DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Bana Bir Deve Ver

19.02.2016
1.408
A+
A-

İslam devletinin başında Hak ve adalet Güneşi Hazret-i Ömer (Radıyallahü Anh) vardı. O Ömer ki, Nebiler Sultanı’nın ifadesiyle “Cennet ehlinin kandilidir.” O Ömer ki, İslam’ın kilidi, adalet tahtının eşsiz sultanıydı.

Bir gün onun huzuruna bir bedevî geldi. Denize batmışın yağmurdan haberi olmadığı gibi, bedevînin de devlet işinden haberi yoktu:

– Ey acizlerin mededkârı dedi, ben çöl adamıyım. Devem çölde hastalanıp kaldı, çoluk çocuğumun rızkı da onun üzerinde. Bana bir deve ver de köyüme gideyim!..

Cenab-ı Faruk (Radıyallahu Anh) onu dinledi. Dinledi ama sözüne de inanmadı:

– Sen, dedi, benden deve almak için böyle söylüyorsun.. Sana deve yok.. Haydi işine!..

Kılı kırk yaran Hazret-i Ömer, her isteyene bir deve verecek olsa, devletin hazinesi ne olur? İşi tetkik etmek, eğriyi, doğruyu bilmek gerekti…

Yol üstünde bir karınca ezilse,

Yine Ömer mes’ul, hiç değil kimse!..

Hakikati gören insan, birine zulmettiğinde o zulmü aslında kendi nefsine yaptığını bilir de zulümde ısrar etmez…

O garip adam artık Ömer’in ateşinde ısınmak, pınarından su içmek istemedi. Hemen izi üstüne dönüp çölün yolunu tuttu. Hem kızgın taşlar üstünden bir ceylan gibi sekerek gidiyor, hem de gönül gönül titreyerek bir şiir okuyordu. Şiir arabın suyu ekmeğiydi.. Ne var ki, adalet tahtının sultanı Cenab-ı Ömer de o garibin peşine düşüvermişti.. Güneş gibi mülk elde etmek herkesin karı değildi. Denize dalan her dalgıç hazine bulamaz. Tahta oturup saltanat süren her sultan da adalet terazisini tam tutamaz…

Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), o basiret nuruna gark olan büyük halîfe şimdi yolları eline dolamıştı. Belki de bedevî doğru söylemiştir, diyordu, onu geriden takip edeyim de yolundaki cefa dikenlerini kaldırayım…

Tabiî ki bedevinin Ömer’den haberi yoktu. Fakat gönül yuvasında îman kuşu çırpınıyordu. Halîfeye kızacağı yerde acıyor, merhamet ediyor, onun için Cenab-ı Hakk’ın dergahına yüz tutup hıçkırıyordu:

– Ey Allahım, ey benim Kerîm Mabudum! Ömer’e müracaat ettim, halimi bildirdim. Ne var ki, o bana inanmadı. Bu hareketinden dolayı günah işledi. Onu bağışla, ona merhamet buyur!..

Bedevînin gönül denizi merhamet dalgalarıyla gürül gürül çağlıyor, Ömer için mağfiret talebinde bulunuyordu. Çünkü o bir Asr-ı Saadet müslümanı idi. Aşk-ı İlahînin kokusu gönül toprağına sinmiş, Cenab-ı Muhammed’in havuzundan su içmişti…

Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), bedevînin gönül deryasından dökülen incileri duyuverince bulut gibi ağlamağa, neyler gibi inlemeye başladı. Sıcak kumlar üstünde nefes nefes koşarak haykırdı:

– Allahım, Allahım, duasını kabul et!..

O din sultanı, îman ayağım kayar da kötüler defterine kaydolurum diye koşarak gayret kanadını açtı… Yetişip bedevînin eteklerinden tuttu. Sarmaşıkların söğüt dallarını tel tel sıkması gibi onu kucakladı, alnından öptü de dedi ki:

Merhaba ey şeker huylu er, merhaba ey arştan!.. Şimdicek sana inandım, beni bağışla, bir değil, ihtiyacın kadar deveyi benden al!…

İşte müslümanın müslümana merhameti… Merhamet etmeyene merhamet edilir mi?

Ey topraktan yaratılan insan!… Kanadı kırık serçenin yarasını sar ki, senin iman kanadına da merhem koyan olsun… Acizlerin duasına mazhar ol ki, onların inleyişi Arş’ı titretir. Suyu kuruyan ırmağın kuğulara bir faydası yoktur. Sen ırmak gibi akamıyorsan da çeşme gibi gözünün yaşını akıt ki, acizler testilerini doldursunlar… Allah için bir boncuk ver, ona mukabil bir avuç inci al…

Ey iki gözünü dünyaya dikmiş, ona gönül bağlamış adam, Allah tarafına meylet ki, dünyalar ardınca sürüklensin…

Zira:

Dünya aç gözlülerin
paylaşılmaz malıdır, 
İnsan ondan çok değil, bir 
miktar almalıdır!..

Mustafa Necati Bursalı

 

ESMA-ÜL HÜSNA

*EL- MUKTEDİR: Kudret sahibi olup aciz olmayandır. (Kimde gaflet ve unutkanlık çok olsa bu ismi çokça okursa Allah onun gafletini azaltır ve ondan unutkanlığı giderir. Her kim uyandığı vakitte bu ismi okursa Allah katında makamını görür ve hayırlara karşı hayırlar üzerine ona yardım eder.)

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.