DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

BENDEN SANA HEDİYE

18.04.2016
1.084
A+
A-

Türkiye’nin insan profiline baktığımızda şartlar ne olursa olsun, ileriye dönük her zaman ümidimiz vardır. İnsanların kitap okuma sevgisi için vakıf kurması her türlü takdirin üzerindedir. Dün televizyonda “Benden Sana Hediye” sloganıyla başlayan ve ülkenin her yanına gönderilen kitap armağanlarıyla mutlu oldum. İstanbul’un göbeğinde Beşiktaş Belediye’sinin de katkılarıyla gerçekleşen etkinlikte yediden yetmişe kitap sevdalıları Türkiye’ye ışık saçıyordu. Ne güzel. Evinizde okuduğunuz ve raflarda duran kitapları ister AVM’lerde bulunan kumbaralara atıyorsunuz ki onun adına kitap kumbarası deniyor, veyahut vakfa bağışlıyorsunuz. Bu iş için herkes görevli. Bir kitabı alıyorsunuz, ilk bir kaç satırını okuduktan sonra karşınızdaki insana “bu kitap benden sana hediye” diyerek armağan ediyor ve o kişiyi de bir sonraki kitap sevdalısı için görevlendiriyorsunuz. Türkiye’nin içinde bulunduğu onca dert üzüntü ve sıkıntılar arasında böylesine güzel bir girişimi başlatmak yüreklerimizi ferahlattı. İçimizi açtı. Vakfın Başkanı Bülent Şenler kuruluşlarının henüz iki buçuk yıl olmasına rağmen bugüne kadar Türkiye’nin çeşitli yerlerine yüz elli bin civarında kitap gönderdiklerini söyledi. Altı yüz okulda yeni kitaplarını bekliyor. Bu güzel girişimi çevremizde çoğaltalım. Herkes birilerine kitap armağan etsin, halka genişlesin kitap okuma alışkanlığı yurdun dört bir yanına yayılsın. Ben mesela dün “benden sana hediye” diye, bir dostuma kitap armağan ederek onu da kitap armağan etmesi için görevlendirmiş oldum.

TOPLUMSAL HAYAT

Zaman zaman çeşitli sohbetler yaparız. Toplumsal hayatın işleyişi bizim şu anki konumumuzu en güzel şekilde açıklar. Çocuklar bana sorarlar, “Siyasete nasıl bakarsın?” diye. Onlara şöyle cevap veririm, “Ben halkın yaşantısına bakarım, nasıl yaşıyor ne yiyor ne içiyor? Hayatından memnun mu? İhtiyaçlarını karşılayabiliyor mı? Sosyal hayatın içerisinde var mı? İşte ben siyasete öyle bakarım” aslında en güzel ölçüde budur. Bir vatandaş bir aile düşünün, yılın on iki ayında neler yapıyor? Mesela tatile gidebiliyor mu? Seyahat edebiliyor mu? Tiyatro sinema gibi aynı zamanda bir toplum okulu olan bu önemli dallarda var mı? Çocukları eğitimde rahat mı? Pazara çıktığında eğer bütçem elverseydi de şunu da alabilseydim diyor mu? Eğer böyle söylüyorsa, o zaman sıkıntı var demektir. Biz bütün bunların geride kalmasını yıllardır özleriz. Siyasetin amacı daha iyisini verebilmektir. Siyasi partiler, toplumun karşısına böyle çıkarlar. Vaatler, toplumun sosyal ve ekonomik hayatını en üst düzeye çıkarma noktasında verilir. İşte ben siyasete bu pencereden bakarım. Bütün bunlar da var mıyız yok muyuz? Eğer varsak, acaba nereye kadar varız? Yoksak, niçin yokuz? Kafalarımızda bu soruları kendi kendimize sorup, cevaplarını yine kendimiz vereceğimiz için, siyaseti de kendiniz değerlendireceksiniz, demektir.  Dolayısıyla toplumsal hayat eşittir, siyaset.

İŞTE SORUNUN CEVABI

Sporun kitleleri bir şov, bir şölen haline getirmesi yıllardır bizlerin en büyük beklentisi olmuştur. Gönül verdiğimiz takımları gerek saha içinde yani tribünlerde, gerekse saha dışında o maçları ama seyrederek, ama duyarak takip ederiz. Desteğimiz böyledir. On binleri bir araya getiren sahaların içerisinde gönül verdiğimiz renkler için şarkılar türküler söyleriz. Eskiden böyleydi. Kol kola ve birlikte girdiğimiz maçlardan yine kol kola ve birlikte çıkardık. Spor müsabakalarının ruhu da aslında budur. Galip gelenin taraftarıyla birlikte sevinmesi mağlup olanın üzülmesi, ancak galip gelen takımı tebrik etmesidir, sporda bugün yaşadığımız sorunların cevabı. Dün öyleydi, bugün ne yazık ki tam tersi. Büyük takımların maçlarında seyirci tek taraflı oluyor. Fenerbahçe Galatasaray’la Şükrü Saraçoğlu’nda oynarken tribünlerde sadece Fenerbahçeliler var. Beşiktaş’ta deplasmanda oynarken orada tek bir Fenerbahçe seyircisi bile yok. Bugünkü durum ne yazık ki aynı zamanda Türk sporunu da iyi yönetemeyenlerin bir eseri olarak üzücü bir şekilde karşımıza çıkmış öylece duruyor. Halbuki ben Fenerbahçe’yle Beşiktaş’ın kimin sahasında olursa olsun maçı Kartala gönül vermiş kardeşlerimle birlikte kol kola izlemek isterim. Türkiye’de sporun kaostan çıkması için bu şarttır. Hatta olmazsa olmazdır. İnşallah bu sezonu her ne kadar kaçırmış olsak ta gelecek sezon için Türk sporuna gönül verenler bir masada toplanır ve kol kola kararını alır.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.