DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

EŞİM VE BEN

11.04.2016
1.473
A+
A-

Bir Ramazan Bayramı günüydü, yıllar öncesi. Eşim Canan ile birlikte İstanbul’a gidiyoruz. Harem’den arabalı vapura bindik, deniz dalgalıydı. Ben hiç umursamadım, çünkü o tip havalarda yüzlerce defa Harem’den Sirkeci’ye geçmiştim. Kapalı alanda oturup, çaylarımızı yudumluyorduk ki, bir anda gözüme kırmızı bir Koster takıldı. Batıp çıkıyordu. Bende gülmeye başlamıştım, o anda vapur feci şekilde sallanmaya başladı. Ben ve eşim Canan büyük korkuya kapılmıştık. Koca arabalı vapur, beşik gibi sallanırken, hepimiz güverteye çıktık. Durum son derece ciddiydi. Kaptan can yelekleri için hazır olun sinyali vermişti. Ben ise eğer vapur batarsa, nasıl kurtuluruzun hesaplarını yapmaya başlamıştım ki, yan tarafımda arkamda önümde ne kadar insan varsa salavat getirip dualar ediyorlardı. Ağlayanlar vardı. Canan bana dönerek “Bende ağlayabilir miyim?” dedi. “Ağla açılırsın” dedim. Sallantı öyle felaketti ki, “Allah’ım sonumuz hayret” diye dua etmeye başlamıştım. Canan’a dönerek “Eğer bu vapur batarsa sakın birbirimize sarılmayalım, sen benim omuzuma tutun, denizde kalabildiğimiz kadar mücadele edelim, o sırada birileri mutlaka gelmiş olur” dedim. Kaptan Allah’ın da yardımıyla Sarayburnu tarafına doğru yöneldi, vapur vura vura çarpa çarpa iskeleye kadar yanaştı. Bir büyük faciayı atlatmıştık. Aklımıza evi aramak hiç gelmemişti. Ne bileyim ben meğerse, televizyonlarda İstanbul’da vapur seferlerinin fırtına nedeniyle iptal edildiğini bizim vapurun da büyük tehlike atlattığını söylemiş. Rahmetli Amcamlara gittiğimde onlar da merak içindeydi. Hemen evi ara dediler. Arayıp annemle konuştuğumda derin bir nefes almıştı, bizimkiler. Sonra döndük. Rahmetli Vecdi Ağabeyim ve rahmetli Necla Teyzem, ile o dehşet anlarını konuşmuştuk. Hayat nasıl bir şey abim ve teyzem depremde şehit oldular. Cananla hep şunu konuşuruz, her şeyin sonunda ölüm var.

 

ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ YAŞAYANLAR

Dünya bir devrandır, döner. Kimi zaman başlar ayak olur, kimi zaman da tam tersi. Yüreklerinde ve benliklerinde asalet olmayanlar ne olurlarsa olsunlar sonunda hak ettiklerini bulurlar. Kimse unutmasın ki, hangi yoldan gidersen, o yoldan dönersin. Bunun başkası dünya tarihi boyunca olmamıştır. Dolayısıyla benlik taşıyan, nefsi olan, avantayı her şeyin üstünde tutan insanları kandırmak kolaydır. Ancak, unutmamak lazım ki Allah bütün bunlardan muaftır. O’nu kimse kandıramaz. Senin yapman gereken sabretmektir. Herkes biliyor ki bir sınav olan bu dünyada sonunda sabredenler kazanır. Allah’ta mutlaka dürüstçe sabredenlerle beraberdir. Hani derler ya Allah’ın elinde sopası yok ki vursun, doğru o bizim gibi değil. Yüce Yaratan ibretlik vakalar yaşatır, hak ve hukuk yiyenlere. Ölmeyecek gibi yaşayanların sonunda öleceklerini hepimiz biliyoruz, kendileri de biliyor. Ama çukuruna düştükleri şeytan onlara öyle bir bencillik duygusu aşılamış ki, küçük dağları biz yarattık edasıyla geziyorlar. Hatırlayın, Nuh Tufanını. Hz. Nuh Peygamberken gemiye bir oğlu binmiş, diğer oğlu ben yükseklere çıkar kurtulurum demiş. Sonunda o da helak oldu. Yani yükseklere çıkmak, kurutuluşun çaresi değil. Oraya çıkarken benliği de yanında götürüyorsan Everest Tepesine çıksan da bir kuş kanadının rüzgarıyla uçurumdan yuvarlanır, helak olursun. Şunu söylemek lazım, hiç ölmeyecekmiş gibi yarınlarına çalış yarın ölecekmiş gibi de ahirete çalış. Zavallılar ahiret kısmının üstünü çizmişler günlerini gün ediyorlar. Ee, Allah’ın acelesi yok.

 

POLİSLERİMİZ

Günün yirmi dört saatlik bölümünde yaşayan Gölcük’te her zaman polis vardır. Geceleri ahali mışıl mışıl uyurken, onlar görev başındadır. Tatil istirahat bilmeden var güçleriyle ilçemizin huzur kenti hüviyetini devam ettirmesi adına alın teri dökerler. Bugün en sıkıştığınız, en korktuğumuz, en tedirgin olduğunuz bir anda karşınıza bir polis çıksa bir anda içiniz ferahlar. Lakin, Güneydoğu’da o güzel ve şerefli polislerimiz hain saldırılara uğruyorlar. Şehit oluyorlar. Doğmamış çocuklar babasız kalıyor. Yine bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için dış güçlerin maşası bölücü terör örgütü ile canları pahasına mücadele ediyorlar. Polis Haftası her zaman anlamlıdır. O zaman ne diyelim bu ülkenin güvenliği için şehit olan değerli polislerimize Allah’tan rahmet, yaralılarına acil şifalar, ailelerine sabırlar. Gölcük Emniyet Müdürlüğüne bağlı tüm teşkilatımızı da candan ve yürekten kutluyor başarılı görevler diliyorum.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.