FOTOĞRAFLARIN DİLİ
Bir zamanlar siyah beyaz haliyle duvarlarımızı süsleyen, bizlerin anılarında rengârenk bir yere sahip olan fotoğraflarımız geldi aklıma. Kuşkusuz bu aralar katıldığım iki fotoğraf sergisi, bu konuda merakımı uyandırdı.
Şöyle bir araştırayım dedim.
Fotoğraf neydi, ne demekti? Bizlerle arasında duygusal bağı nasıldı?
Ya da fotoğrafı çekenle fotoğraf arasındaki o, “aşk” nasıl bir bağdı?
Çeşitli araç ve malzeme kullanarak görüntüyü özel bir yüzey üzerinde sabitleme, anlamı taşıyormuş “fotoğraf” kelimesi. “Görüntüyü sabitleme”, sanki o anı durdurmak istercesine…
Fotoğraf sözcüğü ilk kez İngiliz SirJohn F. W. Herschel (1792-1871) tarafından 1840 yılında kullanılmış.
Sir John, yakın arkadaşı olan İngiliz bilim adamı William Henry Fox Talbotun (1800-1877) uyguladığı yeni yöntemle, yüzey üzerinde elde ettiği görüntüye fotoğraf adını vermiş.
Yunanca photos ‘ışık’ ve graphos ‘çizmek’ sözcüklerinden oluşan Photography İngilizce de fotoğraf karşılığı olarak kullanılırmış. Yani fotoğraf İngilizce bir sözcük olup, kökeni ise Yunanca’ymış.
Bir güvercin yuvasının görüntüsüyle başlamış fotoğrafçılık tarihi. Dünyada bilinen ilk fotoğraf emekli bir subay olan Joseph Nicephore Niepce tarafından bir yaz günü 1827 tarihinde çekilmiş. Çektiği fotoğrafa güneş çizimi anlamına gelen HALİOGRAPH adını vermiş.
Aslında Niepce’den 750 yıl kadar önce görüntünün büyüsü peşinde çalışan ünlü İslam optik bilgini Basralı El-Hasan’mış.
1813’te ışığa duyarlı bir levha üzerinde, kalıcı görüntüler elde etmeyi başarmış. Joseph Nicepore Niepce’nin 1827’de çektiği dünyanın bilinen ilk fotoğrafında bir kulübenin çatısı üzerindeki, güvercin yuvası görülüyormuş.
MS 965-1030 yılları arasında yaşayan ünlü İslam optik bilgini Basralı El-Hasan, en ilkel fotoğraf makinesi olan Karanlık Kutuyu ilk kullanan kişiymiş.
Basralı El-Hasan Karanlık Kutuyu, ortaçağda güneş tutulması sırasında güneş ışınlarını incelemek için kullanmıştı.
“Karanlık Kutu” deyince aklıma, hani şu Türk filmlerinde izlediğimiz, ters yazılmış, “İSTANBUL HATIRASI” önünde çekilen fotoğraflar geldi, sanırım sizlerde hatırladınız değil mi?
Bir elini kutunun içine yerleştirip, “çekiyorum” deyişini. Bir de resim çektiren kişinin kol saatini gösterme gayretini.
Batı Karanlık Kutuyu Roger Bacon, 13.yüzyıl’da Arap yazmalarından öğrendiği Karanlık Kutunun ayrıntılı bir tanımını yapması sonucu tanımış.
Ve ilk sergide bayağı eski zamanlara rastlamış, Hippolyte Bayard, 24.Haziran.1839 yılında ilk fotoğraf sergisini açmış.
Bazen bir günbatımı alır götürür bizleri, bazen de renklerin arasında kayboluruz. Her bir fotoğraf anıların kapısını çalmaz mı?
Sonra da kendi makinemizde pek çok siyah beyaz resimler gözlerimizin önünde harekete geçmez mi?
İşte bu nedenle severim sergileri, kendimle bağ kurarım. Bir renk, bir çizgi, bir gölge ararım geçmişe duyduğum özlemlerim arasında.
Çağın Göz Hastanesi’nin organize ettiği, “Göz Alabildiğine BEYAZ” fotoğraf sergisini gezerken buldum anılarımın karşılığını. Hepsi özenle hazırlanmış bir emeğin yansımaları vardı sergide, bir de özlediğim anılardan kesitler.
Nasıl bakarsanız, nereden bakarsanız onlar geçiyor zihninizden. Size yansıttıkları, düşündürdükleri her neyse direk duygularınıza dokunduğu kesin.
Hele bir tanesi vardı ki, bembeyaz karlar üzerinde, sırtında çantalarıyla yürüyerek, okula gitmeye ya da okuldan dönmeye çalışan “üç çocuk”, sizi sizden alıp götürüveriyor.
Yine beni alıp götüren bir başka sergi daha, yine emek, yine sevgi, yine aşkla hazırlanmış.
Gölcük Fotoğraf ve Sinema Derneği (GFSD) Başkanı İsmail İkiz, Sanat danışmanı, Nalân Kumlalı ve Aden Sanat birlikteliği ile organize edilmiş “DOKSAN3” adlı, “Cumhuriyet” konulu fotoğraf sergisiydi.
20 fotoğrafın sergilendiği, fotoğraf sanatçılarının özenle, emek vererek ortaya çıkardığı çalışmada milli duygularımıza dokunmuşlar. Her biri ayrı güzellikte ve ayrı anlamlar yansıtıyor.
Sanata verdiği önemi davranışa dönüştürmüş olmasından dolayı, Aden Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’ni kutlamak gerek.
İşletme Müdürü, Sayın İlknur Boztaş, diş sağlığı bilincini verirken sanat ve eğitim projelerini sürdüreceklerini,
Aden Sanat Galerisi ve özellikle çocuk oyun alanları ile her zaman hizmet verebileceklerini, diş doktorlarına alışmaları için çocukların, boş zamanlarında da oyun alanlarını kullanmak için gelebileceklerini açıkladı. Güzel bir düşünce, demeden geçemedim doğrusu.
Kim bilir, hangi duygularla çekilmiş bu kareler bilinmez, bilinen bir gerçek var ki çekilen her fotoğrafı, fotoğrafçı çeker.
“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz.” , demiş Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyetimizin 93. Yılında sanatla ve sevgiyle kalın.