DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

İKİNCİ BİR ŞANS

22.11.2018
1.761
A+
A-

Herkesin en büyük özlemidir mutluluk. Pek çoğumuz için ulaşılması zor bir serap gibidir.

Çok uzaklarda, çok yükseklerde hiç uzanılmayacakmış gibi görünse de aslında, belki de yanı başımızda dokunulmayı bekliyordur.

Kimine göre gülen bir çocuğun gözlerinde, kimine göre doğanın sessizliğinde, kimine göre de bir sevgilinin omzunda, mutluluk.

Yunan mitolojisine göre de şöyle anlatılmaktadır.

Olympus dağında toplanan tanrılar mutluluğun sırrını saklamaya karar vermişler, çünkü bulunduğunda değerinin insanlar tarafından bilinmesini istemişler. Tanrılardan biri, harika bir öneri getirmiş: “İnsanlar dağları, okyanusları, yerin yedi kat dibini keşfedecek zekâya sahip. Ama nedense bu zekâyı kendilerini keşfetmeye, kendilerini tanımaya yöneltmiyorlar. Mutluluğun sırrını onların yüreklerine gömelim. Nasıl olsa oraya bakmayı akıl etmeyeceklerdir.”demiş.

Ne kadar doğrudur anlatılan bilmem ama bazı insanların kendilerini keşfetmeye, tanımaya zaman ayıramadıkları kesin gibi görünüyor.

Onlar için mutluluk dışarıda bir yerlerde, başkalarına bağlı mutlu olma halleri.

Oysa bilselerdi ki mutluluk içimizde, zihnimizde ve aldığımız her nefeste.

Bugünkü koşullarda mutluluğun kavramı da değişti. Eskiden az kazanıyorduk belki ama çok paylaşıyorduk.

Sadece parayı mı?  Hayır elbette. Mutluluklarımızı da paylaşıyorduk. Paylaştıkça büyütüyorduk.

Büyüttükçe ilişkilerimiz de saygınlık kazanıyor, gücümüzde artıyordu. Elbirliği ile mutluluğu yaşıyorduk. Herkes mutlu, bizde mutluyduk. Sanki mutluluğu çekiyorduk.

Bugün, nefes alabildiğimizde, dünyanın en mutlu insanı olmak varken bizler yine bizlerin yarattığı olumsuz düşüncelerin eşliğinde mutluluğu kendimizden uzaklaştırıyoruz.

Öyle çok beklentilerimiz var ki hadi bunları bir listeleyin bakalım. Kaç tanesi mutluluğunuza engeldir, kaç tanesi mutluluk sebebinizdir acaba?

Hatırlayın lütfen. “Ne kadar az beklenti o kadar çok mutluluk.” İnanın hatırlamaya ve uygulamaya değer.

Sizi mutlu edebilecek şeylerin neler olabileceğini ya da sizi mutsuz eden şeyleri hiç düşündünüz mü?

Kendinizle barışık mısınız ya da başkalarıyla kavgalı mı?

Kendinizi kimlerle kıyaslıyor, kimleri önemsiyorsunuz?

En önemlisi mutlu olmayı hak ettiğinize inanıyor musunuz yoksa bu bana müstahak mı diyorsunuz?

Ben hak etmiyorum diyorsanız. O zaman kendinizi sevin, kendinize bir şans daha verin çünkü her insan ikinci bir şansı hak eder, mutluluğu da.

Mutluluğun sırrına ulaşmanız dileğiyle….   Sevgiyle kalın…

Hikâye bu ya hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya koyulmuş. Ne yaptıysa da mutluluğu yakalayamamış.

Kimden yardım istesem diye düşünürken, uzak bir diyarda, zengin bir bilgeyi önermişler. Bu bilge aklı, bilgisi ve malı ile ün salmış birisiymiş. Kim yardımına gelse sorularına cevap verip derdine derman bulmadan geri göndermezmiş.

Bu bilgeden yardım istemeye, mutluluğun sırrı nedir diye sormaya karar vermiş. Uzun bir yolculuktan sonra bilgeyi bulmuş, ancak kapısında derdine derman arayanlardan oluşan çok uzun bir kuyruk varmış.

Bilgenin gerçekten sorusuna doğru cevap vereceğine inanmış, beklemeye başlamış.

Sonunda sıra ona da gelmiş ve bilgeye mutluluğu nasıl yakalarım diye sormuş. Bilge bu soruyu cevaplarsa sıradaki diğer insanların beklemekten sıkılacağını düşünmüş, adamlarından bir kaşık istemiş ve içine iki damla yağ damlatmış sonra demiş ki:

– Sarayımın her yerini gez ve sonra tekrar gel ama sarayımı gezerken yağı dökmeden bu kaşığı ağzında taşıyacaksın.

Adam sorusuna hemen cevap alamadığı için biraz şaşkın tamam demiş, sarayı gezmiş gelmiş bilge bakmış yağ hala kaşıkta, demiş ki:

– Aferin yağı dökmemişsin güzel, peki sarayımın güzelliklerini anlat bakalım, sarayımda neler gördün.

Adam yağı dökmeyeceğim diye uğraşmaktan pek dikkat edememiş, bir şey diyememiş. Sonra bilge:

– Olmadı, yağı dökmeden, kaşığı tekrar ağzında taşı, bu sefer sarayımdaki güzellikleredikkat et, sonra tekrar gel.

Adam ne yapalım diyip tekrar kabul etmiş. Her yeri gezmiş, bu sefer sarayın güzelliklerinden çok etkilenmiş. Sonra ağzında kaşıkla gene bilgenin yanına gelmiş. Bilge sormuş:

– Sarayımın güzellikleri gördün mü, anlat bakalım.

Adam bu sefer hayran kaldığı güzellikleri anlatırken bilge onun sözünü kesmiş ve demiş ki:

– Güzel, peki ama yağ nerede?

Adam sarayı hayran hayran dolaşırken yağı tamamen unutmuş, utana sıkıla bilgeye demiş ki:

– Şey… yağı dökmüşüm.

Bilge bizimkine anlamlı bir bakış atmış ve demiş ki:

– Mutlu olmak için hayatın bütün güzelliklerini yaşamak, tadını çıkarmak ve hayatın getirdiği sorumluluklara, kaşıktaki yağ gibi sahip çıkmak gerekir.

Adam mutluluğun sırrına ulaştığı için sevinmiş, bilgeye teşekkür etmiş ve bilgenin huzurundan ayrılmış.

 

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
16 Haziran 2022
3 Ekim 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.