DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

TOKAT

09.10.2017
1.574
A+
A-

 

Albay, er, yaşlı kadın ve bir de genç kız trende aynı kompartımanda birlikte yolculuk yaparken, tren bir tünele girer ve kompartıman kararır. Tam o anda:

— Mucuk!!.. diye bir öpücük sesi ve ardından;

— Şııırrraaaakk!!.. diye bir tokat sesi duyulur.

Tünelden çıktıklarında;

Yaşlı kadın:

— Aferin genç kıza. Nasıl yapıştırdı tokadı!, diye düşünürken kafasını sallar.

Genç kız:

— Zevksiz herif, bu morukta ne buldu ki, bir de öpmeye kalktı ama kadın da iyi yapıştırdı ha!, diye düşünür.

Albay:

— Ulan bizim eşşoğlusu er, kızı öptü. tokadı biz yedik, iyimi!!. diye yediği tokada içerler.

Er de içinden:

— Hehe. Aferin ulan bana!! Elimi öpüp, nasıl yapıştırdım tokadı albaya!!

 

Bi Avuç Süt Tozu

İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetler’e kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozu’ydu.

Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960’lara kadar zorla içirildi.

Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.

Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bi davranıştı!

Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne’ydi.

Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.

“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD’ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.

Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.

Sonuç olarak Abd “radyasyonlu” olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.

Bu tarihlerden sonra anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı ‘rutin aşılar’ arasına sokuldu. Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.

Koskoca memleket bi avuç süt tozuna gitti.

 

Bu Dünyadan Bir Yavuz Sultan Selim Geçti

Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken haliyle bağlık – bahçelik yerlerden geçiliyordu. Salkım üzümler, olgunlaşmış elmalar, armutlar ve daha türlü türlü meyvalar vardı.

Ordu Gebze yakınlarında konakladığı zaman, Yavuz Sultan Selim,’in içine bir şüphe düştü:

– “Acaba askerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparmış olabilir mi?” diye düşünüyordu. Hemen Yeniçeri Ağası’nı çağırdı ve durumun araştırılmasını emretti.

Heybeler torbalar araştırıldı, iyice soruldu ama, asker üzerinde hiç bir iz bulunamadı. Yeniçeri Ağası gelip durumu söylediğinde Padişah rahatlamıştı. El açıp dua etti:

“Ey Allah’ım!.. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin için Sana şükürler olsun.”

Sonra Yeniçeri Ağası’na dönüp şunları söyledi:

“Eğer askerlerim içinde bir tek kimse sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yese idi, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü hay ağa, haram yiten bir ordu ile beldelerin fethi mümkün olamaz!..”

 

Biz de Onlara Yaklaşıyoruz

Yıl 1071 Sultan Alparslan’ın Bizans sınırına gönderdiği gözcüler gelirler, heyecanla ve korkuyla ; “sultanım bizden 10 kat büyük Bizans ordusu hızla yaklaşıyor”. Sultan gayet sakin :

“Biz de onlara yaklaşıyoruz”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.