İSLAM’A GÖRE TÜRKLÜK VE MİLLİYETÇİLİK
İSLAM’A GÖRE TÜRKLÜK VE MİLLİYETÇİLİK
70’li yıllarda Türk Milletinin arasına tefrika sokmaya çalışanlar “Türk müsün,Müslüman- mısın?” Diyerek milletimizin arasına fitne tohumu saçanlar, geçmişteki çürük zihniyetin bugün iki ayrı siyasi fırkaya bölünmüş temsilcileri olarak karşımıza çıkmışlardır.
Neden Müslüman Türk olunamıyor, neden Müslüman Türk’üm dendiğinde rahatsız
Olunuyor !…İslam’ın emri de olan, milletleşme gerçeğine rağmen,Müslüman Türk kimliğine neden tahammül edemiyorlar.Bu tutumu anlamak bir türlü mümkün olmuyor.
Bugün “Ne mutlu Türk’üm” özdeyişinden rahatsız olanlar,Türk Milletini 36 ayrı etnik zümreden ibaret görenler,Türklüğü bir alt kimlik olarak niteleyenler,aynı düşünce ikliminin temsilcisi olarak hezeyanlarını kusmaya devam ediyorlar.Türk Milletinin içinde bulunduğu kaosun sorumluluğu ;İslamın milletleşmeyi emretmesine rağmen ısrarla millet gerçeğini inkar eden bu gafillerdir.
Yüce Allah Hucurat Suresi 13.Ayette “Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, birbirinizi tanıyasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. Arap’ın Acem’e, Acemin Arap’a üstünlüğü yoktur.En hayırlınız takva yolunda üstün olandır “diyor… Yine Errum Suresi 22.Ayette “O gökleri ve yeri yaratması,dillerinizin ve renklerinizin ayrı olmasında anlayanlar için hikmetler vardır “diyor..
Furkan Suresi 54. Ayetinde de ”O öyle bir Allah’tır ki; sudan beşer yarattı ve onu soy sop yaptı Allah her şeye kadirdir “diye insanları uyarmaktadır.
İslam’ın millet gerçeğine bakışı bu kadar net ve anlaşılır olmasına, aynı zamanda millet kavramının tarihi ve sosyolojik bir gerçek olarak karşımıza çıkmasına rağmen, millet gerçeğini inkar etmek İslami inanca da aykırı bir tutumdur.Bu tutumu sergileyenler millet olma vasfına ulaşmadan önce var olan kabilecilik ve etnik toplum sürecini öne çıkararak Türk Milletini ayrıştırmaktadırlar..Hem de referanslarının İslam olduğunu söyleyenler tarafından…
Millet gerçeği, İslami pratikte de uyulması gereken bir sosyal kural olarak karşımıza çıkmaktadır. Önce anne ve babaya, sonra hısım ve akrabaya, sonra eşe dosta yardımı emreden İslamiyet uygulamada da daima millet realitesini dikkate almıştır.
Bu bakımdan zekat, sadaka, fitre gibi dini yardımların önce yakın akrabalara sonra komşulara ve daha sonrada köy kasaba ve vilayetinde bulunan fakirlere verilmesi gerekir.
Kendi akrabanda ve kendi çevrende muhtaç insanlar varken, elindeki yardım ve imkanları uzak yerlerdeki insanlara götürmek İslam’a göre mekruhtur. Bütün bu açık ifade ve uygulamalara rağmen bazı aklı evvellerin insanın kendi kavim ve milletine duyduğu sevgi , saygı ve yardımlaşmayı “Irkçılık” addetmesini anlamak mümkün değildir. Yüce Peygamberimiz ırkçılığın ne olduğunu Hadisi Şeriflerinde açıkça belirtmiştir. İslam’da yasak olan asabiyettir. Bir gün ashaptan bir zat peygamber efendimize (sav) sorar; << Kişinin kendi kavmini sevmesi asabiyetten midir? >> Peygamberimiz bu soruya cevaben <<Hayır .. ! Asabiyet insanın zulüm etmekte olan kavmine yardım etmesidir >> diye buyurmuştur.
Görüldüğü gibi bazılarının iddia ettiği gibi, insanın kendi milletini sevmesi ve onun mutluluğu için mücadele etmesi yasak değil..! Aksine İslam’ın emir ve teşviklerindendir. Yasak olan başka milletlerin ve başkalarının haklarına riayet etmemektir.
