DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

ROLU BÜYÜK

ROLU BÜYÜK

Balyoz Mağduru Türkmen Paşa 15 Temmuz’u değerlendirdi

KAHRAMAN SİLAH ARKADAŞLARIMIZIN

  • 15 Temmuz darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? –          Sanırım 15 Temmuz günü yaşananlarının en doğru tanımı isyandır. Bu isyana kalkışanlar TSK içerisinde hücre tipi yapılanmış bir terör örgütünün, bir ihanet şebekesinin üyeleridir. Hiçbir şekilde asker olarak görülmemesi gerekir.-          Peki, örgütün bu denli kanlı bir kalkışma hareketinde bulunabileceğini öngörebildiniz mi?–          Bizler, bu örgütün neler yapabileceğinin canlı şahitleriyiz. Hiçbir suçumuz olmadığı halde yıllarca zindanlara kapatıldık, geleceğimiz karartıldı. Bu nedenledir ki, yıllardır, insanlıktan nasibini olmamış bu güruhtan her türlü kötülüğün bekleneceğini dile getirmeye çalışıyoruz. Gerek Silivri mahkemelerinde yaptığımız savunmaları, gerekse Sessiz Çığlık eylemlerimizi yakinen takip etmiş birisi olarak siz de bunun en yakın tanıklarından birisiniz. Bu vesile ile ifade etmek isterim ki, sizin gazetenizin arşivi sanırım bu anlamda en zengin arşivlerden birisidir. İsteyenler, meydanlarda neler söylemişiz, yaklaşan tehlikeye avazımız çıktığı kadar nasıl dikkat çekmişiz incelesin. Ancak, ne yazık ki bu kanlı kalkışmayı önlemeye gücümüz yetmedi. Bu nedenle son derece üzgün olduğumu ifade etmek isterim.

 

    •  Sizin yaşadıklarınız ile 15 Temmuzda yaşananları birlikte              –          İade-i itibar ifadesi benim doğru bulmadığım bir tanımlama. Bunu da uzun süredir kendi aramızdaki tartışmalarda dile getiriyorum. Çünkü, benim itibarımı hiç kimse alamadı ki, iade etsin. Sanırım doğru tanımlama haklarımızın iadesi. Bunun başında da, devletin bizlerden resmi olarak özür dilemesi gelmektedir. Çünkü, bize yapılan kötülüklerin tamamı devlet yetkisini kullananlar tarafından, devleti yönetenlerin ve kamuoyunun gözleri önünde yapılmıştır.

 

