DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

Korku yok, umut var, Hiç kimse Türkiye’ye geri adım attıramaz

Korku yok, umut var, Hiç kimse Türkiye’ye geri adım attıramaz

AK Parti Gölcük İlçe Başkanı İdris Alp, yaptığı açıklamada ‘Korku yok, umut var, hiç kimse Türkiye’ye geri adım attıramaz’ dedi.

Başkan Alp, “Türkiye, 2016 yılında çok ağır testlerden geçti. Devlet olarak, millet olarak tarihin en zor sınavlarından birini atlattık. 15 Temmuz darbe ve iç savaş girişimi, bu ülkeyi toptan imha etme planıolarak servis edildi.

Ülke içinde sistemin en mahrem alanlarına kadar nüfuz etmiş bir dış örgütlenme, bir istihbarat ağı, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana ülkemize karşı en ağır saldırının Truva Atı oldu. Aynı zamanda, elli yıldır Türkiye içinde besledikleri bütün istihbarat aparatları da harekete geçirildi. Ülkemizi hedef alan, bir darbe girişimi gibi servis edilen plan aslında bir Sevr girişimiydi. Çünkü bir adım sonrası böyle olacaktı. Başarılı olsaydı bugün ülke içinde onlarca silahlı örgüt, şehirlerimizde sokak savaşları yapıyor olacaktı. Ve Türkiye, 1. Dünya Savaşısonrası en ağır ve yok edici buhran dönemine girmiş olacaktı.

Türkiye ile jeopolitik hesaplaşma başladı..

“Türkiye’nin İslamlaşması”tezlerini öne çıkaran bütün girişimlerin 21. yüzyıla dönük jeopolitik hesaplaşma boyutunun okuması çok dikkatli yapılmalı.Mesele İslam coğrafyasındaki büyük tasfiye ve yeni paylaşımplanlarıyla birlikte değerlendirilmeli, bu yaklaşımların merkezinde olan güçlerin Türkiye’yi Atlantik merkezden çıkarıp “İslam ve tehdit”kategorisine almaya çalışması ciddi biçimde sorgulanmalı.Mesele İslam da değil aslında. Mesele Türkiye’nin yüz yıl sonrayeniden ayağa kalkması, kendi yolunu çizmeye girişmesi, boyun eğme yerine meydan okuması, yeni siyasi irade ve gücün küresel ölçekte kabul edilmesi yönünde güçlü adımlar atmasıdır. Yani Türkiye, ülke olarak cezalandırılıyordu. Yeni yükselen güç olarak öne çıkmamalıydı. Birçok Avrupa ülkesini gölgede bırakacak çıkış yapmamalıydı.
‘Yıldız Ülke’yi durdurmak: Bu savaş devam edecek Savaşın, saldırının nedeni buydu. İşin esası buydu. Batı basınından, siyasi çevrelerinden pazarlanan söylemlerin tamamı iç kamuoyunu bir şeylere zorlamaya, saldırının gerçek sebeplerini gizlemeye yönelikti. “İslamlaşma” teziyle ülkemizi örgütler düzeyine indirgemeye çalışanların aslında böyle bir meselesi de yoktu.Mesele; Türkiye’nin yıldızlaşmasının önüne geçmekti. Bu yüzden kafası ezilmeli, bacakları kırılmalı, zayıflatılmalı, itaatkar alanaçekilmeliydi.Öyleyse bu savaş devam edecektir. Batı’nın Türkiye’ye yönelik tazyikleri, baskıları, yıpratıcı saldırıları, psikolojik operasyonları, iç kamuoyunu dalgalandırmaya dönük manipülasyonları devam edecektir. Etnik ve mezhep kimlikleri üzerinden sokakları bölmeye dönük girişimler devam edecektir. Büyük hesabı anlamışsak, bundan sonra başka neler olacağını da anlamışız demektir. Ve biz bunu anladık… Korkular üretip içeriye gömmek.Coğrafyamızda ne projeler uygulandığını, bunun Türkiye ayağında neler olduğunu ve olabileceğini, küresel ölçekte nasıl bir güç hesaplaşması yaşandığını, bu hesaplaşmanın yeryüzünün nerelerinde fay hatlarını harekete geçirdiğini görüyoruz artık. Korkular, tehditler üretip Türkiye’nin başını öne eğmek, gözlerini karartmaktı. Kısmen başardılar. İçerideki muhalif unsurları Türkiye düşmanlarına dönüştürerek, ellerine politik bahanelertutuşturarak, yapay gerekçeler üreterek bu ülkenin, devletin, milletin hayallerini gömmeyi denediler. Bir Avrasya Tüneli kadar olamadılar… Türkiye için “kritik eşik” önemlidir ve biz bu eşiğe çok yaklaştık. Müdahalelere savunma yerine taarruza geçerek cevap verme tercihimiz, tehditlerle içeride ve sınırlarımızda değil, tehdidin kaynağında yüzleşme tercihimiz sahip olduğumuz büyük beklentinin göstergesi. Her ne kadar karamsarlık pazarlansa da, bu tercihler Türkiye’nin büyük beklentilerini yansıtıyor aslında. Dev projelerle tarih yazılıyor, yüzyıllara imza atılıyor, günü kurtarma yerine geleceğin Türkiye’sinin alt yapısı kararlılıkla hazırlanıyor. Sadece Avrasya Tüneli bile bir ülkenin geleceğe nasıl umutlarla baktığının göstergesi olmaya yeter.Hangi Avrupa ülkesi bu kadar kısa süre içinde böyle projeler uygulayabiliyor? Onlar, eskileri bile tamir edemez hale geldi? Dünyanın birçok ülkesi, var olanı korumaya, çöküşü engellemeye çalışırken Türkiye tereddütsüz adımlarla geleceği koşuyor.
Hiç kimse Türkiye’ye geri adım attıramaz

