DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

MARKA

08.01.2016
1.961
A+
A-

İtalya’nın ünlü moda devi Fendi önceki gün İstanbul’a geldi. 82 yaşına gelmesine rağmen enerjisinden hiç bir şey kaybetmeyen Fendi’nin Patroniçesi soyunun Osmanlı’ya dayanmasından duyduğu gururu da ifade etti. Marka yaratmak toplumlar için son derece önemlidir. Dünyanın ilk beş yüz markasında bir Türk firmasının ve Türk adının olmaması hem üzücü hem de düşündürücü. Yedi milyara aşan dünya nüfusunda başta Coco Cola olmak üzere, Mercedes, Nike, Pepsi Cola, olmak üzere uluslararası alanda ilk akla gelen isimler yine ilk yüz sırayı paylaşırken, beş yüze dayanan bir listede niçin Türkiye yok? Demek ki bu zamana kadar seksen milyona varan nüfusuyla devasa bir ülke olan Türkiye’de girişimciler o kategoriye girme başarısını gösterememişler. O halde Türkiye mutlaka bir marka yaratmalı. En iddialı olduğumuz konularda dünyanın dikkatini çekecek şekilde kabul görecek bir markayı mutlaka ortaya koymalıyız. Uluslararası alanda ülkelerin öncelikli tanınmaları yarattıkları markalar üzerinden oluyor. Mesela İsveç’te Nobel Ödülleri bir dünya markasıdır. En prestijli ödüller oradan çıkar. Sinemada Oscar yine bir dünya markasıdır. Bu zamana kadar hiç bir Türk filminin Oscar’da ödül alamaması eksikliğimizi ortaya koyan en büyük gerçeklerden birisidir. Markalaşmadığı sürece Türkiye ne yaparsa yapsın, dünya Türkiye’yi hala çarıklı ve sarıklı olarak görmeye devam eder.

 

DEMİREL’İ DİNLERKEN

Önceki gün sanal alemde bir video izledim. TRT 1’de rahmetli Demirel, rahmetli Erbakan, rahmetli Ecevit ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in katıldığı yuvarlak masa oturumunda Türkiye’nin üniter yapısı üzerine fikir alışverişi yapılıyordu. Demirel’in ülkedeki 26 etnik grubun bir arada tutulması bir potada yoğrulması üzerine söylediği sözler son derece önemliydi. Bu ülkeyi birlikte kurduğumuz herkesle birlikte biz olabildiğimiz sürece anayasamızın ilk dört maddesinde belirtildiği gibi üniter yapımız Türk Milletini vatanı ve milletiyle birlikte bölünmez bir bütün olarak devam edeceği görüşü hakimdi. Yıllar önce yapılan bu tartışmaların yıllar sonra ve bugün geldiğimiz noktada ne kadar büyük bir gerçek ve ne kadar önemli tespitler olduğunu bizzat izledim. Yüz yıllara varan tarihi süreç içerisinde bu tartışmaların yüz yıl önce de, iki yüz yıl önce de bu topraklarda yapıldığını biliyoruz. Demek ki bizim için önemli olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür felsefesini iyi kavramak, iyi anlatmak ve uygulamasını da iyi yapmaktır.

 

