DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

EKMEK MESELESİ

17.09.2018
944
A+
A-

EKMEK MESELESİ

Herkesin hayattaki en büyük uğraşı ekmektir. Sofraya bereket, eve bereket, bir bereket kapısıdır ve bereketin tam adıdır ekmek. Hani hep söyleriz ya “ekmek parası” diye. Bu hayatın tamamını kapsayan bir mücadeledir. Bugün ekmek fiyatları çok tartışılıyor. Bakanlık yıl sonuna kadar ekmek fiyatlarına zam yapılmayacağını açıklasa da fırıncıların sürekli olarak zam talebinde bulunduğunu biliyoruz. Üç ay sonra fiyat ne olur bilemeyiz, ama vatandaşın şöyle bir tedirginliği var. Acaba fiyatlar aynı kalıyor ekmek zamlanmıyor diye, kalitesinde düşüş olabilir mi? Baktığınızda 1.25’e satılan ekmek fırından eve gelene kadar soğuyor, bir gün bile dayanmıyor. Halbuki bizim zamanımızda ekmekler tel dolabında saklanır, bir haftada bozulmadan lezzetini korurdu. Yine fırınlarda tam buğday denilen ekmekler var. Onların fiyatı da 2,5 – 3 katı. Şimdi mevcut ekmeklerin sağlığa ne kadar yararlı olduğu konusunda insanlar ister istemez şüpheye kapılıyorlar. Ünlü otoriteler yaptıkları açıklamalarda “Ekmek direk şekerdir, yemeyin” dese de bu milletin karnını nasıl doyuracağının formülünü de ortaya koymuyorlar. Evet, demek ki çözüm yerli ve milli tohumlarla üretim yapmak, eski günlerin tadını ve lezzetini yakalamak.

 

İÇİMİ CIZLATAN KADIN

Gölcük’te mahalleleriyle birlikte hemen hemen her gün pazar kurulur. Bizim en büyük pazarımız Çarşamba Pazarıdır. Pazara çıkmayı dolaşmayı severim. Hem tanıdıklarla konuşur, hal hatır sorar hem de pazarcılarla konuşur, hayırlı işler dileğinde bulunurum. İşin bir de akşam vakti vardır. Zaman zaman gözlem yaparım. Saat 10’a doğru yaklaşıyordu ki, o kadın yine oradaydı. Yanında çocuğu arta kalan malzemeleri topluyor, eve götürülebilecek yenebilecek olanlarını torbasına koyuyordu. Minicik kızı dünyadan bir haber, oyun oynuyordu. Bizim yüce dinimizin en büyük özelliği “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” felsefesidir. Çünkü Hz. Allah bütün insanları eşit yaratmıştır. Her insan bu anlamda sorumluluk sahibi olmak zorundadır. İnsan olmanın en önemli özelliği de zaten budur. O halde herkes etrafına baksın, fakir fukara garip gureba kim varsa onların pazar yerlerinden atık toplamaması için çaba sarf etsin. Bu aynı zamanda bir komşuluk ve insanlık görevidir.

 

BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR

Koca seyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.” Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir. Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal tıraşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der. Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam” demiş, “biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem” Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye. Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez. Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar. Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar. Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir. Köyündeki mezara gömülür.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.