DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

SINIRLARIMIZI ÇİZME ZAMANI

21.02.2017
1.951
A+
A-

 

 

Eğer, çevrenizdekiler sizden paranızı, sevginizi ya da zamanınızı istediğinde ne diyeceğinizi bilemiyor, bunu sıklıkla yaptıklarında, onların sizden faydalandığını düşünüyorsanız, onları üzeceğinizi düşünüp, istediklerini yapmadığınızda suçluluk duyuyorsanız,

Zaman bu zamandır.

Duygularınız incinmiş bile olsa, bir başkasını incitmediğiniz için kendinizi mutlu hissedebilirsiniz, siz incinmişken bile olsa. Oysa sınırlar çizmek, bencil bir davranış değildir.

Tam tersine doğru insanlara, doğru zamanda doğru sınırları çizmek, kendimizi ve çevremizdekileri, özellikle çocuklarımızı koruyabilmektir.

Sınırlar, bizi tanımlayan, hayatımıza yön veren çizgilerdir. İyi çizilmişse bizleri korur, kendimizi güvende ve özgür hissettirir.

Öyle ya sınırımın, nerede bitip bitmediğini, ne kadarından sorumlu olduğumu bilmek bana özgürlük verir.

Karşımızdaki kişilere de neyi yapıp yapamayacağımız konusunda bilgi verir. Bu da bizi diğer insanlardan farklı kılar.

Bizler, koruduğumuz ve önemsediğimiz özel alanlara sahibiz, bir anlamda mahremiyet alanı. Kollarımızı açtığımızda bizi çevreleyen alan özel alanımızdır, yaklaşık 50 cm, başkalarına karşı sınırımızı belirler.

Bu sınırın içine sevdiklerimizden başka kimseyi almayız. Sadece asansördeyken başkaları girebilir. Orada da insanlar bu alana saygı duyduklarından ve rahatsız etmemek için yere ya da yukarı bakarlar.

Sınırları yansıtmak sadece asansörde değil, hayatımızın her alanında gerekir. Özellikle çocuğumuzun sınırlarını çizebilmesine yardımcı olursak, çocuklarımıza en büyük iyiliği yapmış oluruz.

Bunun için önce, bizim sınırlarımız olmalı elbette. Biz sınırlarımızı oluştururken katı ve baskıcı bir tutum izlemek yerine şartlara ve duruma göre değişim gösterebileceğimiz sınırlar çizmeliyiz.

“Çocuklara sınır koymak mı, aman Allah’ım.” demişti bir danışanım. Aslında hiçte düşündüğü gibi zor değildi. Sadece diğer insanlarla sergilediğimiz davranışları görmeleri yeterliydi.

Sevdiklerinizle arkadaşlarınız ya da dostlarınızla diyaloglarınızda kendi sorumluluklarınızı bir kenara koyup zamanınızı onlara ayırma konusunda her defasında aynı şekilde fedakârlık ediyor, yardım ediyorsanız, sınırlarınızı bir kez daha gözden geçirebilirsiniz.

Her ne kadar durum ve şartlara göre değişken sınırlarımız olsa da hep aynı değişimi gösterirsek, karşımızdaki kişilerde bu sınırı ihlal edeceklerdir. Bazı tutumlar karşısında kalın çizgiler çizmek, karşımızdaki kişiye yardım etmektir.

Zira sınırımız belli olmazsa kişiler bizimle nasıl diyalog kuracaklarını, yaparak yaşayarak öğrenecekler bu da ilişkilere zarar verecektir. Kaldı ki birine, sizi kırmasına müsaade ettinizse, yanlış davrandığını anlayamayacaktır. Bu anlamda sağlıklı sınırlar çizmek karşılıklı yarar sağlayacaktır

SINIRLAR kitabında der ki,  “Çocuklar, üç yaşına kadar sınırlarını öğrenmesi gerekiyor çünkü çocuk doğru sınırları ne kadar erken öğrenirse, yaşamının ileriki dönemlerinde o kadar az sorun yaşar. “

Bu satırlar,  Dr. Henry Cloud ve Dr. John Townsend’in “SINIRLAR” kitabından alınmıştır. Altı yıl önce okuduğum bir kitap olmasına rağmen keyifle tekrar okudum ve şiddetle okumanızı tavsiye ederim.

İncinmeden ve incitmeden sevgiyle kalın değerli okurlarım….

İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar da yakın olabilmek… Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş.

Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak, aralarındaki hava tedavülünü önleyerek donmaktan kurtulacaklarmış. İlk geceki deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş. Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kah uzaklaşa kah yakınlaşa, deneye yanıla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. KISACA ; Bizim de uzun dikenlerimiz var. Bunlar hayata karşı filtrelerimiz. Bazen faydalı, bazen de zararlı. Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz. (alıntı)

 

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
4 Eylül 2020
12 Şubat 2020
26 Temmuz 2019
18 Ağustos 2022
6 Şubat 2024
YORUMLAR

  1. Nursen Gazezoglu dedi ki:

    Benim fazlaca yapamadığim bir şey sınır koymak.Ve de hayır demek.Ama çok isterdim.Biraz tavırlı ve sınırlı olmak ruh sağlığımız açısından çok ta faydalı aslinda..Bu muhtesem anlatımıyla zihnimizi açtım canım arkadaşım.Umarimtavri ve tarzı olmayanlar senin sesine kulak verir.Yine müthistin Tebrikler Tebrikler