ARABADA REKOR ÜRETİM

Otomotiv sektörü ülkemizde dolu dizgin gidiyor. 2015 yılıyla ilgili olarak açıklanan rakamlarda ülke ekonomisinin amiral gemisinin otomotiv sektörü olduğu ortaya çıktı. Ekonominin canlı tutulmasında, istihdam yaratılmasında önemli bir merkez olan otomotiv sektörü kadar, inşaat sektörü de bu anlamda önemli bir görev üstlenmekte. İki can damarı sektör durduğunda Türkiye’de sadece ekonomi durmaz, aynı zamanda hayatta stop eder. Her iki sektör arasında çok önemli bir fark vardır. Türkiye’nin büyümesi noktasında inşaat sektörünün bir katkısı yoktur, ama otomotiv sektörü büyürken Türkiye’nin büyümesine de önemli bir katkı sağlar. Bu ince noktayı çok iyi bilmeli ve sektörün Türkiye bazlı ilerlemesinde önemli desteklerle yolunun açılmasını isterim. Ülkemizde bir çok dünya markası üretim yapmakta. Özellikle Uzak Doğu menşeili bu markaların yanı sıra Türk markalarının da sektöre olan katkısı yadsınamaz. Burada önemli olan otomotiv sektöründe Türkiye’nin dünya ile rekabet edebileceği önemli bir Türk markasını uluslararası piyasalara sunabilmesidir. Şöyle düşünebiliriz, ülkenin geliri ve gelir düzeyi belli. Ama buna rağmen üretilen dört milyon araç ne oluyor diye bunu şöyle cevaplayabiliriz; büyük bir bölümü Türkiye’de üretiliyor ama iç piyasada değil, ihracat yoluyla dünya pazarlarına sunuluyor. İşte ülkenin büyümesine olan katkı bu noktada yatıyor. O halde hükümetin halen üzerinde çalıştığı yerli yapım bir otomobille dünya pazarlarındaki yerimizi almak, hem yukarıda bahsettiğim gibi marka konusunda ülkemiz adına büyük bir değer kazanır hem de büyüme noktasında gelen dövizlerle markalaştığımız gibi ekonomik anlamda da çağdaş ülkeler seviyesine gelme yolunda hızlı bir yol kat eder, bu sektörü diğer sektörler de devam ettirdiği zaman, G-20’lerin değil, G-8’lerin bir üyesi olarak dünya sahnesindeki yerimizi alırız.

 

ESMA-ÜL HÜSNA

*EŞ-ŞEKÛR: Şükrü kabul eden, az amel ile çok mükafat verendir. (Her kimde geçim darlığı olsa, kalbinde sıkıntı olsa veya gözünde karanlık olsa bu ismi şerifi 41 kere bir su üzerine okur bu suyu içer ve yüzünü mesh ederse, muhakkak Allah ona şifa verir. )

MARKA

İtalya’nın ünlü moda devi Fendi önceki gün İstanbul’a geldi. 82 yaşına gelmesine rağmen enerjisinden hiç bir şey kaybetmeyen Fendi’nin Patroniçesi soyunun Osmanlı’ya dayanmasından duyduğu gururu da ifade etti. Marka yaratmak toplumlar için son derece önemlidir. Dünyanın ilk beş yüz markasında bir Türk firmasının ve Türk adının olmaması hem üzücü hem de düşündürücü. Yedi milyara aşan dünya nüfusunda başta Coco Cola olmak üzere, Mercedes, Nike, Pepsi Cola, olmak üzere uluslararası alanda ilk akla gelen isimler yine ilk yüz sırayı paylaşırken, beş yüze dayanan bir listede niçin Türkiye yok? Demek ki bu zamana kadar seksen milyona varan nüfusuyla devasa bir ülke olan Türkiye’de girişimciler o kategoriye girme başarısını gösterememişler. O halde Türkiye mutlaka bir marka yaratmalı. En iddialı olduğumuz konularda dünyanın dikkatini çekecek şekilde kabul görecek bir markayı mutlaka ortaya koymalıyız. Uluslararası alanda ülkelerin öncelikli tanınmaları yarattıkları markalar üzerinden oluyor. Mesela İsveç’te Nobel Ödülleri bir dünya markasıdır. En prestijli ödüller oradan çıkar. Sinemada Oscar yine bir dünya markasıdır. Bu zamana kadar hiç bir Türk filminin Oscar’da ödül alamaması eksikliğimizi ortaya koyan en büyük gerçeklerden birisidir. Markalaşmadığı sürece Türkiye ne yaparsa yapsın, dünya Türkiye’yi hala çarıklı ve sarıklı olarak görmeye devam eder.