Yüzyılların siyasi tecrübesini bugüne çağırdığımızda ülkemiz için, hele de böyle bir siyasi öncülükle, geri adım diye bir şeyin söz konusu olmayacağını, hiç kimsenin Türkiye’yi buna razı edemeyeceğinibilmek durumundayız.Oysa bu müdahalelerin kaynağına bakanlar, o ülkelerin çok daha büyük krizlere sürüklendiğini ve sürükleneceğini, zaaf alanlarının hızla genişlediğini, korumacı ve reaksiyoner hale geldiklerini, içerideki tehditleri dışarıya ihraç ettiklerini görebiliriz. Hiç kimse Avrupa Birliği için ortak bir ülküden, gelecek hesabından söz etmiyor artık. Hangi ülke hangi bahanelerde kopup gidecek, o tartışılıyor. Hiç kimse Donald Trump’ın ABD’yi peşinde sürükleyeceğini, ortak bir hedefe kilitleyeceğini düşünmüyor. Daha çok ABD içinde ne tür bölünmelere, toplumsal ayrışmalara, sistemik sorunlara yol açacağını tartışıyor.Bu iki güç, küresel ölçekte kredisini, öncü ruhunu çoktan kaybetti. İki güç de, ne kadar direnirse dirensin, yeni güç haritasında alan daraltmak zorunda kalacak ve biz bunu birkaç yıl içinde göreceğiz.

Amerika neden veto etmedi?

Geçen haftanın uluslararası gündeminde en ilginç gelişmelerden biri şüphesiz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhinde alınan karardı. Obama yönetimi şaşırtıcı biçimde, Amerika’nın İsrail konusunda izlediği geleneksel politikalarına ters bir tavır aldı. İsrail’in, uluslararası hukuka göre de resmen işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında uyguladığı Yahudi yerleşimlerinin tamamını yasadışı ilan eden karar tasarısının BM Güvenlik Konseyinde çekimser oy kullanması, daha da önemlisi bu kararı veto etmemesi idi. Malum, Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinin alınan kararları veto etme yetkisi var ve dünyanın geri kalanının ne düşündüğü yok hükmündedir! Ancak son oylamada geleneksel Amerikan politikalarıyla ilk bakışta ters düşen, şaşırtıcı bir durum ortaya çıktı. Özellikle İsrail tarafında şiddetli bir öfke patlaması yaşandı; mesela enerji bakanına göre ABD Ortadoğu’daki tek dostunu kaybetmişti, bir başka bakan ise Batı Şeria’yı ikiye bölen stratejik konudaki Maale Audimim bölgesinin ilhak edilmesini isteyecektir. ABD yönetimi bu uyarıya neden ihtiyaç duymuş olabilir? İsrail’in kendi başına politikalarla Amerika’nın önünde ayak bağı olmamasını istediği açık. Çünkü özellikle Ortadoğu bölgesi ABD’nin stratejik tercihleri açısından artık eskisi kadar öncelikli değil. Bunu Suriye’deki gelişmelerde çok açık gördük. İkincisi Amerika uzun bir süredir İsrail’e artık her anlamda Amerika’ya bağımlı olmasını istemiyor olabilir. Tüm bunları üst üste koyup, Netanyahu’nun tavrını ve Obama’nın Ortadoğu politikaları göz önüne alındığında sembolik değeri hayli yüksek bir çekimser karar başka bir ifadeyle vetosuzluk ortaya çıktı. Bu tavrın İsrail’i en çok kızdıran yanı artık Amerikan vetosunun her zaman garanti olmayacağı mesajıdır. Bu durumda ABD ile daha uyumlu, oldu bittilere baş vurmayacak bir politika izlemesi beklenebilir. Bu arada Siyonist rejim de bölgede başka küresel güçlerle flörtünü şimdiden geliştirmeye başladı bile.

