YENİ BAŞBAKAN HAYIRLI OLSUN

Ahmet Davutoğlu’nun istifasıyla boşalan başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı dün belli oldu. Aslında derler ya Perşembe’nin gelişi Çarşambadan belli olur diye. Binali Yıldırım’da en öndeki isimdi, kamuoyunu da şaşırtmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan AK Parti’nin de kurucuları arasındaki Binali Yıldırım, hayırlı olsun. AK Parti’nin dördüncü Başbakanı ve aynı zamanda üçüncü genel başkanı olan Binali Yıldırım şimdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Başbakan olarak yol arkadaşlığı yapacak. Dün Ankara yolculuğu öncesinde İlçe Başkanı İdris Alp ile bir kez daha görüştüm. Henüz Binali Yıldırım’ın Genel Başkan olacağına dair, açıklama yapılmamıştı. Bana Yıldırım’ın ismini teyit ettikten sonra, İdris Alp’e “Ne düşünüyorsun?” diye sordum. Önceki gün kendisiyle yaptığımız manşet haberinde olduğu gibi “Bizimki bir dava partisidir, biz 2023 hedefine yürüyoruz, Sayın Binali Yıldırım’ın hem Genel Başkan hem Başbakan olacak olması bu davaya hizmetten başka bir şey değildir” dedi. Muhtemelen önümüzdeki hafta sayın Cumhurbaşkanı Başbakan olarak Binali Yıldırım’a yeni hükümeti kurma görevini verecek. Bir hafta içerişinde hem Bakanlar Kurulunu oluşturması hem de hükümet programını meclise sunarak, onay almasını bekliyoruz. Bu konuda bir sıkıntı yok. AK Parti’nin meclisteki sandalye sayısı yeterli hatta fazlası bile var.

PEKİ YENİ BEKLENTİLER?

Koltuğa her oturan Başbakanlık görevini her üstlenen lidere karşı toplumun çeşitli kesimlerinin de bir çok beklentileri olur. Öğrenciler, eğitim hayatlarını kolaylaştıracak yeni adımlar beklerler. Ticari hayat canlanma noktasında yeni adımlar bekler. Çalışanlar ücret konusunda başbakandan güzel şeyler duymak isterler emekliler, Temmuz ayında maaşlara yapılacak olan zammın daha yüksek olması beklentisi içine girerler. Her alanda her konuda beklentiler mutlaka bir tık ileri olacaktır. Çiçeği burnunda yeni Başbakan mutlaka toplumun rahatlamasını sağlayacak önemli kararlar alıp, uygulamaya da koyacaktır. Hatta dün emekliler promosyonların en az 1200 liraya çıkartılarak Ramazan Bayramı öncesinde ödenmesini konuşmaya başladılar bile. Bizler de yeni başbakandan ülkemiz adına umutlar besliyoruz. Öyle olmalı. Hem kamuoyu hem basın, başbakana altı aylık bir kredi açmalı. O zaman zarfı içerisinde yaptıklarıyla daha ileride yapacaklarının da işaretini vereceğinden altı aylık süre dikkatle izlenmeli, sabırla da beklenmelidir. Türkiye’nin önünde çözülmesi gereken çok önemli sorunlar var. Bunların başında, her gün gelen şehit haberlerinin son bulması. İçimizi dağlayan ve ülkeyi gerçekten derin üzüntülere boğan terörün bitirilmesi yeni Başbakan Binali Yıldırım’ın mutlaka en öncelikli konusu olacaktır. Birlik ve beraberliğe çok ihtiyaç duyduğumuz önemli bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin milli ve manevi bütünlüğüne kastetmek isteyen odaklar hiç bir zaman hain emellerinden vazgeçmeyecektir. Bizim ise yapmamız gereken, bir milli mutabakat anlayışı içerisinde hareket ederek toplumun tamamını kucaklayarak ağır sorunların altından kalkmaktır. Dolaysıyla sayın Yıldırım’dan da beklentilerimiz bunlardır. Pazar günü AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonra, muhtemelen hafta başı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hükümeti kurma görevini alarak Başbakanlığa ilk adımını atacak olan sayın Yıldırım’ı kutluyor ve toplumun beklentilerinin gerçekleşmesi dileğiyle başarılar diliyorum.

Mecusinin Affı

Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan ateşe tapan bir Mecusi’nin küçük çocuğu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası çocuğun bu halini fark etti:

-Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi onlar bu günlerde oruç tutarlar onlarca muhterem günlerdir, diyerek çocuğu azarlayıp eve gönderdi.

Her faninin başına gelen ölüm O’nu da alıp götürdü ölümünden sonra şehirde bulunan bir Allah dostlarından birçoğu Mecusi’yi rüyalarında cennet’te gördüler. Halbuki hayatında Allah diye ateşe ibadet eden bir kimsenin, cennete girmesi adli ilahiye mugayirdi.

-Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğünde cenazen namazını bile kılmadık. Dediklerinde O şu cevabı verdi.

-Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben Mecusi idim. Fakat bir gün küçük oğlum Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde ekmek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye bende hürmet ettiğim için Cenabı-ı Allah benim ruhumu bir Müslüman olarak aldı. Ölüm anında başıma biri geldi. Bana “Eşhedü enla ilahe illalah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resuıühu.” dedirtti ve ondan sonra ruhumu teslim ettim, o sebepten bu gördüğünüz mükafata kavuştum, dedi.

Hikayenin işaret ettiği nokta şudur. Bir Mecusi Ramazan ayına gösterdiği hürmetten dolayı imanın tadını alırsa, inanarak oruç tutan ve dilini dudağını bağlaması, şehevati nefsaniyeyi gemleyen bir mümin ve Ramazan ayına hürmet edenin durumu nasılolacaktır, Siz düşünün.