.Bu bakımdan Türk Milliyetçiliği başkalarına uşak olmayı da , başka milletleri uşak olarak kullanmayı da reddeden ,dünya üzerinde sömürü ve adaletsizliği kaldırmayı benimseyen bir temel üzerinde yükselmiştir.
Bu çıplak gerçeğe rağmen inanç ve görüşlerini adeta bir gömlek çıkarır gibi kolayca değiştirip hizmetçi önlüğü takanlar, kendi zilletlerini örtmenin gayreti ile sağa sola çamur atmaya Türk milliyetçiliğini Müslümanların vicdanında beyhude yere mahkum etmeye çabalamaktadırlar. Ayrıca müfessirlerce ,Kur’ an-ı Kerimin Maide suresi 54, Tevbe Suresi 39,Muhammed Suresi 40; Fetih Suresi 16 ve Maariç Suresi 40-41. Ayetleri İnzar (tehdit) Ayetleri olarak adlandırılmaktadır.
Bu Ayetlerde , Yüce Allah Arap Kavmine İhtarda bulunmakta İslam’ı temsil etme şerefini
Başka bir kavme vereceğini açıkça bildirmektedir.. Müçtehitler Kur’an-ı Kerimde kastedilen müjdelenmiş kavmin Türk milleti olduğunu kabul etmektedirler. Bu kanaatlerinin en büyük delili ise Türk-İslam Tarihidir.. Yüce Yaratan, Maide suresi 54. ayette “ Ey iman edenler içinizden kim dininden dönerse Allah müminlere karşı alçak gönüllü kafirlere karşı onurlu ve zorlu kendisinin onları seveceği onların da kendisini seveceği bir kavim getirir ki, onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın öyle bir inayetidir ki kime isterse ona verir. Allahın inayeti bol, ilmi sonsuzdur.” Derken , FETH Suresi 16. Ayette de bu kavmin ırki özelliğine dikkatleri çekmektedir. “Araplarla karşılaşacak kahramanlık vasfı ile tanınan bu kavmin önce savaşıp sonra Müslüman olacağı “ adı geçen ayette belirtilmiştir. İşte kahramanlığı ile mümeyyiz olan bu millet , tarihen de sabit olduğu gibi Türk Milletinden başkası olamaz. Peygamber efendimizin Türkler hakkında söylediği hadislerinin yanı sıra, İslam tarihinin iki büyük hadisesi de bu hükmün en kuvvetli delillerindendir.
1.Hadise 24.Ocak.1058 tarihinde , Abbasi Halifesi El-kaim bi-Emr-İllah’ın Bağdat’ta yapılan bir törenle İslam alemi üzerindeki bütün cismani hakimiyetini Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’e devrederek onu “ Sultan’ül İslam” ilan etmesidir .Böylece İslam dünyasının maddi hakimiyeti Türk Milletinin eline geçmiştir.
2.Hadise ise; 15 Şubat.1517 senesinde Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi ile gerçekleşmiş. Hilafet makamı da Türklerin eline geçerek hem cismani hem de ruhani hakimiyet Türk Milletinin elinde toplanmıştır
Kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu mucizevi ayetler Türklük ile İslamiyet’in arasına kimsenin tefrika sokamayacağının en açık teminatıdır. Gerek bahsi geçen Ayetler, gerekse peygamberimizin Türklerle ilgili hadisi şerifleri, İslami uygulamalar ve tarihi olaylar bize; Türklük ile İslamiyet’in birbirinden ayrı değil aksine birlikte düşünülmesinin ilahi ve tarihi bir sorumluluk olduğunu göstermektedir. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin,”Türk deyince Müslüman, Müslüman deyince Türk akla gelmektedir.” Bu bakımdan İslam dünyasını sömürgeleştirmek isteyen emperyalizmin en büyük hedefi Türk Milleti ve Onun değerleri olmuştur.. Onun için ekonomimizi, yer altı ve yerüstü zenginliklerimizi uluslar arası sermayeye peşkeş çeken, milli ve manevi değerlerimiz yerine batının normları ve ahlakını hakim kılan, dinler arası diyalog ve İbrahimi dinler diye misyonerlere uygun çalışma ortamını sağlayan, kısaca Türk Milletini hedef alan bu çarpık zihniyet milletimizin vicdanında mahkum edilmedikçe,Türk Milleti rahat ve huzura kavuşamayacaktır.Biz İYİ Parti olarak, oynanan çirkin oyunun aktörlerine ve piyonlarına işbirlikçileri ve çıkar çevrelerine dur demeye devam edeceğiz.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
İSMAİL EROĞLU