal, denilince, Adam;

– İyi işte ya! Fazla gezmelere gitmez, evinde oturur, demiş.

– Kekemelikte varmış bunda, denilince, adam;

– Oooo arayıp da bulamadığım şey, fazla dır dır yapmaz, demiş.

– Peki, kamburu n’olcak? denilince, adam;

– Bırakın o kadar da kusuru olsun canım, demiş

İşte bütün mesele bu! Kusurları değil, güzellikleri görmeye çalışmak…

 

Dik Kuyruklu Fare

Hayvanlar aleminde “Dik Kuyruklu Fare” diğer hayvanlara o kadar musallat olmuş ki; kimisinin yiyeceğini çalmış, kimisinin yuvasını bozmuş, kiminin yumurtalarını kırmış, kiminin kuyruğunu, kiminin nasırını kemirmiş. Vel hasıl zarar vermediği hayvan kalmamış. Hayvanlar toplanıp fareden kurtulmak istemişler ve öldürmeye karar vermişler. Bu göreve de kedi gönüllü olmuş.

Dik Kuyruklu Fare işin ciddiyetini kavramış ve çareyi kaçmakta bulmuş. Ama kedi durur mu? Böyle bir fırsat yakalamış. Düşmüş peşine; Fare önde kedi arkada ormandan, dağdan derken inmişler ovaya.

Fare bakmış kediden kurtuluş yok. Etrafına bakınmış ileride bir inek otluyor. Gitmiş ineğe yalvarmaya başlamış.

İnek farenin kendine yaptıklarını hatırladıkça önce ilgilenmemiş sonra ısrarlarına dayanamayıp, “Peki peki geç arkama” demiş ve farenin üstüne “pisliğini” yapmış. Fare pisliğin altına dik kuyruğundan başka her yeriyle gömülmüş lakin kuyruğu dik ya bir türlü pislik içine alamamış. Kedide bakmış görünürde fare yok.

Belki inek görmüştür diye ineğe sormaya giderken ineğin arkasındaki taze pisliğin içinde dik kuyruğu görüp, kuyruktan tutmasıyla parça parça etmiş fareyi…

Mevlana Hazretleri diyor ki bundan üç ders çıkarılır.

  1. Seni her pisliğe batıran düşmanın değildir.
  2. Seni her pislikten çıkaran dostun değildir.
  3. Bu kadar pisliğin içinde kuyruğu dik tutmanın manası ne…

 

Dünya Dertleri

Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar.

Oğlu: “Hiç” der.

Hz. Mevlânâ dışarı çıkar.

Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer. Ellerini havaya doğru açıp ulamaya başlar.

Oğlu babasının bu haline bakıp güler.

Hz. Mevlânâ:

“Evladım, gördün mü?” der.

“Dünya dertleri de işte böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün.

İşte bütün dertlerin arkasında da Rabbinin olduğunu bil ve O’na güven.” der…

 

Takım Elbise

Genç bir bankacı, ilk defa bir terziye takım elbise diktirmeye karar verir. Şehirdeki en iyi terziye gider ve ölçülerini aldırır. Bir hafta sonra ilk prova için gittiğinde, elbiseyi giyer ve çok beğenir.

– Bu elbise ile iyi iş yaparım” diye düşünür. Ayna önünde daha dikkatli inceleme yaparken, ellerini ceplerine götürür, ancak cepler yerinde değildir. Hemen terziye şikayet eder. Terzi sorar:

– “Bana bankacıyım demediniz mi?” Genç adam cevap verir:

– “Evet, öyleyim.” Terzi karşılık verir:

– “Siz, hiç elleri kendi ceplerinde olan bir bankacı gördünüz mü?”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.