DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

İNSANLIK ÖLDÜ

24.04.2018
1.078
A+
A-

Bugünkü konumuz insanlık öldü. İşte size ibretlik bir olay. Adı Bayram Ali Bıçkın. 76 yaşında. Kırk seneden fazladır kendisini tanırım. Garip bir adamdır. Değirmendere’de onu tanımayan yoktur. Fırınlarda kahvelerde yatar. Aslında tertemiz ve pırıl pırılda bir yüreği vardır. Biz ne yazık ki Bayram abiye adam gibi sahip çıkamadık. Geçen gün morali epey bir bozuktu. Bitkin bir haldeydi. “Hayırdır Bayram paşa” dedim? Bir dokun bin ah işit misali döküldü. Karasu’da ablası var. Oda 86 yaşında ziyarete gitmiş, sıra dönüşe gelince cebinde beş kuruşu kalmamış. Gölcük’e dönecek, yeğenlerinden yol parası istemiş vermemişler. Alt tarafı elli lira bir para. Sonunda otuz liraya telefonunu satmış. Bunları anlattığında yüreğim cız etti. Öfkelendim. Yuh be arkadaş dedim. İnsan dayısının, amcasının cebine elli lira koymaz mı? Aklıma “İnsanlık öldü mü?” sorusu geldi. Yuh dedim. Şu Bayram’a ahir ömrünün son demlerinde sahip çıkmak, insanlık görevidir. Kaymakamlıktan zaman zaman yardım alır. Yüz elli liralık bir çek vermişler, oda çeki kaybetmiş. Sosyal Yardımlaşma Vakfına gitmiş, başındaki müdüre hanım bir dahaki sefere demiş. Konuyu bana anlattı, Lütfü Yılmaz’ı aradım sağ olsun o müdahil oldu ve Bayram Ali Bıçkın parasını aldı. Ne kadar da mutlu olmuştu. Hani dedik ya ona sahip çıkmak lazım kendisine verilen para devletin parası, Sosyal Yardımlaşma’ da ki müdüre hanımda babasının değil, devletin parasını dağıtıyor. Bu konu ille de Kaymakamlığa mı iletilmeliydi? Sonuçta kendisinin yapması gereken bir görevi yukarıdan talimatla yapmak zorunda kalmak o görevin hakkını verip verememe konusunda bir tereddüt oluşturmaz mı? Dedik ya Bayram’ı tanımayan yok Müdüre hanım çek kaybolduktan sonra, üzgün bir vaziyette karşısına gelen Bayram’a üzülme Bayram amca hallederiz deseydi, çok da doğru olmaz mıydı? Bundan sonra Bayram’ı iyi takip edeceğiz. Çünkü bu hiç kimseye zararı olmayan ter temiz ve pırıl pırıl bir adam.

 Dertsiz Çoban Hikayesi

Adamın birisi, bir gün, durup dururken kör olmuş. Çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu “Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık ” diyerek cevap verip adamı tedavi edememişler…

Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış…

Gittiği bir dergahta kör adama; “bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak” denmiş.

Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş…

Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş. Ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş, derdini anlatmış, demiş ki: Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu? Çoban mahçup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı. ‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’ Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesini artık çok az bir zaman kalmış… Kör adam konuşmasına devam etmiş: Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim… Çoban cevap vermiş; iyi ama benim gömleğim yok ki!

Çoban dertsiz olmasına dersizmiş ama, bir gömleği de yokmuş…

 

Ama ben onun kim olduğunu biliyorum

Yaşlı bir adama sokakta yürürken araba çarpmış ve yaşlı amca hafif yaralanmış.

Etraftakiler hastaneye götürmüşler.

Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.

Yaşlı adam huzursuzlanmış; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş.

…Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.

Hemşire “Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince;

Yaşlı adam üzgün bir ifade ile:

vefa“Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor,hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.

Hemşireler hayretle:

“Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.

Adam cevaplamış:

“Ama ben onun kim olduğunu biliyorum..”

 

DUVARDA ÇİVİLİ KERTENKELE

Japon mimarlarından biri evini baştan aşağı yeniliyordu. Tamirat esnasında söktüğü kapılardan birinin duvarla irtibatlı bölümünde, iç kısmında, iki tahta arsında sıkışıp kalmış bir kertenkele buldu. Biraz daha dikkatle bakınca kertenkelenin canlı olduğunu fark etti. Onu oradan kurtarmaya çalışırken bu kez kertenkelenin bir ayağından duvara çivilenmiş olduğunu gördü. On yıl önce yapılan eve kapısı takılırken dışarıdan çakılan bir çivi, o an kapıyla duvar arasında bulunan kertenkelenin ayağına isabet etmiş olmalı diye düşündü Japon mimar. Peki nasıl olmuştu da bu kertenkele, bir santim boyu bile kıpırdayamadığı bu karanlık duvar boşluğunda on yıldır canlı kalmayı başarmıştı? Mimar, tamirat işlerini bir kenara bırakarak kertenkeleyi izleme ye başlı. Bu kertenkelenin sadece havayla beslenmediğine romantikgöre, bunca yıl yaşamını nasıl sürdürebildiğini merak ediyordu. Bir süre sonra duvar boşluğunda bir hareket oldu. Japon mimar, nereden çıktığını fark edemediği başka bir kertenkelenin geldiğini gördü. Gelen kertenkele, yerinden kıpırdayamayacak halde olana ağzında yiyecek taşıyordu. Bu kertenkele diğerinin belki annesiydi, belki eşi, belki de arkadaşı Kim bilir? Ama bilinene bir şey var ki aralarındaki güçlü sevgi, birinin bıkıp usanmadan diğerini hayatta tutabilmek için ona yiyecek taşımsına neden olmuştu.

 

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.