DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

JUDOCU ÇOCUK

22.09.2016
1.135
A+
A-

Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmekle birlikte bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası Japonya’nın ünlü bir Judo Ustasına gidip, yapılacak bir şeyin olup olmadığını sormuş. Hoca “Getir çocuğu bir bakalım” demiş. Ertesi gün baba oğul varmışlar hocanın yanına. Hoca çocuğu süzmüş ve tamam demiş, yarın eşyalarını getir çalışmalara başlıyoruz. Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve “Bu hareketi çalış” demiş. Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış. Sonra hocasının yanına gitmiş. “Bu hareketi öğrendim, başka hareket göstermeyecek misiniz?” diye sormuş. Hocanın cevabı “Çalışmaya devam et” olmuş. İki ay, üç ay, altı ay derken; çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş. Çocuk bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış. Hocanın yanına tekrar gitmiş, “Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum, bana başka hareket göstermeyecek misiniz?” “Sen aynı hareketi çalış oğlum, zamanı gelince yeni harekete geçeriz.” İki yıl, üç yıl, beş yıl derken; çocuk Judodaki onuncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip “hazır ol” demiş. “Seni büyük turnuvaya yazdırdım yarın maça çıkacaksın.” Delikanlı şok olmuş. Hem sol kolu yok hem de judo ‘da bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiç bir şansının olmayacağını düşünmüş. Ama hocasına saygısından ses çıkarmamış. Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmış. Derken, ikinci maç, üçüncü maç, çeyrek, yarı final ve final. Finalde delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış. Tam bir üstat. Delikanlı dayanamayıp hocasının yanına koşmuş. “Hocam hasbelkader buraya kadar geldik, ama rakibime bir bakın hele, bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var. Bu kadar bana yeter. Bari çıkıp ta rezil olmayayım, izin verin turnuvadan çekileyim.” “Olmaz” demiş hocası. “Kendine güven çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil.” Çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç başlamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak. Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş. “Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var. Nasıl oldu da ben kazandım?” “Bak oğlum, on yıldır o hareketi çalışıyorsun, o kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok. Bu bir. İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareket vardır, onun içinde rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir, insanların eksiklikleri bazen aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir. Ama yeter ki, bu eksiklik kafalarında olmasın.”

 

İnsanlar gibi düşünür

Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken, bir papağanın on iki altına satıldığını görünce şaşıp kalarak yanındakilere sormuş:

– “Bu kuş neden bu kadar para ediyor ?”

– “Bu papağandır” demişler, “konuşur.”

Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş.

– “Kaça hindi ?” diye sormuşlar.

– “On beş altın” demiş Hoca.

– “Bir hindi on beş altın eder mi ?” demişler.

– “Görmüyor musunuz !” demiş Hoca; “yumruk kadar papağanı on iki altına satıyorlar.”

– “Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Ya seninki ne yapar ?” diye sormuşlar.

– “O düşünmeden konuşur” demiş Hoca ; “Bu da insanlar gibi düşünür.”

 

Gönlüm razı olmadı

Nasreddin Hoca, kasabadan Kur’an-ı kerim, tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor.

Yolda Hoca’yı görenler :

– ” Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?” diye sormuşlar.

– “Ne yaparsın” demiş Hoca, “zavallı hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı.”

 

Bindiği dalı kesmesi

Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış, elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış.

Görenler :

-“Aman Hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!” diye bağırmağa başlamışlar.

Hoca kesmeye devam ederek seslenmiş:

-“Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akıl ettiniz de, ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünyanızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum, neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!…”

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.