DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

REŞİT SEN SÖYLE SEN İŞİT

18.07.2018
1.525
A+
A-

REŞİT SEN SÖYLE SEN İŞİT

Bir nezaketsizliktir, bir kabalıktır, bir fütursuzluktur gidiyor. Şu cadde ve sokakları bir gezin, sağlı sollu park eden arabalar nedeniyle neredeyse insan dahi geçemeyecek hale gelmiş. Orada acil bir durum olur mu, bir itfaiye, bir ambulans girebilir mi? Düşünen yok. Sadece kendi işleri görülsün de ne olursa olsun. Yolda kırmızı ışık yandığında durursunuz. Daha yeşil yanmadan en arkadaki araçtan korna sesi gelir. Hem de öyle bir cazırtı kopartarak gelir ki, sanırsınız ki dünya yıkılıyor. Çiftli yolu dörtlü beşli hale getirerek, trafiği kilitleyenler merak ederim nasıl olmuş ta ehliyet almışlar yola çıkmışlar. Bakarsınız ki, yolcu minibüslerinin kimileri en arkadan en öne gelirler, trafiği aksatırlar. Arap saçına dönen trafikte tehlike çanları çalar da bizi de inanın Allah korur. Sadece onlar mı? Tabi ki değil. Kendini bilmez özel araç sahipleri de en öne geçmek için akıl almaz fütursuzluklar yaparlar. Bu kadar pişkinliğe de pes doğrusu dersiniz. Hal böyle olunca, aklıma yaşanmış bir olay geldi. Zamanın Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Yusuf Bozkurt Özal’la Kentsa Tesislerinde yemek yiyoruz. Bize bir olay anlattı. Alman bacanağı bir gün eşiyle birlikte Özal Ailesinin davetlisi olarak Türkiye’ye gelirler. O dönemde rahmetli Yusuf Bozkurt Özal Devlet Planlama Müsteşarıdır. Normal bir aile arabasına sahiptir. Kendi araçlarını bacanağa verirler, kendileri de bir araç kiralarlar. Maksatları bacanağı ve eşini Türkiye’yi gezdirip cennet vatanımızı göstermektir. Yine böyle bir günde benzin almak amacıyla bir istasyonda dururlar. Biraz soluklanıp, çay içerken Yusuf Bozkurt Özal, Alman bacanağına sorar “Türkiye’yi nasıl buldun?” bacanağı “Sizin memleketiniz cennet gibi” deyince önce sevinir, sonra Alman bacanak başlar anlatmaya “Yusuf, sizde trafik kuralları herhalde kendine göre işliyor. Kırmızıda geçiyorsunuz, dönülmezden dönüyorsunuz, sollanmazdan solluyorsunuz, vallahi ne kadar rahatsınız. Sizin ülkeniz bu manada bir cennet. Bunların hiç birini Almanya’da yapamazsınız.” Tabi bu sözler üzerine rahmetli Özal boynunu büker, epey üzgündür. İşte bize bunları anlattı. Bakın aradan yıllar geçti, düzelen hiç bir şey yok. Aksine bu düzensizlik, bu bencillik, bu vurdumduymazlık bu fütursuzluk devam ediyor. Sonuçta ne kadar uyarırsanız uyarın nafile. Anlamayana ne yapacaksın ki? Kimilerine reşit sen söyle sen işit.

 

Pilav Üstü Kebap

Adamın biri anlatıyor. Ben lokantada oturmuşken telefonla konuşan bir adam birden sevinç çığlıkları atmaya başladı. Konuşmasını bitirdikten sonra garsona:

-Burada olanlara hepsine benden pilav üstü kebap ver! 18 yıl aradan sonra baba olacağım!

Bir kaç gün sonra aynı adamı sinemaya giderken elinde 3-4 yaşında bir çocukla bilet kuyruğunda gördüm. Çocuk ona baba diyordu. Adamın yanına gidip o günkü işinin hikmetini sordum.

Adam utana sıkıla olayı anlattı.

-O gün yan masada yaşlı bir çift vardı.

Yaşlı kadın menüye baktıktan sonra eşine: ‘keşke bu gün pilav üstü kebap yiyebilsek’ dedi. Kocası da hanımının yanında utanarak ancak çorba alacak paralarının olduğunu söyledi. Bunu duyunca üstüme kaynar su dökülür gibi oldu. Bende o yapmacık telefon konuşmasıyla onlara pilav üstü kebap almak istedim.

Ben adama:

-Peki niye herkese yemek verdin?

Adam ciddileşerek:

-Ben bütün malımın gitmesine razıyım ama bir insanın izzeti nefsinin rencide olmasına razı değilim. Eğer o yaşlı adama açıktan yardım etseydim hanımına karşı çok mahcup olacaktı. Ondan dolayı öyle yaptım.

 

Seyit Onbaşı

Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.

Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.

Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.

“-Sen kimsin?

-Ben Seyidim.

-Biz seni öldü biliyoruz.

-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?

-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”

Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”

Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.

O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.

 

Temel Mahkemeye Düşünce

Mahkemede hakim, Temel’e sormuş:

– Kiminle evlisin?

– Bizum kariylan!

Hakim sinirlenmiş:

– Eee, herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu?

– Duydum tabi, nasıl duymadum!..

– Kimmiş? der hakim Temel’de;

– Bizum kari.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
9 Ağustos 2017
2 Ekim 2016
16 Aralık 2018
2 Eylül 2016
4 Aralık 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.