DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

KELLE ŞAFAK

05.12.2017
1.164
A+
A-

Teneke Mahalle’nin en renkli simalarından biriydi Rahmetli Kelle Şefik. Hayat onu denizcilikle tanıştırdığında gencecik bir adamdı. Yıllar yılı kovaladı, doksan küsur yaşında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bugün Gölcük Tevfik Hoca Camii’nden öğle namazına müteakip son yolculuğuna uğurlayacağımız oğlu Kelle Şafak ta Teneke Mahalle’nin yiğit evlatlarındandı. Balık tutmayı çok seven, doğayla iç içe yaşayan, evinin bahçesinde tavuklarla, ördeklerle, sülünlerle, hindilerle yaşayan, adam gibi bir adamdı. Bahçesinde her türlü meyveler yetişir, onları da ikram etmekten hiç geri durmazdı. Baktığınızda son derece dinç ve sağlıklı gibi görünen Kelle Şafak iki ay önce aniden rahatsızlandı. Önce Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Hastanesinde tedavi gördü, ardından Yalova’da özel bir hastanede yoğun bakıma alındı. Bir kaç gün önce telefonla görüştüğümüzde bu defa İstanbul’da GATA Eğitim ve Araştırma Hastanesindeydi. Dün vefat haberiyle sarsıldık. Telefonu yine aynı mahalleden arkadaşım Gündoğan açtığında acı gerçekle karşı karşıya geldik. Hayat işte böyle bir şey. İnsan doğduğunda öleceğini biliyor. Hayat yolculuğu çok zor ve zahmetli bir yolculuk. Onun içerisinde temiz kalabilmek, dürüstçe yaşamak, alın teriyle ekmek parası kazanmak ve iyi kalmak her zaman önemlidir. İşte Kelle Şafak tüm bu özellikleri bünyesinde barındıran değerli bir dost ve arkadaştı. Teneke Mahalle üzgün ve yasta. Aslında onu tanıyan herkes son derece üzgün ve hüzünlü. Ne diyelim Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun.

GÖLCÜK HASTALIĞI

Hava kirli mi kirli, soluk almak zor, insanın nefes alıp verirken boğazları yanıyor. Dün torunum Rauf Doruk’u hastaneye götürdüm. Baktım ki Özel Aile Konak Hastanesi Çocuk bölümünde neredeyse iğne atsanız yere düşmeyecek misali bir kalabalık var. Sıra bize geldi doktorumuzla görüştük. İlaçlarımızı aldık ve şöyle bir manzarayla karşılaştık. Hastanenin hemen karşısında çok sevdiğim bir arkadaşım olan Eczacı Gamze hanım var. Lafını esirgemeyen dobra bir insandır. Dedim ki “Gamze Hanım bu çocuklara ne oldu böyle hastaneler tıklım tıklım çocuklarla doluyor.” Bana “Bu Gölcük Hastalığı” dedi. Evet havamız son derece kirli. İşte sanayi bölgesi olmanın en önemli handikaplarından bir tanesi de bu. Bir yandan üretim çalışma hayatı devam edip fabrikaların bacaları tüterken, hepimiz biliyoruz ki Kocaeli Türkiye ekonomisine çok önemli katkılar sağlıyor ve geniş istihdam alanları açıyor. İşin bir de bu yönü var. Havamız da kaçıyor, kirlendikçe kirleniyor. Eğer bütün bunlara kalıcı çözümler bulmazsak özellikle solunum yolu rahatsızlığı çeken yaşlı insanlarımıza sağlık konusunda çaresiz kalabiliriz. Bunun adına Gölcük Hastalığı takmış ahali insanlar böyle diyor. E ne yapalım yani? Şimdi Altınoluk’a, Ayvalık’a, Kaz Dağlarına mı taşınalım? Bu mümkün olmayacağına göre biz olması gerekeni yapalım hava kirliliği konusunda gerekli adımları atalım ki, Gölcük hastalığı sona ersin. Aksi takdirde yarın bu hastaneler dolup dolup taşar.

 

Elin Ağzı Torba Değil ki Büzesin

Birgün hoca merhum, oğlunu eşeğe bindirmiş kendisi arkasından ağır ağır yürüyerek köye gidiyorlarmış. Yolda bunları görenler:

— Dünya tersine döndü galiba! Baksana hale! ihtiyar adam yerde yürüyor da parmak kadar çocuk eşeğin üzerinde. Ne ayıp şey değil mi? diye söylenmeye başlamışlar.

Bu sözleri duyan hoca merhum, merkepten oğlunu indirip kendisi binmiş. Biraz gidince birkaç kişiye daha rastlamışlar. Onlar da:

— Şu hale bakın siz! Koskoca adam binmiş eşeğe, parmak kadar çocuk arkasından yetişeyim diye ter döküyor, insanoğlu işte, hep kendini düşünür, diye konuşmaya başlamışlar.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Oğlum en iyisi gel beraber binelim. Bakalım ne diyecekler? demiş.

Hoca önde, oğlu arkada giderken birkaç kişi daha görmüş onları. Onlar da:

— Şu insanoğlunda merhamet diye bir şey kalmadı. Baksana eşeğin beli nerdeyse yere değecek. Yerde yürüseler sanki ölecekler mi? Azıcık Allah korkusu olan insan böyle yapmaz, gibi sözler söyleyerek uzaklaşmışlar.

Hoca bu sefer:

— Oğlum en iyisi mi, ikimiz de yürüyelim, öyle ettik olmadı, böyle ettik olmadı. Bir de bu şekil deneyelim bakalım, demiş.

Eşek önlerinde, onlar arkada yollarına devam ederlerken, birkaç kişi daha görmüş bunları. Onlar da:

— Şunlarınki de akıl mı yani? Eşek önlerinde bomboş gidiyor da her ikisi de şu sıcakta yerde yürüyorlar, insan, boş eşşek olur da binmez mi hiç?!, demişler.

Bu sözleri de duyan hoca:

— Gördün ya oğul, her kafadan bir ses çıkıyor. Ne yapsan beğenmiyorlar. En iyisi bildiğinden şaşmayacaksın. Elin ağzı torba değil ki, büzesin!.. demiş.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.