    • –          Gündeme gelen bir diğer konu da, kumpas davalardan mağdur edilenlere iade-i itibar, sizin böyle bir talebiniz var mı?
    • –          Mevcut durumda, kanuni düzenleme yapılmadan emekli edilen arkadaşlarımızın geri dönüşlerinin mümkün olmadığını tespit edelim. Şahsen benim bu yönde bir talebim yok. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi, özellikle albay arkadaşlarımızın geri dönüşünün önünün açılmasında yarar görüyorum.
    • –          Son günlerde kumpas davalar ile tasfiye edilenlerin tekrar göreve dönmeleri de tartışılıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
    • Diğer taraftan, kumpas davalarla yıllarca özgürlüğü gasp edilmiş arkadaşlarımızdan, az da olsa bir kısmı göreve devam ediyor. Bunlardan dokuzu bu yıl amiralliğe terfi etti. Bu, son derece sevindirici ve bizi ümitlendiren bir gelişmedir. Emekli bir bahriye subayı olarak, bütün bu yaşananlara rağmen Deniz Kuvvetlerimizin küllerinden yeniden doğacağına canı gönülden inanıyorum. Bu bağlamda, halen görevlerine devam eden arkadaşlarımıza her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu da belirtmek isterim.
    •             –          Öncelikle ifade etmem gerekir ki, kumpas davalar sürecinde amirallerin yarısının emeklilik yoluyla tasfiye edildiği doğrudur. Ancak, gözden kaçan en önemli husus şudur ki, bu davalar ile Deniz Kuvvetleri asıl kan kaybını çok parlak ve çok başarılı albay, yarbay rütbesindeki arkadaşlarımızın tasfiye edilmesi ile yaşadı. Çünkü onlar Deniz Kuvvetlerinin gelecek 20-25 yılının komuta kademesini teşkil edecek arkadaşlarımızdı. Bu hususun altını özellikle biz kez daha çizmek isterim.
    •             –          Hazır tasfiyeden söz açılmışken; Balyoz, Ergenekon v.b. kumpas davalarla amirallerinin yarısı emekli edilen, şimdide 32 amirali ihraç edilen Deniz Kuvvetlerinin mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
    •             Bu vesile ile bir hususu gündeme getirmek isterim. O da şudur, 15 Temmuzu takip eden günlerde Gölcük esnafından bazılarının subay –astsubay arkadaşlarımıza karşı olumsuz bir takım davranışlarda bulundukları yönünde haberler aldık. Bunların doğru olmadığını düşünmek istiyorum. Zaten ismi geçen esnafın bir kısmı da bu yönde açıklamalarda bulundu. Bu noktada, başta iradeciler olmak üzere herkesin dikkatli ve sorumlu davranması gerektiğini düşünüyorum. Gölcük’ün bir Donanma şehri olduğu unutulmamalıdır. Bizler sivil ve asker olarak uzun yıllardır birlikte yaşıyoruz, bundan sonrada birlikte yaşamaya devam edeceğiz.
    •             Gölcük ve Deniz Kuvvetleri özelinde belirtilmesi gereken önemli bir husus da şudur. 15 Temmuz gecesi yaşananlar garnizon içi ile sınırlı kalmış, asker sokağa çıkmamış, asker veya sivil hiç kimsenin burnu dahi kanamamıştır. Bu son derece önemlidir ve bütün bu musibet içerisindeki belki de tek sevindirici taraftır.
    •             –          15 Temmuz isyan hareketi ülkemizin geleceğini, demokrasimizi ve halkımızı hedef almıştır. Eğer başarılı olsalardı bugün ne durumda olurduk düşünmek bile istemiyorum. İsyan hareketinin bastırılmasında ise halkımız başrolü oynamıştır. Bu vesile ile canlarını ortaya koyan şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ancak, bir gerçeğin de altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum. Bu isyanın bastırılmasında TSK içerisindeki gerçek vatansever arkadaşlarımızın çok büyük bir rolü vardır. Onların haklarını teslim etmek gerekir. Hemen hemen her birlikte yaşanmış kahramanlık hikâyeleri söz konusudur. TSK içerindeki bu karşı duruş, bu direniş olmasaydı isyancıların başarılı olmaları pek ala mümkündü ki, bu da bir felaket olurdu. Bu nedenle, bugünlerde yapılan tartışmalarda halen görevlerinin başında olan arkadaşlarımıza haksızlık yapılmaması gerekir. Onları küçük düşürücü, aşağılayıcı eylem ve söylemlerden uzak durulmalıdır. Bu bağlamda, askeri birliklerin giriş kapılarının belediyelere ait greyder, kepçe, kamyon v.b ile kapatılması uygulamasının hangi maksada hizmet ettiğini ben anlayabilmiş değilim. Bu uygulamadan en kısa zamanda vazgeçilmelidir.
    •             –          15 Temmuz gecesi yaşanan konusunda ne düşünüyorsunuz?
    •             Bu noktada bir de tespitte bulunmak isterim. Basından takip edebildiğim kadarı ile 15 Temmuz isyan hareketinden sonra Deniz Kuvvetlerinden 32 amiralin ilişiği kesildi. Bunların hemen hemen tamamı biraz önce açıklamaya çalıştığım kumpas davalar ile önleri kesilen ve tasfiye edilen arkadaşlarımızın yerine terfi edenlerdir. Sanırım bu tespit bile kumpas davaların neden açıldığını ve 15 Temmuza giden yolun nasıl döşendiğini açıklamaya yeterlidir.
    • Yeri gelmişken, ilk günden itibaren bizlerin haklılığına inanan ve yanımızda duran size ve az sayıda da olsa sevgili Gölcük’lü dostlarımıza tekrar teşekkür ediyorum. Sessiz Çığlık eylemlerine katıldığınız için sizlere aba altından sopa gösterenler olduğunu biliyorum. Bu kişilerin, bugün gelinen noktada en azından sizden özür dilemeleri gerekir diye düşünüyorum.
    •             Eğer bizlere yapılan bu darbelere karsı ülkeyi yönetenler ve halkımız zamanında gerekli tavrı gösterebilseydi, belki de 15 Temmuzu önlemek mümkün olacaktı. Örneğin, bugün meydanlarda toplanan kalabalıkların onda biri, hatta yirmide biri Sessiz Çığlık eylemlerinde, uğradığımız haksızlıkları haykıran yakınlarımızın, dostlarımızın yanında durabilseydi olaylar bu noktaya gelir miydi, düşünmek lazım.
    •             –          Bizlerin isimli davalar olarak isimlendirdiğimiz, sonradan kumpas davalar olarak tanımlanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Amirallere Suikast, İstanbul Askeri Casusluk, İzmir Askeri Casusluk v.b. davalar 15 Temmuz isyan girişiminin öncü dalgalarıdır. Bu davalar ile arazi temizliği yapılmış ve bugüne uzanan yolun atlama taşları döşenmiştir. Bu noktada ifade etmek gerekir ki, özellikle Balyoz davası ülkemizin güvenliğine yönelik ilk kuvvetli darbe idi. Hemen arkasından eski Genelkurmay Başkanının terör örgütü başı iftirası ile tutuklanması geldi. Üstelik, birlikte çalıştığı Genelkurmay Başkanlığı komuta kademesi ile birlikte. Bu tutuklamalar ile Genelkurmay Başkanlığı karargâhı bir anlamda terör örgütü karargâhı gibi gösterildi. Yine devamında, yüzlerce subay-astsubay casus ilan edildi, fuhuş, şantaj gibi aşağılık ve yüz kızartıcı suçlarla suçlandı. Bunların her biri artçı darbelerdi. Ancak, özellikle siyasiler, hukuk kisvesi altına gizlenmiş bu darbeleri görmedi veya gördü ama görmezden geldi. İşte bu tutumda ülkeyi 15 Temmuza taşıdı.
    • değerlendirirseniz neler söylersiniz.
  • Son olarak ifade etmek istediğiniz bir husus var mı?–          Ülkemiz ve TSK 15 Temmuz darbe girişiminden büyük zarar gördü, büyük bir yara aldık. Gün, artık kısır çekişmeleri, amiyane tabir ile kayıkçı kavgalarını bir kenara bırakıp geleceğe bakma zamanıdır. Bugüne gelirken çok büyük hatalar yapıldı. Hem de her seviyede. Ancak, bugün öncelikle detaylı bir hasar tespiti yapılmalı ve gelecek dizayn edilmeye başlanmalıdır. Aksi takdirde bizleri çok daha karanlık günlerin beklediğini herkesin görmesi gerekir.
  • 1. sayfaya içe 1 içe 2 içe 3

 

  •  
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.