Çin’le birlikte sınıf atladık

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), gelişmiş ülkelerdeki düşük büyüme ile gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek büyüme nedeniyle ülkelerin gelir sınıfında değişiklik olduğunu belirtti.OECD, “2015’in orta gelirli ülkeleri Çin, Kolombiya, Kosta Rika, Endonezya, Kazakistan, Meksika, Güney Afrika ve Türkiye şu anda yüksek gelirli ülkeler” değerlendirmesinde bulundu.OECD’nin “Küresel Kalkınma Hakkında Perspektifler 2017” raporunda Türkiye, “Yüksek ve Sürdürülebilir Büyüyen” ülkeler klasmanında gösterildi. Elbette sıkıntılarımız var. Sınırlarımız içinde ve dışında adeta yeni bir İstiklal Harbi mücadelesi veriyoruz. 15 Temmuz ihanetini unutmadık. Burada verdiğimiz kayıpları unutmadık. Şehitlerimizi, gazilerimizi unutmadık. Terörle mücadelede yaptığımız fedakarlıkları unutmadık. Ama bütün bunlar aynı zamanda ülkemizin gelişmeye, kalkınmaya, büyümeye devam ettiği gerçeğini de ortadan kaldırmıyor. Türkiye, güvenlik sorunlarıyla birlikte büyüyebileceğini ispat etmiş bir ülkedir. Esasen terör saldırılarının ekonomik saldırılarla desteklenmesinin sebebi işte bu başarıdır.” Mehmet Akif…

Mehmet Akif büyüklerimizin şahıslarında temsil edilen gerilimimizi gidermek, farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürmekti. O,sadece büyük bir şairimiz değil, tarih ve gelenek okyanusumuzda zihnimizin farklı kıyılarına vuran düşünce dalgalarının mümtaz ismiydi. “Ülke olarak keskin bir dönemeçten geçtiğimiz bu zor günlerde; Akif’in o gür sesinden işittiğimiz ‘Korkma’ hitabı milletimize dün olduğu gibi bugün de güç ve umut vermektedir. Devletimiz; üstümüze dört bir koldan saldıran, her şekilden ve cinsten terör dalgasına karşı mücadele etmektedir. Etrafımız bir ateş çemberiyle çevrilmişken; taunlara zul gelecek rezil istilaya karşı, onun bir Mehmetçik süngüsü gibi doğrulttuğu mısralar unutulmamalıdır.”  Üzerinde yaşadığımız ortak vatanın ve gölgesini paylaştığımız bayrağımızın manası bizim için neyse; Akif’in kaleminden dökülen İstiklal Marşı da aynı anlama gelmektedir. Kurtuluş mücadelesi verdiğimiz o günlerde, Mehmet Akif Ersoy milletimize kelimeler ve cümlelerden oluşan bir bayrak hediye etmiştir. Dünya döndükçe o bayrağı şerefle taşımak, her mısrasını hissedercesine yaşamak ve yarınlarımızı o ruh üzerine inşa etmek boynumuzun borcudur.”

?????????????????????????????????????????????????????????

?????????????????????????????????????????????????????????

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.