İstanbul
İstanbul
Siz de yaşadığı şehri doyasıya yaşayanlardan mısınız?
Mesela ben her zaman kendimi turist hissedenlerdenim.Tabi çok şanslıyım
biraz.Çünkü;İstanbul gibi özel bir şehre sahibim..
İstanbul,yıllardır her an yeni bir yerini keşfettiğim özel bir şehir.İçinde yaşarken
çoğu zaman,trafiği ve kalabalığı ile çoğu güzelliğini kaçırdığımız..
Geçenlerde yine yanıma çok sevdiğim bir grup arkadaşımı alıp güzellikleri
yaşamaya çalıştım..Tabi bu güzellikleri yaşarken,en büyük mutluluk yanınızda
sevdiğiniz insanlar olması..Sizinle aynı şeyleri hisseden ve heyecan duyan
insanlar. Arada dinlenme molaları verip,kahve keyfi yapacağınız güzel
insanlar olmalı diyorum yanıbaşınızda..
Geziye Boğaz turu ile başlamak çok keyifli..Yanınızda sizden simit
umarak bağrışan martılar eşliğinde doyasıya izliyorsunuz her şeyi..Hele bir de
çay varsa yanında oh işte tam keyif..
Boğaz her zaman resimlerimin en büyük konularından olmuştur.Öyle çok konu var ki..
Binlerce anı saklayan yalılar,manolya ağaçları,tarihi yapılar..Ne tarafa bakacağınızı
şaşırıyorsunuz işte..Hele fazla rüzgar da yoksa daha bir keyifli oluyor turumuz..
Tabi arada geçen gemilere de el sallamak gerekiyor..
Turun heyecanı sürerken ,nasıl olduğunu anlamadan Eminönü ne geliniyor..Karnınız
açsa mutlaka balık ekmek yenip,doğru Nimet Abla ya gidiliyor..Şans denenip biletler
alınıyor ve tüm kalabalığa rağmen. Kurukahveci Mehmet Efendi de kahve kuyruğuna
girilip mis gibi kahveler de alınıyor.Zaten kendiniz yürüyemiyor,kalabalıkla öylece
sürükleniyorsunuz..
Daha şoku atlatamadan Yeni Cami de kuşlara yem verip,merdivenlere oturarak
biraz soluklanıyoruz..Hemen tramvaya atlayıp,Sultanahmet’in yolunu tutuyoruz.
Sultanahmet ,her zaman severek tercih ettiğim özel alanlardan..Çünkü,bir yerde birçok
gezilecek tarihi yapıya sahip..
Meydana girdiğimizde önce çok sevdiğim Alman Çeşmesi karşılıyor bizi.Sultanahmet
Meydanı’nda Alman İmparatoru II.Wilhelm ‘in sultan Abdülhamid’e hediyesi olan çeşme.
Mimar Spitto tarafından çizilmiş,mimar Schoele,Carlfizt,Joseph Antony nin içinde
bulunduğu mimari bir ekibin özel bir çalışması..
Alman İmparatoru,İstanbul’a üç kez gelmiştir.Bu gelişlerinin anısına Alman Hükümeti
tarafından yaptırılmıştır.Alman Hükümeti önce alanı düzenlemiş,meydanı ağaçlandırmıştır.
Almanya’da hazırlanan çeşme,parçalar halinde gemilerle İstanbul’a getirilmiştir.
Yapımına 1889 da başlanmış,Sultan Abdülhamid’in cülüs töreni için tasarlanmıştır.
Yetişmeyince de Wilhelm’in doğum günü olan 1901 de görkemli bir törenle açılmıştır.
İnanılmaz güzel sütunları ve renkleri ile bakmaya doyamadığım özel yerlerden biridir.
Ben her yerin gezilmeden önce hakkında biraz bilgi edinilmesi gerektiğine inanırım.
Çünkü bilgiler,görsellikle birleştiğinde hiç unutulmuyor bence..
Çeşmenin hemen yanında bir yorgunluk kahvesi içmek isterseniz,çok hoş kahveler var..
Fiyatlar biraz turistik olsa da,dinlenmek ve keyif için fazla seçeneğiniz yok..Kahve ve
çay içerken gözleriniz manzarayı hafızaya işlemeye devam etsin tabi..
Yine meydanda Sultanahmet Köftecisi ‘ne gidip güzel bir helva yerseniz,meydanda
bulunan Sultanahmet Camii,Ayasofya,Yerebatan Sarnıcı ,Dikilitaş gibi tarihi mekanları
gezmeye bol enerji kazanırsınız diyorum..Denedim gördüm..
Tüm diğer eserleri diğer haftalarda anlatmaya devam edeceğim..
Ben diyorum ki,kendinizi biraz turist hissettiğiniz bir gün atlayın bir tramvaya,gezin
doyasıya..
Çünkü İstanbul,gezmekle bitip tükenmiyor..
Sanatla kalın…