Kadınlar Günü’ne Özel
Kadınlar Günü’ne Özel
Büyük bir heyecanla hazırlandığımız bir sergiyi 8.Mart. günü Değirmendere Sanat Galerisinde izleyenler ile buluşturduk.
Yıllardır resim dersi verdiğim Mehmet Akif Ersoy Konservatuar ,bizim resimlerimizi çalıştığımız
çok güzel bir yer. Halk Eğitim ve Belediye işbirliği ile açılıyor. Her sene çok özel sergiler hazırlıyoruz..
Fakat, Kadınlar Günü daha da önem taşıyor her zaman..
Üç senedir de geleneksel hale getirdiğim Kadın temalı sergiler hazırlıyoruz öğrencilerimle.
Geçen senelerde, Tarihe İz Bırakmış Kadınlarımız, daha sonra Kadın Portreleri ydi konumuz.
Ve bu sene BEN ANADOLU..
Bizler sanat emekçileriyiz. Kadınız..
Bu özel günde farkındalık yaratmak ve kadın emeğine saygınlık katmak tabi ki en güzel resimle anlatılırdı.
Kursa gelen hanımlar, konu kendileri olunca sanki daha da heyecanla vuruyorlardı tuvale fırçalarını..
Neyse Ocak ayı gibi verdim konuyu kursiyerlere ve sancılı süreci de başlatmış oldum..
Konu derin.. BEN ANADOLU..
Emek, vefa, üretkenlik, cefa, sabır ve bereket dediğimizde aklımıza gelen o yüce Anadolu kadını..
Yıllar boyu sanatçıların gözdesi olmuş, araştırmalar yapılmış ,kültürel zenginliği ve çok renkliliği ile hep sevilmiş bir tema..
Anadolu kadını giyim, kuşam, başlıklar ve takılar ile bir deniz derya..
Karakteristik, zengin bir dokuya sahip ..Bazen o sizi sürükleyen renkleri, bazen ince ince bezemeli kumaşları.. Her nereye baksanız farklı olan binlerce güzelliğe sahip..
İşte tüm bu güzelliklere sahip o güzel Kadınlar, zaman zaman resimlere, zaman zaman da türkülere ilham vermişler.
Hayatın tüm zorluklarına rağmen, tarlada, evde, bağda, bahçede kendini unutan bu kömür gözlü gelincik kadınlar..
Çoğu zaman nasırlaşmış elleri, bir avuç içinde sarılmayan..
Beline kadar saçları şefkatle okşanmayandır o..
Kırılan gururunu saklamayı öğrenmiş, gözyaşlarını içine akıtmayı becerebilmişti..
Belki, sevildiğini duymayalı yıllar yıllar olmuştu..
Al yazmalı tülbendini takıp, bağırmamıştı bile dağlarda hiç..
Ne istediğini, kimi istediğini bile hiç sormamışlardı belki de..
Bir köy kahvesinde kahvesini hiç yudumlamış mıdır şöyle keyifle..
Yapılacak işleri hiç bitmiş miydi acaba..
Bugün canım bir şey istemiyor diyebilmiş midir..
Beşikte uyuyan bebeğini sırtına bağlayıp koştuğu tarlada, bırak sen ben yaparım demiş midir kimse..
İşte bu kadar yükü taşımız, yüzünde sevgisini kaybetmemiş, hep güçlü ve değerli bu kadınları anlatmak kolay mıydı?
Bir Nuri İyem, bir Ekber Yeşilyurt, bir Remzi İren, bir Remzi Taşkıran gibi o yüce kadını tüm anlamı ile tuvale aktarmak çok da kolay değildi..
Otuz iki yüce gönüllü kadın, aldılar ellerine fırçalarını, döktüler tuvallere işte..
Kimi al yanaklı Egeli bir nineyi yaptı, kimi hırçın bir Karadeniz kızını..
Başlıklarını işlediler, kendilerini süslercesine..
Giysilerini dokudular..
Ve en önemlisi
Gözlerine yüklediler, tüm dünyanın ağır yükünü..
Eğer siz de o güzel gözlere bakmak isterseniz, Değirmendere Sanat Galerisi’ne de açılan sergiyi 16.Mart’a kadar kaçırmayın derim..
Belki siz de kendi öykünüzü yazarsınız bir gün kim bilir..
Sanatla kalın…