 

DEMİREL’İ DİNLERKEN

Önceki gün sanal alemde bir video izledim. TRT 1’de rahmetli Demirel, rahmetli Erbakan, rahmetli Ecevit ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in katıldığı yuvarlak masa oturumunda Türkiye’nin üniter yapısı üzerine fikir alışverişi yapılıyordu. Demirel’in ülkedeki 26 etnik grubun bir arada tutulması bir potada yoğrulması üzerine söylediği sözler son derece önemliydi. Bu ülkeyi birlikte kurduğumuz herkesle birlikte biz olabildiğimiz sürece anayasamızın ilk dört maddesinde belirtildiği gibi üniter yapımız Türk Milletini vatanı ve milletiyle birlikte bölünmez bir bütün olarak devam edeceği görüşü hakimdi. Yıllar önce yapılan bu tartışmaların yıllar sonra ve bugün geldiğimiz noktada ne kadar büyük bir gerçek ve ne kadar önemli tespitler olduğunu bizzat izledim. Yüz yıllara varan tarihi süreç içerisinde bu tartışmaların yüz yıl önce de, iki yüz yıl önce de bu topraklarda yapıldığını biliyoruz. Demek ki bizim için önemli olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür felsefesini iyi kavramak, iyi anlatmak ve uygulamasını da iyi yapmaktır.

 

ARABADA REKOR ÜRETİM

Otomotiv sektörü ülkemizde dolu dizgin gidiyor. 2015 yılıyla ilgili olarak açıklanan rakamlarda ülke ekonomisinin amiral gemisinin otomotiv sektörü olduğu ortaya çıktı. Ekonominin canlı tutulmasında, istihdam yaratılmasında önemli bir merkez olan otomotiv sektörü kadar, inşaat sektörü de bu anlamda önemli bir görev üstlenmekte. İki can damarı sektör durduğunda Türkiye’de sadece ekonomi durmaz, aynı zamanda hayatta stop eder. Her iki sektör arasında çok önemli bir fark vardır. Türkiye’nin büyümesi noktasında inşaat sektörünün bir katkısı yoktur, ama otomotiv sektörü büyürken Türkiye’nin büyümesine de önemli bir katkı sağlar. Bu ince noktayı çok iyi bilmeli ve sektörün Türkiye bazlı ilerlemesinde önemli desteklerle yolunun açılmasını isterim. Ülkemizde bir çok dünya markası üretim yapmakta. Özellikle Uzak Doğu menşeili bu markaların yanı sıra Türk markalarının da sektöre olan katkısı yadsınamaz. Burada önemli olan otomotiv sektöründe Türkiye’nin dünya ile rekabet edebileceği önemli bir Türk markasını uluslararası piyasalara sunabilmesidir. Şöyle düşünebiliriz, ülkenin geliri ve gelir düzeyi belli. Ama buna rağmen üretilen dört milyon araç ne oluyor diye bunu şöyle cevaplayabiliriz; büyük bir bölümü Türkiye’de üretiliyor ama iç piyasada değil, ihracat yoluyla dünya pazarlarına sunuluyor. İşte ülkenin büyümesine olan katkı bu noktada yatıyor. O halde hükümetin halen üzerinde çalıştığı yerli yapım bir otomobille dünya pazarlarındaki yerimizi almak, hem yukarıda bahsettiğim gibi marka konusunda ülkemiz adına büyük bir değer kazanır hem de büyüme noktasında gelen dövizlerle markalaştığımız gibi ekonomik anlamda da çağdaş ülkeler seviyesine gelme yolunda hızlı bir yol kat eder, bu sektörü diğer sektörler de devam ettirdiği zaman, G-20’lerin değil, G-8’lerin bir üyesi olarak dünya sahnesindeki yerimizi alırız.

 

ESMA-ÜL HÜSNA

*EŞ-ŞEKÛR: Şükrü kabul eden, az amel ile çok mükafat verendir. (Her kimde geçim darlığı olsa, kalbinde sıkıntı olsa veya gözünde karanlık olsa bu ismi şerifi 41 kere bir su üzerine okur bu suyu içer ve yüzünü mesh ederse, muhakkak Allah ona şifa verir. )

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.