DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

TANGO

Dünyaya Arjantin’den bir haykırış yükseldi. Bir milletin isyanı. Haksızlığa ve zulme karşı duygularını tangoyla ifade eden milyonlarca insan. Bir anda Arjantin sokaklarını kasıp kavuran tango oradan hızla dünyaya yayıldı. Biz tangoyu Şecarettin Tanyelli ve Esin Engin’le birlikte sevdik. O bir danstı, göze ve müziğiyle kulağa hoş gelen bir dans; aslında bir halkın isyanıydı. Bugün dünyanın bir çok ülkesinde tango salonlarda esiyor. Dünya çapında yarışmalar düzenleniyor. Arjantin’in dünyaya açılan penceresi tango oluyor. ABD Başkanı Barack Obama önceki gün bu Güney Amerika ülkesini ziyaret etti. Onuruna verilen akşam yemeğinde Arjantinli güzel bir tangocu kendisini dansa davet etti. Bir de ne görelim, ABD Başkanı müthiş tango yapıyor. Seyredenleri kendisine hayran bıraktığı dakikalarda Buenos Aires sokaklarında Obama’ya karşı protestolar vardı. Ne enteresandır ki, ABD Başkanı Obama Arjantin’i o ülkede yapılan kırk yıl önceki ABD destekli darbenin yıl dönümüne getirmişti. Hayatın cilvesine bakın ki, Arjantin halkı tangoyla o dönemde darbeye isyan ederken bugün ABD Başkanı zamanında ülkesinin desteklediği darbeciye nazire yaparcasına Arjantinlilerle birlikte tango yaparak belki de o darbenin özrünü diliyordu. Hayat böyle bir şey. Bugünden yarına değişen çok şeyler oluyor.

 

TENEKE MAHALLELİLER NİÇİN KAHVALTI DÜZENLEDİ?

Gölcük’ün birbirine tutkunluklarıyla kıyas kabul etmeyen mahallesidir, efsane Teneke Mahalle. Pazar günü Teneke Mahalleliler Baraka Kafe’de yani Metin Safkan’ın mekanında ki, o da doğma büyüme Teneke Mahallelidir, buluşacaklar. Bu kahvaltının mesajı şudur; birlik, beraberlik, dayanışma ile birlikte aile olma kahvaltısı. Yıllar önce Gölcük Tersanesi kurulduğunda Türkiye’nin çeşitli vilayetlerinden gelen ustalar bir aile havası içerisinde yaşamışlardı. Orası tam bir Türkiye mozaiğiydi. İşte bu kahvaltı aynı ruhu yaşadığımız ve yaşattığımız sürece ülkemizin nasıl huzura göstermek içindi.

 

Gafletten Hidayete

Sahabeden Amr İbnü’l Cemuh r.a. Hazretleri, İslâm’dan önce Medine’nin önde gelen şahıslarındandı. Ağaçtan yaptığı ‘Menaf’ adlı bir puta büyük saygı duyardı. Üç oğlu ise müslüman olmuştu.

Bir gece Amr b. Cemuh’un oğulları, bir arkadaşlarıyla birlikte Menaf’ı yerinden aldılar, götürüp bir lağım çukuruna attılar. Kimseye görünmeden de geri döndüler. Sabahleyin saygı için putuna giden Amr, onu yerinde bulamadı…

– Yazıklar olsun size! Bu gece tanrımızı kim çaldı? diye söylenmeye başladı. Bağıra çağıra, çevresine tehditler savurarak putunu aramaya koyuldu. Sonunda onu bir çukurda başaşağı devrilmiş olarak buldu. Kaldırıp temizledi, güzel kokular sürdü ve eski yerine koyarak şöyle dedi:

– Bu işi yapanı bir bilebilsem, onu perişan ederdim…

Ertesi gece gençler yine putu çalıp, bir gün önceki gibi yaptılar. Sabah olunca adam yine onu aradı ve pislikler içinde buldu. Alıp temizledi, güzelce kokulayıp yerine koydu.

Gençler ertesi gece yine aynısını yaptılar. Amr’ın sabrı taşmıştı. Yatmadan önce puta gitti, kılıcı boynuna taktı ve dedi ki:

– Ey Menaf! Bu işi sana kimin yaptığını bilemiyorum. Şayet sende bir hayır varsa, al sana kılıç! Artık sen kendini koru!

Gençler, yaşlı Amr’ın derin uykuya daldığını anlayınca, putun boynundan kılıcı attılar. Evin dışına götürdüler ve bir köpek leşine bağlayıp bir lağım kuyusuna atıverdiler.

Adam uyanıp putunu bulamayınca, yine aramaya başladı. Bu kez de bir lağım kuyusunda, üstelik bir köpek leşine bağlı ve yüzüstü devrilmiş vaziyette buldu. Fakat bu defa onu çukurda olduğu gibi bıraktı ve şöyle dedi:

– Vallahi sen tanrı olsaydın, köpek leşine bağlı olarak bu kuyuda böyle bulunmazdın!

Amr müslüman oldu. Canını, malını ve çocuklarını Allah yolunda Rasulullah s.a.v.’in hizmetine verdi.

 

 

Nuh (a.s) ve Şeytan

Nuh (a.s) asma kökleri dikmiş, geniş bir üzüm bahçesi meydana getirmek istiyordu. Fakat diktiği kökler bir türlü yeşermek bilmiyordu. Nûh (a.s), “Acaba neden yeşermiyor?” diyerek tasalanıp dururken bir gün kendisine yaşlı bir ihtiyar kıyafetine bürünerek lânetlik şeytan çıkageldi ve “Ey Allah elçisi!” dedi. “Eğer bağının yeşererek üzüm vermesini istiyorsan izin ver de bütün asma köklerinin diplerine şu yedi hayvanı keserek kanlarını akıtayım.”

Bağının yeşerip de çil çil üzümler vereceğini duyan Nûh Peygamber, “bildiğiniz gibi yapın” diyerek şeytana izin verdi. Şeytan da şu yedi hayvanı kesti:

Arslanı, Ayıyı, Kaplanı, Çakalı, Köpeği, Horozu, Tilkiyi.

İşte bunların kanlarını asmaların köklerine bir bir döktükten sonra, bağ yeşerdi ve üzüm verdi. Böylece şeytanın ileri sürdüğü iddiası yerine gelmiş oluyordu. Daha önce tek renkte olan üzümler adı geçen hayvanların kanlarıyla sulandıktan sonra tam yedi renge bürünmüşlerdir.

İşte o yüzdendir ki içki kullanan kimsede şu yedi karakteri görmekteyiz. Her içki içen kimse sarhoşken; kendini aslan gibi cesur, ayı gibi kuvvetli, kaplan gibi öfkeli (kükremiş), çakal gibi konuşkan (uluyan) köpek gibi kavgacı (hırlayıcı), tikli gibi kurnaz ve intikamcı, horoz gibi ötücü hisseder.

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.