DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

OYUM NİÇİN ALİ KOÇ’UN?

07.01.2018
947
A+
A-

OYUM NİÇİN ALİ KOÇ’UN?

Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olarak Mayıs ayında genel kurula gidiyor. Daha önce bu sütunlarda iki önemli yorum yapmıştım. Nedeni, Fenerbahçe Kongre Üyelerine düşüncelerimi aktarmaktı. İki değerlendirmeden sonra benim de bir karar vermem gerekiyordu ve o kararı Ali Koç’un Başkan Adaylığına destek olarak buradan açıklıyorum. Ben asla Fenerbahçe için hayatını ortaya koyan, büyük acılar çeken, hapis yatan Efsane Başkanımız Aziz Yıldırım’a karşı değilim, olmam da mümkün değil. Başkan Yıldırım her ne kadar fazla şampiyonluklar yaşatmasa da hepimiz biliyoruz ki Fenerbahçe’mize kurulan kumpasların bunda etkisi büyük. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısını severim” sözleri Fenerbahçe yönetimleri için de geçerlidir. Cumhuriyetin temel ilkeleriyle ve gerçek spor aşkıyla dimdik duran bir yönetim ve onun gelmiş geçmiş tüm başkanları Fenerbahçe’mizin tüm dünyada Fenerbahçe Cumhuriyeti olarak adlandırılmasında da önemli rol oynamıştır. Geldiğimiz süreçte Başkan Aziz Yıldırım büyük acılarla dolu içinde şampiyonlukların da olduğu, büyük gururlarla dolu 20 yıllık çok önemli süre geçirdi. Fenerbahçe Basketbol Takımı Türkiye’de adını altın harflerle spor tarihine yazdırarak, Euro Lig Şampiyonu oldu. Diğer kulüpler, ki onlar da kardeş kulüplerimiz mal varlıklarını satarken; Fenerbahçe sürekli tesisleşti ve kurumsal yapısını güçlendirdi. Aradan geçen yıllar içerisinde doğal olarak Başkanımız Aziz Yıldırım epey yoruldu. Şimdi Fenerbahçe’de yeni bir heyecan ve yeni ufuklara yelken açma zamanı. Başkan Adaylığını açıkladığı günden bu yana sadece Fenerbahçe Camiasında değil, tüm spor kamuoyunda büyük heyecan uyandıran ve beyefendi kişiliğiyle tanıdığımız Ali Koç Fenerbahçe’mize Başkan olmalı. O çok iyi bir Fenerbahçeli, 1907 Derneğinin Kurucusu. Fenerbahçe yönetimlerinde yer alarak bu önemli alanda da önemli bir tecrübenin sahibi. Genç, başarılı ve çok sevilen bir büyük iş adamı. Türkiye’nin en büyük ve kurucu sanayicileri olarak bilinen Koç Topluluğunun Başkan Vekili. Fenerbahçe misyonunu tüm değerleriyle yarınlara taşıyacak çok önemli ve yegane bir isim. Dolayısıyla Fenerbahçe’ye Başkanlığı çok yakışır.

 

Elçiye lüzum yok, Mısır’a Ben Geliyorum

Yavuz Sultan Selim 1515 yılında Dulkadiroğlu Alâeddin devletini Turnadağı savaşında mağlup ederek, bu ülkeyi de sınırlar içine katmıştı. Ancak Mısır Sultanı Gansu Gavri bir elçi göndererek, yapılan işgali protesto ediyordu..

Elçi, Yavuz Sultan Selim’e:

– “Hutbelerde Sultanımızın adı okunan memleketleri iade ediniz..!” dediğinde

Yavuz’da şöyle cevap verdi:

-”Sultanınıza söyleyin, hutbe ve sikkede adını muhafazası bizim memleketimiz olan Anadolu’da değil, Mısır’da düşünsün..”

Elçi başını yere eğip:

– “Ben bunları Sultanıma nasıl söylerim, siz bir elçi gönderin de o söylesin..” deyince

Yavuz da:

– “Elçiye lüzum yok, Mısır’a ben geliyorum..!” dedi..

 

Hayata bakış açınızı değiştirin!

Metroda, hızla araca binmek isteyen kişilerden biriydim. İçerisi çok kalabalıktı. Köşedeki beşli koltukta, tanımadığım insanlarla yan yana oturmaktaydım. Demirlere tutunmaya çalışan yaşlı bir adamı gören yanımdaki genç, ona yer verdi. Fakat ayakta duran bir çocuk, koşarak boşalan yere oturdu. Yaşlı adam hamle yapmış ama oturamamıştı.

Çevrede ilk oluşan düşünceler: “Saygısız”, “Allah seni bildiği gibi yapsın”, “sana mı yer verdik”, “düşüncesiz” vs. Açıkçası benim de ilk kafamda beliren, “olacak iş değil” cümlesiydi. Biraz düşündüm. “Acaba?” dedim, “başka bir durum olabilir mi?”

Bir arkadaşım anlatmıştı. —Geçen gün otobüste, ayakta kalmış yaşlı bir adam, önündeki koltukta oturan gence, “saygısız herif, utanmıyor musun yaşlılar dururken orada oturmaya” der. Çocuk ise ayağındaki protez bacağı göstererek, “ben memlekette senin gibi düşüncesiz ve önyargılı adamlar olduğu için utanıyorum amca, gel buyur otur, ben böyle de ayakta durabilirim” diyerek kalkar. Fakat o koltuğa uzun süre boyunca, yaşlı adam dahil kimse oturamaz. — İşte bu olay aklıma gelmişti. Bilmediğim bir durum için sükûnetimi korudum. Sonra ayağa kalktım ve ayakta kalan yaşlı adama ben yer verdim. Böylece yaşlı adam ve hızlı adımlarla onun yerini kapan genç, yan yanaydı.

15 dakika sonra, son durağa geldik. Yaşlı adam ayağa kalktı. Sonra yanında oturan gencin kolundan tuttu ve birlikte dışarıya doğru yürüdüler. Fark ettim ki, çocuk zihinsel özürlü. Yaşlı adamla beraber gelmiş. Yaşlı adam ona destek oluyor…

Olur olmaz kaç kişiye kızıyoruz? Kaç kişi sinirimizi bozuyor? Kaç olay yaşanıyor ve biz kaç olayı doğru yorumluyoruz? Aslında gördüğümüz birçok olayı, kültürümüzde yer etmiş durumlara göre değerlendiriyoruz. Yorum yapmıyor, direk yargıya geçiyoruz. Belki de sırf bu yüzden, asılacak adamları serbest bırakıp, gerçek suçluları serbest bırakabiliyoruz.

Gördüklerimize nefretle yaklaştıkça, nefreti buluruz. Sevgiyle yaklaştıkça, sevgiyi… Yani neyi verirsek, onunla karşılanırız. İstisnalar yaşanır elbet. Fakat bazı istisnaların ardında, bizim bilmediğimiz doğrular yatabilir.

Hayata bakış açınızı değiştirin!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.