DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

23 NİSAN’DA NİÇİN HÜZÜNLENDİM?

24.04.2016
1.078
A+
A-

23 NİSAN’DA NİÇİN HÜZÜNLENDİM?

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında hüzünlendim. Ben ilkokuldayken, her 23 Nisan’da yavru kurt olurdum. Gölcük Garnizon Stadına toplanan on binler bizleri seyrederken, kendimi büyük adammış gibi hissederdim. Bütün okullar orada olurdu. O dönemdeki sevinç ve gururumu anlatmaya kelimeler yetmez. Şimdi 23 Nisanlar sahalarda ve meydanlarda kutlanmıyor. Her okul kendi bahçesinde 23 Nisan coşkusunu yaşamaya çalışsa da olmuyor. Okulların bahçelerinde anne ve babalar dahi çok sevinçli değildi. Düşünün Gölcük’te Piri Reis İlkokulu’nun bayram kutlaması, orası mahşer yeri gibi olurdu, eğer tüm veliler gelseydi. Her okulu böyle düşünebilirsiniz. Bayram dediğin, ki onun adına Çocuk Bayramı deniyorsa, o bayramlar bütün çocukların bir araya gelmesiyle daha güzel olur. Eskiden bayramlara komşular birlikte giderdi. Çünkü bayram yeri tekti, herkes aynı yöne eğilir yolculuk öyle olurdu. Toplanma yeriydi bayram meydanları. Hep bir ağızdan söylenen İstiklal Marşıyla yer gök inler aynı mahallede oturup farklı okullarda okuyan tüm çocuklar kaynaşır bayram sevincini birlikte yaşardı. Bayramlarda hasıl olan amaçta zaten bu değil miydi? Toplumu bir araya getirmek, coşkuyu birlikte yaşamak. Okulları gezerken zaman zaman velilerle de konuştuk. Onlar da birlikte kutlanmayıştan bir arada toplanmayıştan duydukları üzüntüyü ifade ettiler. İşte 23 Nisan manzaraları böyle gerçekleşti. Bende bu konuda oldukça hüzünlendim.

 

BU VATAN BİZİM

Üzerinde yaşadığımız topraklar, aynen şunu ifade eder “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” İşte Akif böyle diyor. Bu vatan geçmişten bize kalan geleceğe bir emanettir. Her karış toprağının şehit kanlarıyla sulandığı aziz vatanımız için Akif şöyle devam ediyor; “Sahipsiz olan bir vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Evet, Çanakkale’de, Anafartalar’da, Conk Bayırında, Sakarya’da, İnönü’de o dönemin ecdadı; bizim atalarımız bu toprakları Şeyh Edebali’den, Osman Gazi’den, Fatih Sultan Mehmet Han’dan, Kanuni Sultan Süleyman’dan bir emanet olduğunu bildikleri için şehit oldular. Bu vatan ve bu topraklar bizim. Hiç birimiz, torunlarımıza hesap veremeyiz, eğer onların emanetine sahip çıkamazsak. Etrafımızda dönen dolaplar, üzerimize oynanan oyunlar, sadece ve sadece bizim büyük gücümüzden rahatsız olan Haçlı ruhlu emperyalistlerin işidir. Bu toprakları parayla satın alarak vatan yapmadık, milyonlarca şehit vererek bu günlere geldik. O halde büyük oyuncular şunu çok iyi bilmeli ki biz bu vatanın gerçek sahipleriyiz. Buradaki asıl unsur yüce milletimizindir. İstiklal Marşımızı okuyun, bu büyük milletin sesi olan Mehmet Akif Ersoy’un ne demek istediğini anlarsınız. Bir de Atatürk’ün şu sözüne bakın, ne diyor Gazi “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

 

DOĞALLIK

Hayat Hz. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözünden ibarettir. Önemli olan doğal hayattır. Samimi içten ve kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına da yapmamak. Doğal hayatın dışına çıkmak bizi bozar. Tıpkı GDO’lu ürünlerin hayatımıza sokulup sağlığımızın bozulması gibi. Ürünün adı ne olursa olsun, eğer genetiği bozulmuşsa insan sağlığı da bozulur. Bu durum, doğal olarak ruh sağlığını da etkiler. Öyle olunca da 2015 yılı verilerine göre ülkemizde 44 milyona yakın antidepresan ilacının satılması gibi korkunç bir durumla karşı karşıya kalırız. O halde doğal olmak, öze dönmektir. Dünyanın en verimli topraklarında yaşamamıza rağmen büyük ve küçük baş hayvanlara yedirdiğimiz samanı dahi yurtdışından ithal eder hale gelmek, bizim için ne kadar büyük bir üzüntüdür. Bir zamanlar dünyada kendini doyuran yedi ülkeden biri olan Türkiye’nin yurtdışından gıda ürünleri ithal etmesi, doğallıktan çıktığımızın da bir nevi göstergesidir. Anadolu’nun her yerinden fışkıran bereket, Karadeniz’in, Akdeniz’in, Ege’nin, Marmara’nın bereket fışkıran toprakları ne yazık ki artık ömrümüze bereket olmuyor. Doğallıktan çok uzaklaştık. Dışarıdan gelen ürünlerin toprak yapısının da farklı olduğuna göre bizim sağlığımıza da olumsuz katkıları oluyor. Bu gerçeği görmek durumundayız. Bakın pazarda ve marketlerde otuz tanesi sekiz ile on lira arasında satılan yumurtalar eğer köy yumurtası sıfatıyla pazarlarda köylü tarafından satılıyorsa doğal diye bir liraya dahi olsa kabul görüyor. Bilmem anlatabildim mi?

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.