DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Kocaeli °C

YAŞLANIYORUZ

20.09.2018
972
A+
A-

YAŞLANIYORUZ

Son yapılan araştırmalara göre genç nüfusumuz yaşlanmaya başlamış. Ortalama yaş 30’ları bulunca şöyle bir değerlendirme yaptım. Daha önce Türkiye’de yaş ortalaması 50-60 civarındaydı. Bu rakam bugün 70’ün üzerine çıktığından dolayı demek ki 30 yaş bizim için çok geç bir rakam değil. Aslında yaşlanırken de bunun sağlıklı olması son derece önemli. Hani sağlam kafa sağlam vücutta bulunur misali bizim çok daha sağlıklı şartlarda beslenmemiz hem yaşam süremizi uzatır, hem de sağlıklı bir şekilde yolumuza devam ederiz. Yine aklıma Başiskele’deki o çocuğun sözleri geldi. Hani şu eşi erken doğum yapan arkadaş. Ebenin doğal yollardan beslenemediğimiz için erken doğumlar oluyor sözleri tükettiğimiz gıdaların halini de ortaya koyması bakımından çok ama çok önemlidir. Yaşlanırken ömür uzarken, sağlığın da yerinde olması hastane kapılarındaki insan sayısını azaltır, bunu da bilmek lazım.

 

TEREYAĞ VE SİMİT

Sabahleyin tur atmak selamlaşmak benim için çok önemli. Saim Zeytin yılların esnafıdır, çok ta eski arkadaşımdır. Canı tereyağlı makarna çekmiş, şuradan tereyağı alayım diye bir markete girdiğinde daha önce kırk lira olan tereyağın altmış liradan faturası önene geldiğinde “Bu ne yaa kardeşim!” demekten kendini alamamış. Evet son zamanlarda iğneden ipliğe bir çok şeye zam geldi. Tereyağın artık yenilebilir durumdan çıkması önce tereyağlı pilav, tereyağlı baklava gibi lezzetleri de damak tadımızdan silecektir diye endişe ediyoruz. Simitçiler de bir başka şikayetçi. Fiyatı artan simit artık öğleden sonraları eskisi gibi satılmaz olmuş. Sokak simitçileri “Ne varsa sabahta var, yoksa durum hiç iyi değil” diyorlar. Eskiden en çok simit satışlarını öğleden sonra yapmalarına rağmen bunlardaki düşüş te oldukça dikkat çekici.

 

KOCA SEYİT BİLİNMEYEN HİKAYESİ

Köyünde onu herkes öldü bilmektedir. Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür. Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmaya gelen bir akrabası ile karşılaşır:

“- Sen kimsin?

– Ben, Seyit…

– Biz seni öldü biliyoruz.

– İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?

– Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”

Kapıdan eşinin ismini seslenir.

8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir.

-“Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.”

Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı.

-“Korkma kızım o senin baban.”

Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.

O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına,

-“Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.

Koca seyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı. Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman. 1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur. Mavi gözlü ve ufak tefektir. Gariban Anadolu köylüsü. Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar. 1909’da askere gider. 1912’de Balkan Savaşı’na katılır. 1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu. 18 Mart1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir. (Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur. Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır. Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusret’in döşediği mayınlardan birine çarparak batar.

Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.

O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş. Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner. 1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.

1918’de terhis olur.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.