DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

DOLARIN ÖNLENEMEYEN YÜKSELİŞİ

03.12.2016
1.035
A+
A-

DOLARIN ÖNLENEMEYEN YÜKSELİŞİ

Eskiden maaşını alanlar döviz bürolarına hücum ederdi. Anında mark veya dolar alır, ihtiyaçları kadar harcardı. Türkiye’de enflasyonun yüksek olduğu dönemlerden bahsediyorum. Esnaf pek şikayetçiydi. Taksitler bir iki ay aksıyor diye hayıflanırlardı. O zaman zarfında maaşlar dolara çevrilip, marka çevrilip yastık altına konduğundan taksitler sabit, dolar artışındaki kar da cebe kalırdı. Sonra enflasyon düşmeye başlayınca dolar ve Euro’daki artışlarda azaldı. Bugün ise doların bir türlü önlenemeyen yükselişi var. Sayın Cumhurbaşkanımız vatandaşa seslenerek “Dövizleri bozdurun TL’ye çevirin veya altın alın” diyor. Amaç dövizin piyasaya sunulması ve böylece de yükselişinin önlenmesi. Hatırlanacağı üzere 2007 ve 2008 yılları arasında tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz ülkemizi söylendiği gibi teğet geçmişti. Başbakan Yıldırım da “Bu krizi de atlatacağız, teğet geçecek” diyor. Peki yastık altında ne kadar döviz var. Bunları bilmiyoruz. Miktarı nedir? Yükselişin önlenmesi konusunda ne kadar etkili olur? Bilemiyoruz. Mesela benim yastık altında dövizim falan yok. Olanlarda bu miktar nedir bilemem. Hepimizin bildiği bir şey varsa, dövizdeki artışın mutlaka dizginlenmesi gerektiğidir. Son bir ayda neredeyse bir lira gibi bir artış gösteren döviz fiyatları peş peşe zamları da getirmeye başladı. Avrupa Birliği15-16 Aralık’ta Türkiye’yi devlet ve hükümet başkanları düzeyinde bir kez daha konuşacak. Öyle zannediyorum ki Avrupa Parlamentosunun o saçma önerisi kabul görmeyecek. O tarihe kadar dövizdeki dalgalanma inşallah yastık altından bol miktarda döviz çıkarda dizginlenir. Avrupa Birliği’nin Türkiye’yle müzakerelerin devamı konusunda vereceği kararı da inişe geçer.

 

O ÇOCUKLARI GÖRÜNCE

Ekmek kapısı farklıdır. Her aile çorba kaynatmanın sofra kurmanın telaşıyla güne başlar. Kimi zaman o yük çocukların sırtında dramatik hallere dönüşür. “Sokakta tartalım mı abi?” diye sizin peşinizden koşan minicik yavruların belli ki çorba kaynamasında bir sıkıntı var ki, görev onlara da düşmüş. Bir başka yerde başında bir tabloyla simit satan çocuklar. Yollarda tam da sinyalizasyon ışıklarının altında mendil ve su satan çocuklar görürsünüz. Kimse durup dururken evladını ekmek parası için sokağa yollamaz. Demek ki burada bir sorun var. Aslında çocukların çalışması her ne kadar doğru olmasa da işin içerisinde fakirlik ve yoksulluk girince şekil değişiyor. Senin annen baban yok mu, niye sokaktasın?” diye bir soru sorduğumuzda o çocuk babasını olmadığını annesinin de temizlik işlerine gittiğini neticede kardeşlerinin ve kendisinin okul ihtiyaçlarını ve diğer ihtiyaçların karşılanması için çalışmak zorunda olduğunu söylüyor. Bunlar kolay şeyler değil. Bir başka tarafta mürebbiyelerle büyüyen elinin sıcak sudan soğuk suya değmediği farklı bir hayatta yine bu topraklar üzerinde yaşanıyor. Çocuk deyince, insanın içi cız ediyor. Kolay değil, küçücük pamuk gibi eller. Ama öyle değil, kimi ayakkabı boyaları nedeniyle kaplara. Kiminin soğuktan çatlamış. Üzülmemek elde değil deseniz de durum aynen böyle. O çocukların aslında toplum olarak bizim üzerimize de yüklediği önemli bir görev var. O görev de sadece zorunluluk nedeniyle çalışmak zorunda olan çocukları değil, sokaktaki çocukları da sıcacık bir yuvanın varlığıyla buluşturmak.

 

Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Âmâ Adam

Allahu Teala, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e şöyle vahyetti:

– Kör, Hakk’ı diliyorsa, onun yoksulluğu yüzünden gönlünü kırmak yaraşmaz. Sen, halk büyüklerinden öğrensin diye onları irşad etmek istiyorsun, onların dine yardımcı olacaklarını, onlar sayesinde İslam dininin her tarafta yayılacağını düşünüyorsun. Bu yüzden de hidayet isteyen körden yüz çevirdin, onun konuşmasından sıkıldın. Onun dostlarından olduğunu, vaktinin de geniş olduğunu hatırladın. Fakat bu bir tek kör, yüzlerce Kayzer’den yeğdir. Gönlü aydın kör gelince kapıyı kapama.

Hz. Peygamber s.a.s. dedi ki:

– Benim peygamberliğime Allah c.c. şahit, bu yeter. Yarasaların nefretinden de anlaşılıyor ki ben Allahu Teala’nın parlak bir güneşi­yim. Hırsız geceyi ister, gündüzü değil. Ben, cihanda parlayan gün­düzüm.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.