DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

KİMİ ADAYLAR KÖŞE BUCAK

09.05.2018
943
A+
A-

Malum önümüzde çok önemli seçimler var. Bir yerde Cumhurbaşkanlığı Seçimi, aynı anda Milletvekilliği Seçimi. Doğal olarak aday adayları ortaya çıkıyor. Bakıyoruz kimi adaylar köşe bucak. Gölcük’te kendini ifade etmeyenleri aday mı değil mi bilen yok. Sanki sotaya yatmışlar bekliyorlar. Armut piş ağzıma düş. Kimileri mensubu olduğu siyasi partilerin propagandalarını yapmak amacıyla ortaya çıkıp kendilerini ifade ediyorlar. “Bu işin içinde biz de varız” diyorlar. Siyaset mensubu bulunduğun partinin sesini en gür şekilde yükseltmektir. Şimdi genel merkezler tabi bütün bu olup biteni izliyor. Kim ne yapıyor, bu işte kim ne kadar ciddi, hesap kitap yapıyorlar. Kenarda köşede kalmakla “ben varsam varım, yoksam bana ne” anlayışıyla hareket etmek, siyaseti hiç bilmemektir. Hele şu sıralamalar belli olsun gibi anlayışlar, sıralamada yoksam o halde niye çaba sarf edeyim aklı değilse nedir? E siz öyle durun köşe bucak kaçın bakalım nereye kadar. Ey Gölcüklü kendilerini “Biz varız” diyerek gönülden ifade etmeyenlerin dışında kimler aday bileniniz var mı? Hadi bakalım buyurun buradan yakın.

 

NASREDDİN HOCA GİBİYİZ

Şu nasıl bir kafadır yüzyıllardır hiç değişmemiş. Şu meşhur Nasreddin Hoca’nın “Ye kürküm, ye” misali. Eğer kürk yoksa içindekinin kim olduğu hiç önemli değil, eğer kürk varsa başımın üstünde de yerin var misali. Peki bu laf boşuna mı söylenmiş. Kimi insanlar gördüm üstlerinde elbise yok, kimi elbiseler gördüm içinde insan yok. Aynen böyle gelmiş böyle gidiyor. Ama ben derim ki, bir söylenen lafa bakarım onu söyleyen adam mı; eğer laf lafsa adamdandır, dikkate alırım, gerisini boş ver gitsin. Öyle mokasen ayakkabı giyip, üzerine takım elbise geçirmekle, fiyakalı arabalara binmekle insan olunmuyor. Anadolu’ya gidin nice köylerde hala çarıklı insanlar görürsünüz. Ekmeğini topraktan kazananlar, alın teri ve emekleriyle ekmek parası peşinde koşanlar. Onlar da binlerce yıldır vardır ve varlıklarını onurlu hayatlarıyla hiç bir zaman kaybetmemişlerdir. Kimi paralar vardır gelip geçer. Demek ki cüzdanı cebine koymakla, içini para doldurmakla adam olunmuyor. Adamlık mertçe mücadele eden, sözünün eri olan, çalışan çabalayan yufkadan ekmek yapsa da karnını helalinden doyuranlardır. Denizler balık doludur. Balıklar kimi oltaya kimi ağlara takılan ne büyük nimetlerdir. Gökten ne kadar yağmur yağarsa yağsın, siz denizlerin hiç tatlandığını gördünüz mü? Denizler tuzludur. Kiminin oranı daha az, kiminin oranı daha fazla. Denizler öyle bir nimettir ki bütün pislikleri yutar da yine de o pisliklere rağmen size nimetlerini sunar. O halde ne yapalım, Nasreddin Hoca’nın ibretlik fıkralarından kendimize kıssadan hisseler çıkaralım.

 

Kim Daha Büyük

Hoca’ya:

– “Efendi” demişler, “padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?”

– “Çiftçi büyük elbet” demiş Hoca ve eklemiş; “Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.”

 

Gönlüm razı olmadı

Nasreddin Hoca, kasabadan Kur’an-ı kerim, tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor.

Yolda Hoca’yı görenler :

– ” Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?” diye sormuşlar.

– “Ne yaparsın” demiş Hoca, “zavallı hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı.”

 

Sesimin Arkasından Koşuyorum

Hoca ikindi ezanını okumağa başlamış. O sırada bazı komşuları evlerinin önlerinde birbirleriyle konuşuyorlar, sanki ezan sesini duymuyor gibi davranıyorlarmış. Aslında O komşular camiye de pek sık gelmiyorlarmış. Hoca sesini biraz daha yükseltmiş, amma bakmış ki fark eden bir şey yok. O tarafa doğru koşmaya ve koşarken de ezanı okumaya devam etmiş.

O komşulardan birkaç kişi Hoca’ya bir şey olduğunu düşünerek yanına koşuşup sormuşlar :

– “Ne oldu Hoca Efendi, niçin koşarak ezan okuyorsun.?”

– “Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettim de; arkasından koşuyorum” demiş.

 

Hanımla Muhabbet

Hoca bir gün karısına :

– “Hatun” demiş, “Şu bizim komşu, çarıkçı, Mehmet ağanın adı neydi ?”

– “Kendin söyledin ya, efendi” demiş karısı, “Mehmet ağa.”

– “Canım, dilim sürçtü işte… Ne iş yapar diyecektim.” demiş Hoca.

– “A efendi” demiş karısı, “kendin çarıkçı demedin mi?”

– “Anlasana işte” demiş Hoca, “nerede oturuyor demek istedim.”

– “Efendi, bugün sana ne oluyor?” demiş karısı “Komşu” dedin ya…”

Hoca birden sinirlenmiş.

– “Aman be karı… Seninle de bir türlü konuşulmaz ki!”

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.